Multimedya: Sude Karayaz
Bölüm şarkısı: Bridgit Mendler- Hurricane
İyi okumalar..
16.BÖLÜM: PİJAMA PARTİSİ
Sude bugün okuldan erken gelmişti, o yüzden benle beraber ders çalışıyordu. Onun hiç adını dahi bilmediğim dersleri vardı, benim ise kimya çalışmam gerekiyordu. Kimyadan yaklaşık otuz tane soru çözerken, Sude'nin sinir krizi geçiriyor gibi olduğunu gördüm.
Bu kahkaha atmama sebep oluyordu. Bir soruyu yanlış bilse kafayı yer, sinirden köpürürdü. Hani sınıfta doksan dokuz alınca niye yüz almadım diye ağlayan garip ögrenciler vardır ya, işte Sude tam olarak o öğrenciler katagorisine giriyordu. Arda üniversite ikinci sınıfta gittiği için bizimle ders çalışmıyordu, onun stajı vardı.
"Bugün Aylin' i çağırdım. Gelsin de akşam kız kıza oturalım." dedi Sude sonra bir an gözleri parladı. "Sende Afra' yı davet etsene. Sen hastayken geldi o kız, ay çok tatlı."
Kocaman gülümseyerek kafamı olumlu anlamda salladım. Kimya testimi bir kenarıya bırakıp telefonumu heyecanla elime aldım. Afra' yı arayıp buraya gelmesini söyledikten hemen sonra Nehir' i kapının önüne gelen servisten alıp eve getirdim.
"Hoş geldin prenses hanım. Bugün senin en sevdiğin şeyi yapacağız."
Dedi Sude sanki heyecanlı bir olay anlatıyormuşcasına. Nehir'in gözleri âdeta bir elmas gibi parlarken Sude ve Nehir aynı anda bağırdılar.
"Pijama partisi!"
Onların heyecanına kahkaha atarken Nehir' in eşşek ölüsü gibi olan çantasını alıp odasına doğru taşımaya başladım. Nehir formasını çıkarıp pembe pijamalarını üzerine geçirmişti. Daha şimdiden parti havasına bürünmüştü.
"Nefes git de Bim' den cips falan al gel koçum."
Sude' nin ses tonuna ve söylediğine gözlerimi devirirken
"Tamam bilader" diyip kapıya doğru yöneldim. Ayakkabılarımı giyinip Bim'e doğru ilerlemeye başladım. O sırada Afra mesaj atmıştı.
Civciv: Minoşum ben tam yedi de sizde olacağım. Evi zaten biliyorum, haberin olsun yedi de yanındayım:)
Mesaja hızlıca 'tamam' diyip telefonu cebime koydum. Soğuk hava bacaklarımı ısırıyordu, elbette ki umursamadım. Temiz havayı öyle çok seviyordum ki, eksi on derece dahi olsa dışarıda durup temiz havayı içime çekebilirdim.
Siyah kumaş ceketime iyice sarılıp Bim'den içeriye girdim. Hemen elime bir market arabası alıp usulca ilerlemeye başladım. İki üç paket cips, biraz çikolata ve içecek aldım. Daha sonra ise tofita almıştım kendime. Hah birde beş adet kadar triliçe.
Ben triliçe manyaklarından biriydim. Çok seviyordum, aşıktım triliçeye. Aldıklarım ile kasaya gidip, geçirdikten sonra kasiyere kırk üç lira uzatıp poşetlerimi alıp çıktım.
Poşetlere para vermek de ayrı bir içimi yakmıştı sanki.
Ağır poşetlere eve doğru yol aldım. Ev epey bir uzak kalmıştı bana. Bu yükle homurdana homurdana ağır ağır ilerlemeye başladım. Hastaneden bir hafta önce çıkmıştım, o yüzden rahattı. İki ay geçmesine rağmen kurşun izi omzumda yerini belli edercesine ağrımıştı. Söylenmelerim devam ederken sonunda eve ulaşıp apartmandan içeriye girdim. Sude geldiğimi anlamış olacak ki, evin kapısını açıp merdivenlerden indi.
"Oy benim minnak Nefes'im ağır poşetler mi taşıyormuş."
Gözlerimi devirip, baygın gözlerle ona baktım. Cidden yorulmuştum ve hava soğuktu. Siyah ceketim ise beni soğuktan korumaya yetmemişti. Param olunca kendime kalım bir ceket alacağımı beynimin ön gören bir yerine not ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
Romance@Tüm hakları saklıdır ∆ Ses tonum ikna edici olacak ki kafasını olumlu anlamda sallayıp yüzüme yoğun bakışları ile bakmaya devam etti. Öyle yakındık ki geriye doğru adım atmak istiyordum. Bedeni bedenime değiyordu neredeyse, bu yakınlık beni rahatsı...