" Oh, hayır bunu beğenmedim. Çok parlak duruyor. Şu süt kahve rengindeki elbiseye bakmak istiyorum. "
" Bu Size çok yakışacak Bayan Miller. " Dedi bay Robert elbiseyi uzatarak. Sonra bana döndü ve hafif yamuk duran kahverengimsi şapkasını düzeltti.
" Küçük bayan Miller a da yardımcı olmak isterim. "
Gözlerimi devirdim ve eteğimi düzelttim.
" Ben böyle iyiyim, teşekkür ederim. Ayrıca yardımcı olmak isteseniz bile bana uygun kıyafet getirdiğinizi düşünmüyorum. "
" Birine söyleyip getirtebilirim sorun değil. "
Bu adamın inatçılık huyundan nefret ediyorum.
" Belki başka bir gün.. "
" Ama isterseniz-- "
Annem küçük bir çığlık atarak boy aynasından hızlıca arkasını döndü.
" Tanrım! Olamaz olamaz olamaz. Roberto elbisenin fermuar yerine bak, hemen! "
Bay Robert hemen annemin yanına gidip dediğini yaptı. Bende uzaktan izliyordum.
" Kilo almışım. Halbuki bir haftadır kereviz de yemiyorum. O aptal doktorun diyet listesine uymamalıydım. Birşeyler söylesene Robert! "
Bay Robert eli ayağına dolaşmış bir şekilde etraftaki elbiseleri özenle askılara yerleştiriyordu. Dar kot pantolonu ve ceketi ona daha genç bir hava katmıştı. Annemin seçtiği kıyafetleri ayırdı. Annemin Kilo takıntıları.. Neredeyse benle aynı Kilo olmasına rağmen, bir fincan kahve içse bile telaş yapıyordu. Halbuki incecik bir bedeni vardı. Mankenlere taş çıkartacak bir fizik.
" Haklısınız efendim. Bu hafta içinde diyetisyenizi değiştireceğim. "
Annem ağlamaklı gözlerle bir bana bir de bay Robert e bakıp iç çekti. Elimde tuttuğum dergiye geri döndüm. Tık. Tık. Tık. Topuklu ayakkabı sesleri yaklaşıyordu.
" Elizabeth, nerdeyse iki buçuk aydır aynı model elbiseleri giyiyorsun. Yakında Bay Clark ın yeni şirketi için düzenlenen kokteyl e gideceğiz. Bu şekilde gözükmeni istemiyorum. " dedi kibar bir şekilde hafifçe yüzünü buruşturarak. Sonra tekrar devam etti.
" Bu yüzden Bay Robert sana yardımcı olacak. "
" Anne, yorgunum.. " dedim bitkin bir sesle. Biçimli kaşları aniden çatıldı. Çünkü yaptığım doğru bir şey değildi. Kural bir : Bayan Miller a kimse karşı gelemez. Ama bugün hiç havamda değildim. Sabah fransızca dersi, öğlen binicilik, öğle arası piyano dersi, akşam sevgili ortağımız (!) Clark ailesinin evindeki yemek daveti. Şimdi de modacımız bay Robert le annemin elbiselerini seçiyorduk. Bu düzen beni bazen çok bunaltsa da ailemden böyle alışmıştım.
" Pekâlâ küçük hanım. Ama yarın getirilen bütün kıyafetleri deniyceksin. "
Ne kadar gözlerimi devirmek istesem de kendimi tutup kafamı sallamakla yetindim. Normalde bu kadar kolay bırakmazdı. Ya da gerçekten bana acımış olmalıydı. Müsaade isteyip beyaz merdivenlere yöneldim ve odama çıktım. Şuan annem ve bay Robert in işleri umrumda değildi. Annem ben olmadan da kıyafet seçimi yapabilirdi. Sonuçta kim zevksiz bir kızdan fikrini isterdi ki? Kırık beyaz rengindeki elbisemi çıkarttım ve ne kadar yere atmak istesem de özenle astım. Toz pembe geceliğimi giyip, çıkarttığım bordo babetleri dolaba yerleştirip aynanın karşısına oturdum. Aralarda örgü yapılmış sarı saçlarımı açtım ve özenle taradım. Mavi gözlerim yorgunluktan dolayı rengini yitirmiş gibiydi. Ya da hep böyleydi.. Çünkü ben her zaman yorgundum. Yatağa uzandığım anda telefonum çalmaya başladı. Aynanın karşısında unuttuğum telefonu aldım ve arayana baktım. Kelsey. İstemeyerekte olsa telefonu açtım ve açtığım gibi kulağımdan uzaklaştırmam bir oldu. İsmimi bağıran Kelsey in sesini biraz daha duyabilmek için yakınlaştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRINCESS // Hemmings.
Fanfiction" Lütfen Luke... Lütfen.. Bunu bize yapma. " dedim sesimin titremesine engel olamayarak. Birkaç dakikanın ardından ellerimi bırakıp geriye çıktı. Dudakları düz çizgi haline gelirken kaşlarını çattı. " Sevmediğim birinin yanında duramam. Bu konuda k...