"Britney kalk artık."
"Britney kime diyorum?"
"Bu davranış asla bir hanımefendiye yakışmazdı."
"Kendinden utanmalısın Britney Wilson."
Sertçe kapanan kapı sesi.
Ohh be sonun da gitti. Tanrı aşkına bu kadın kafayı yemiş. Gerçekten hangi manyak çocuğunu uyanması gereken saatten 1,5 saat önce kaldırmaya çalışır ki? Bilmiyor musunuz ? Tabi ki benim çatlak terbiye takıntılısı annem.
Peki benim neden bu kadar erken kalktığımı merak ediyor musunuz? O zaman hemen söyleyeyim. Annemin demesine göre uyandıktan sonra 1 saat boyunca gözlerim şiş görünüyormuş ve ben insanlara sürekli uyuyan -halbuki sürekli uyurum- izlenimi vermemek için gözlerimin şişliği geçene kadar evde boş boş oturuyorum. Çok eğlenceli değil mi? Biliyorum.
Kapının kapalı olduğundan emin olduktan sonra zorla araladığım gözlerimi perdeleri sonuna kadar açılmış cama götürdüm. Bir kaç esneme hareketinden sonra yorganı da üzerimden tekmelememe rağmen hala yatakta bir o tarafa bir bu tarafa yuvarlanıyordum.
Ahh Brit annen senin bu halini görse ne kadar üzülürdü kim bilir...
Canın cehenneme iç ses bozuntusu.
Sonunda ayaklarımı soğuk -pekala çok soğuk- zemine basmayı başardığımda doğruca banyoya ilerleyip kısa bir duş aldım. Tekrar odama döndüğümde dolaptan pileli eteğimi - Size annemin terbiye takıntısı olduğunu söylemiştim ve bu çok rahatsız edici- beyaz bir tşört ve dizlerimin biraz üstünde biten hırkamı çıkardım. Saçlarımda ki havluyu bırakıp iç çamaşırlarımı ve uzun siyah çoraplarımı giydim. Tekrar giysilerime yöneldiğimde beklemeden onlarıda giyip ayna karşısına geçtim. Kumral saçlarım hafif nemliydi ama idare edebilirdim. Tarakla düzgün bir şekilde ortadan ikiye ayırıp örmeye başladım. Tıpkı annemin istediği gibi. Sonunda hazır olduğumda masadan gözlüklerimide alıp mutfağa indim. Yardımcımız Rose bana sıcak bir gülümseme vererek portakal suyumu doldurmaya başladı.
"Bugün biyoloji sınavın var Britney. Çalıştın değil mi?" Tek kaşı havada asılı kalarak sorduğu bu soruya başımı sallamakla yetindim.
"Yanlış Britney. Birisi sana bir şey sorduğunda evet yada hayır diyeceksin." Pekala sadece biraz daha dayanmalıyım. Sonrasında bütün gün boyunca yüzünü görmek zorunda kalmayacaktım.
"Üzgünüm anne. Evet çalıştım." Tatmin olmuş ifadesi yüzüne yayılırken bende bir an önce bu evden kurtulmanın yollarını arıyordum.
》》》
"Tanrı aşkına üzgünüm ama annen inanılmaz ve çekilmez bir kadın Brit. " İrice açtığı gözleriyle yüzümü incelerken sesli bir nefes verdim.
"Biliyorum Nora şunu her seferinde hatırlatma lütfen." Göğsüme bastırdığım kitaplarla biyoloji sınıfına ilerlerken aynı sınıfta olmamıza rahmen Nora birden koluma yapışarak sevimli yüz ifadesini takındı. " Brit... ee...şey" söylemek istediği şeyi anladığımda bıkkınlıkla başımı salladım. "Ne zaman benden kopya istemeyi bırakıp ders çalışacaksın merak ediyorum."
Nora uzun cümlemin altında yatan tamam onayını aldığında yanağıma sulu bir öpücük bıraktı.
Ortalarda bir sıraya geçip oturduktan sonra Nora'da arkama yerleşti. Yavaşça sınıfı tararken sınıf kapısından Harry ve bir kaç arkadaşı girdi. Yüksek sesli kahkahaları beni rahatsız ederken tekrar önüme döndüm ve Harry'nin yan tarafımda ki sıraya oturduğunu duydum.
Nora yavaşça omzumu dürtüklediğinde ona doğru döndüm. "Efendim?" Gözleriyle Harry'i işaret etti. "Sınavda o da senden kopya isteyecek biliyorsun değil mi?" Sıkıntıyla başımı sallayıp cevap vermeyi reddettim. İnsanların beni sadece ödev yada kopya için kullanmasından bıkmıştım. Özellikle hoşlandığım çocukta bunlardan biri olduğunda durum daha da kötü oluyordu.
Biyoloji öğretmeni sınıfa girdiğinde beklemeden kağıtları dağıtmaya başladı.
》》》
"Harry, Britney siz ne yapıyorsunuz?" Yakalanmanın verdiği korkuyla yandan Harry'e baktım fakat o gayet rahat görünüyordu. "Ş-şey biz yani ben..." Harry alayla bana bakıp göz devirdiğinde nefesinin altından aptal diye fısıldadığını duydum.
"Siz ona bakmayın Bayan Watson sadece bir soruyu okuyamadım ve o da bana okuyamadığım kısmı söylemeye çalışıyordu." Bayan Watson şüpheyle ikimizde süzdükten sonra uyarısını yapıp bizi rahat bıraktı.
Harry tekrar kağıdıma doğru eğildiğinde hoş kokusu burnuma doldu fakat ben daha anın zevkine varamadan Üçüncü kez Bayan Watson'un sesi sınıfta yankılandı.
"Siz ikiniz kağıtlarınızı teslim edip dışarı çıkın."
Tanrım bu bir şaka değil mi? Annem beni öldürecek.
İkimizde sırayla kağıtlarımızı bıraktıktan sonra sınıftan çıktık ve koridorda beklemeye başladık.
O bir köşede telefonuyla uğraşırken bende ayakta öylece bekliyordum.
"Senin yüzünden şuan buradayız biliyorsun değil mi?" Boğuk sesi dikkatimi ona yöneltmemi sağladı. Neden beni suçluyordu ki? Kopya çeken kendisiydi!
"Ben bir şey yapmadım. Yakalanan sendin." Alaylı bakışları üzerimde gezinirken aramızda bir adım kadar mesafe bırakarak bana yaklaştı.
"Baksana ne var biliyor musun bu sınav meselesi benim için önemli değil yani ben bir şekilde kendimi kurtarırım fakat sanırım senin başın belaya girecek ha? Ayrıca şu haline bak" Ellerinden birini örgülerime uzatıp yavaşça oynamaya başladı. "Kim 18 yaşında hala saçlarını iki yandan örüp kavanoz gözlük takar ki? Zaten aptalın tekisin bunlar seni daha da zavallı gösteriyor."
Ne söyleyeceğimi bilemeden öylece dikilirken dolan gözlerimi ondan kaçırmaya çalıştım. Annemin katı kuralları yüzünden sürekli böyle aşağılanmaktan artık çok sıkılmıştım. Hoşlandığım çocuk bile karşıma geçmiş bana bunları söylerken ben sadece yerin dibine girmek için dua ediyordum.
"Herneyse eğer daha iyi bir görüntüye sahip olmayı başarabilirsen bir ara takılabiliriz. Görüşürüz aptal." Bir şey dememe fırsat bırakmadan arkasını dönüp uzun koridorda gözden kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Green Eyes
FanfictionAnnem saçlarımı sıkıca iki yandan ördükten sonra omuzlarımdan aşağı sallanmasına izin verdi. Kim 18 yaşında hala pileli etek giyer yada saçlarını örerdi ki? Tabi ki ben! Her neyse, ben Britney ve sizde benim 'terbiyeli' hayatıma hoşgeldiniz. [06...