-յ-"𝖄𝖔𝖚𝖗 𝕰𝖞𝖊𝖘, 𝕬𝖗𝖊 𝖁𝖊𝖗𝖞 𝕭𝖊𝖆𝖚𝖙𝖎𝖋𝖚𝖑."
İnsanlar için eğlence neydi? Peki neden buna ihtiyaç duyarlardı?
Belki bir acıyı unutmak, belki iyi hissetmek, belki de sadece amaçsız, günübirlik yaşamak isteyenler eğlenceye başvururdu. Bu benim saçma, şuan için bir anda aklıma doğan, baştan sağma, özensiz bir tanımımdı. Ve ben, bu tanıma ikinci kategoriden dahil oluyordum lakin şu an, siyah deri bir koltuğa yayılmış, köşedeki bir masadan sahnedeki dansçıları seyrederken hiç de iyi hissettiğim söylenemezdi.
Açıkçası midem büyük bir başkaldırı başlatmıştı ve kanımda dolaştığını hissettiğim alkolün sıcaklığı beni boğuyordu. Nefeslerim daralıyor, midem ağzıma geliyor ve ben bu kötü hisle cebelleşirken ifadesizce bakınıyordum etrafa. Tarifi zor, iğrenç bir histi.
Jungkook, eline kaçıncı olduğunu sayamadığım bardağını tekrar aldığında gözlerim bardağını bulmuş, yavaşça yutkunmuştum. Çok içmişti ve muhtemelen eve gideseye kadar saçma sapan muhabbetler açacak, beni hayattan oluru varmış gibi daha da soğutacaktı.
Bu nedenle baygın gözlerim yüzünü bulduğunda "Artık bırak." dedim ciddi bir ses tonuyla. Önceki günlerde olduğu gibi onu yol kenarlarından veya aşk otellerinden toplamaya hiç niyetim yoktu. "Jungkook derhal o bardağı aldığın gibi geri koy. Yoksa seni bırakır giderim."
Dudaklarını bir kıvrılma alan çakırkeyif olmuş beden, yavaşça bana dönmüş ve gözlerini bardaktaki sıvıya indirmişti. Ardından iyice açılmış büyük gözlerini kapatmış ve bardağı dikmişti.
"Hyung, geçen sefer yolu bulabildim öyle değil mi? Bu sefer de bulabilirim."
Gözlerimi devirmiş ve kendini koltuğa bırakan bedenini süzmüştüm. Ardından dudaklarımın kenarları hafifçe kıvrılmıştı. "Evet Jungkook, ev diye bir aşk oteline girdin, ardından resepsiyona "kocamı bulamıyorum, acaba bir arar mısınız?" dedin. Kadın beni kocan sanıp aradı ki seni bulabildim aptal herif. Çünkü bil bakalım hangi salak beni rehberine "Minik kedi gözlüm" diye kaydetmiş?"
Elimi umursamazca havada sallamış ve midemin üzerine koymuştum yavaşça. Jungkook, sarhoşluğun da verdiği aptallıkla yüzüme sakince bakarken daha fazla dayanamayıp iki elimden de destek alarak ayağa kalkmıştım. Dışarı çıkıp hava almam gerekiyordu yoksa midemde ne varsa birazdan dışarı çıkacaktı. Kanım kaynıyor, soyunma isteğimi destekliyordu.
"Ben hava almaya çıkıyorum." demiştim ellerimi siyah pantolonumun ceplerine sokup kapıya yönelmeden önce.
*****
Kapıdan adımımı atar atmaz barın sol tarafına doğru adımlamış ve sokak lambalarının olmadığı, parlak ayın aydınlattığı ara sokağa girmiştim neredeyse yirmi dakika önce. Ellerim ceplerimde, duvara yaslanmış bir biçimde yeri izliyor, vücudumu ele geçiren soğuğa inat öylece bekliyordum. Mide bulantım neredeyse geçmiş, yerini soğuktan kaynaklı hafif bir titremeye bırakmıştı. Aptal gibi ceketimi almamıştım ama bu soğuğun beni ayılttığı da inkar edemeyeceğim bir gerçekti.
Kısaca hayatımdan bahsetmek gerekirse, bir psikologtum. Monoton bir hayatım vardı, sıkıcıydı. Bu nedenle bazı geceler ev arkadaşım, aynı zamanda çocukluk arkadaşım da olan Jungkook ile barlara gelip bir şeyler içer, eğlenmeye çalışırdık.
Lakin artık buralar da sıkmıştı beni. Monoton yaşamım, uzun, sivri tırnaklarını yakama geçiriyor ve beni bırakmıyordu. Eğlence, belki biraz aksiyon arıyordum. Fakat evden işe işten eve, bir kısır döngü misali olan yaşamım fazla sıkıcıydı. Değişmiyordu, değiştiremiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Irresistible Pleasure || MYG
Teen Fiction(Yakında.) Bu hikaye cinsellik, şiddet, argo ve akla gelebilecek her türlü pisliği içerebilmektedir. ||Karşı Konulamaz Zevk|| "Siyah piyanomun beyaz tuşları. Günahkâr bedenim, incilimin son sayfası." +taekook +namjin