"Ayşe!"
Ayşe irkildi. Dönüp baktı, Ali de bahçeye çıkmış ona doğru geliyordu. Serin bir geceydi, insanlar genelde içerdeydi. Dışarı çıkanlar da öndeki büyük bahçeyi kullandıkları için bu küçük arka bahçede ikisinden başka kimse yoktu.
"Ayşe! Ayşe Ekinci! Ne oyunlar çeviriyorsun?"
Ayşe, Ali'nin sesindeki öfkeyi her hücresiyle hissetti. Ona hayranlıkla bakan gözler şimdi kızgınlıkla bakıyordu.
"Oyun çevirmiyorum Ali. Soyadımı söylesem beni dinlemeyecektin."
"Ne istiyorsun benden?"
"İyiliğini sadece."
"Bir 'Ekinci' iyiliğimi istiyor, öyle mi?"
"Evet, Ali, gerçekten başka niyetim yok."
"Bana yalan söyledin! Başka biri gibi davrandın! Karşıma çıkıp Melis'le evlenme deyip, bir sebep bile söyleyemedin! Bu gece de sevgilini koluna takıp karşıma çıktın! O masum yüzün başka neleri maskeliyor küçük hanım?"
Ayşe kalbine bıçak saplanmış gibi hissetti. Gözyaşlarını tutmaya çalışarak:
"Ali, Melis'le evlenmemelisin ama sebebini hala söyleyemem. Koray da sevgilim değil! Hem asıl sen bana yalan söyledin, Melis'le evlenmeyeceğim dedin."
"Evlenmedim zaten!"
"Onunlasın ama!"
"Bu seni neden ilgilendiriyor acaba? Biliyor musun, vazgeçtim. Melis'le en kısa zamanda evleneceğim. Çünkü en azından onun kim olduğunu biliyorum!"
Ali, Ayşe'ye yaklaştı bir elini yakaladı. Elini kendi cebine atıp oradan çıkardığı şeyi Ayşe'nin avucuna bıraktı.
"Al, bu da annenin yüzüğü. Gerçekten annenin yüzüğüyse tabii. Bu bana oynadığın son oyundu küçük hanım! Artık senin o... O çirkin yüzünü bir daha görmek istemiyorum. Sakın bir daha karşıma çıkayım deme!"
Ali bu sözden sonra arkasını dönüp hızla salona döndü. Ayşe öylece kalakalmıştı. Gözyaşları sessizce akıyordu yanaklarından. Gökyüzüne baktı, yarımay vardı. On gün önceki dolunayı düşündü. Oradaki heyecanının yerini şimdiki yürek acısı almıştı. Derin birkaç nefes aldı, gözyaşlarını sildi ve içeri girdi.
Yasemin ve Koray'ın yanına döndü, toparlanıp çıktılar. Çıkarken Alilerin masasına baktı, kimseyi göremedi.
Yol boyunca pek konuşmadılar. Koray, Yasemin ve Ayşe'yi, Ayşelerin evine bıraktı. İçeri girmedi, geç olmuştu. "Uğrayacağım ama" dedi. Bu Ayşe'nin hiç hoşuna gitmedi ama belli etmemeye çalıştı. "Tabii, bekleriz. Babam da memnun olur" dedi. Ayşe böyle söyleyerek aile ziyareti havası katmaya çalışmıştı.
Ayşelerin büyük ama sade evi bir bahçenin içindeydi. Babası bahçede yalnızca çiçek açmayan bitkilere izin verirdi. Bahçede çiçek görmeye tahammül edemiyordu. Üç katlı evin ışıkları yanmıyordu. Demek ki babası uyumuştu. Sessizce eve girip Ayşe'nin odasına çıktılar. Üstlerini değiştirip pencerenin yanındaki yeşil koltuğa oturdular.
"Baban yarın beni kahvaltıda gördüğünde yüzünün alacağı o memnuniyetsiz hali şimdiden görebiliyorum."
"Babamı memnun etmenin bir yolu olduğunu pek sanmıyorum. Koray'la evlenmem dışında tabii."
"Koray da dünden razı. Sana fena takmış. O böyle değildir normalde ortamlarda gözü hep etraftadır. Gerçi kızlar da rahat bırakmaz hani onu. Var bir şeytan tüyü. Ama bu gece senden ayırmadı gözlerini. Hayret valla."
"Bir de Koray meselemiz var artık. Be"nim de gözüm Ali'den başkasını görmüyor. Seni nişanda kimsenin görmediğini söylemiştin Yasemin."
"Paniklemeni istemedim. Ceyda gördü sadece ama o da yetiştirmiş hemen."
"Çok imalı sordu."
"Eeee Melis bu. Bir iş dönüyorsa kokusunu alır. Kendinden bilir işi o. Merak etme fazlasını bulamaz."
"Yasemin bahçeye çıktığımda Ali peşimden geldi."
"Ne diyorsun?"
"Evet. Bana yalancı dedi. Neden Melis'le evlenmesini istemediğimi sordu tekrar."
"Haklı değil mi sormakta?"
"Haklı da ne diyeyim Yasemin? Şöyle mi diyeyim? Ali, iki ay önce Melis'i şans eseri Paris'te biriyle gördük. Yanımda Yasemin de vardı. Takip ettik sevgili gibiydiler hatta Yasemin onların öpüşürken resimlerini çekti. Bak, güzel çıkmışlar mı? Ben de evleneceğinizi öğrenince sana bunları göstermeye geldim."
"Bunu yapmazsan evlenecekler ama."
"Ahh, ne çirkin bir hareket. Yapamam bunu ona."
"İyi, düğünlerine gideriz. Melis davet etti zaten duydun. Neyse, bunu tekrar konuşuruz. Başka ne dedi Ali?"
"Çok öfkeliydi. Annemin yüzüğünü geri verdi. Bir daha o çirkin yüzünü görmek istemiyorum dedi üstelik."
Yasemin kahkahalarla gülmeye başladı.
"Ne oluyor Yasemin? Tüm evi uyandıracaksın. Yeter nolur!"
"Tamam tamam, tutamadım kendimi pardon."
"Niye güldün bu kadar? Yüzümü görmek istememesinin nesi komik?"
"Çirkin yüzünü görmek istemiyormuş ya. İlahi Ayşe. Sadece öfkeyle söylediği o kadar belli ki. Yani 'seni tabii ki görmek istiyorum ama şu an çok sinirliyim' mealinde bir cümle."
"Çok kızgındı ama."
"Öyle olacak tabii. Siz dans ederken izlerken öyle sinirli bakıyordu ki. Bu sözleri söylemesi normal."
"Benden nefret ediyor."
"Hayır, sana aşık!"
"Saçmalama!"
"Ben gördüğümü söylüyorum. Senin anlattıklarından senden hoşlandığını düşünmüştüm ama bugün gördüm ki çok daha fazlası var."
"Yasemin beni boşa ümitlendirme. Sadece ne yapacağımı söyle. Ne yapacağım ben."
"Karşısına çıkacaksın. Bu kez ben ayarlayacağım. Ve her şeyi konuşacaksın Ayşe. Aşkından, Melis'e kadar her şeyi. Yoksa hayatının en büyük keşkesiyle yaşayacaksın."
"Konuşacağım Yasemin, söz veriyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÖMRÜ BİR AŞKA ADAMAK
Roman d'amourÇocukluğundan beri gizli ve büyük bir aşkla sevdiğin adamın yanlış bir kadınla evleneceğini öğrendiğinde ne yaparsın? Karşısına çıkıp konuşabilir misin? Yoksa sadece izler misin? Peki bir de aileleriniz yıllardır düşmansa? Büyük bir nefretin yangını...