Sokaktan bir kedi geçti, sonra bir çöp kamyonu ve bir araba, ardından bir anne ile oğlu. Gözlerimi kapadım derin bir nefes aldım.
Masumiyet Müzesi, "Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum" diye başlar. Belki Orhan Pamuk bilmiyordu ama ben biliyordum: O an hayatımın en mutlu anıydı.Tam bir yıl sonra karşımda duruyordu Bora. Okyanus yeşili gözleri yine bana bakıyordu eskisi gibi. Dünyadaki üç okyanusu say deseler sayamazdım ama Bora'nın derin gözlerinin içine bakarak milyonlarca romantik cümle kurabilirdim.
Bir sene sonra bile kurabilirdim, bin sene sonra bile kurabilirdim, belki bin sene sonra kuramazdım, o bin senede ne erkekler girerdi hayatıma, ama insanız ve ömrümüz ortalama 70-75 sene, bu kadar kısa sürede karşına kim çıkarsa ona ister istemez bağlanıyorsun, bin sene ömrüm olsaydı Bora mı kalırdı ortada?
Buluşmamıza her zamanki gibi geç kalmıştım. Ya da o erken gelmişti, tam bilemiyorum. Saat ve zaman kavramı şu an önemsizdi benim için. Tamı tamına bir yıl sonra karşımdaydı, hiçbir şey söylemeden, gözünü bile kırpmadan öylece duruyordu işte. Ona doğru yaklaşırken içimdeki karmaşık duyguları gizlemek için yoğun bir çaba sarf ettim. Onu görünce mutlu olduğumu anlamasını istemiyordum. Bunu istemiyordum ama göz göze geldiğimiz an gülümsedim. Yine de ağlayarak boynuna sarılmamdan, "Çok özledim seniaaaa" diyerek burnumdan akan sümüğü kazağına yapıştırmamdan iyidir bu gülümseme. Aylardır otuz santimlik ilkokul cetveli gibi düz bir şekilde varlığını sürdüren dudaklarım Bora'yı gördüğünde sinsi bir coşkuyla kıvrılıp ince bir gülümseme yerleştirdi yüzüme.
Buna aşk mı deniyor doktor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ HEP SEV
RomanceAynı kişiyi ikinci defa sevmek mi, aynı anda iki kişiyi sevmek mi daha zor ?