Giriş
"Oda numaranız 256, 10. kat efendim. Bu da anahtarınız. İyi tatiller diliyoruz." Sophia, bavullarımızın hepsini sıkıca kavradığı elleriyle, gülümseyerek asansöre doğru ilerlerken görevlinin uzattığı anahtarları aldım ve teşekkür edip Sophia'nın peşine takıldım.
Bulunduğumuz otel o kadar güzel bir yerdi ki, gerçekten ikimiz de geldiğimizden beri sırıtıp durmaktan başka bir şey yapmıyorduk. Çocukluk hayalimizi gerçekleştiriyor olmamızın da etkisi büyüktü bunda tabii.
"Koş Jennifer, hemen havuza gitmek istiyorum."
Tabii ki koşmadım ve onu çıldırtacak kadar yavaş adımlarla asansöre ulaştım. Zaten yorgundum, bir de hiç hanımefendinin havuz sefasını düşünemeyecektim.
"Kızım yürüsene hadi! Geçirdiğimiz her dakika ne kadar kıymetli, haberin var mı acaba?"
Aslında haklıydı, bu bizim birlikte ve yalnız çıktığımız ilk tatildi. Ve dışarısı gerçekten fevkalâdeydi!
Asansöre bindikten hemen sonra görevlinin uyarısını dikkate alarak onuncu kata bastım ve asansörde kamera olma olasılığı yüzünden rahat durup sevinç çığlıklarımı odaya sakladım. Sophia da aynı şekilde bana bakıyordu.
Yedi, sekiz, dokuz ve on.
İlk önce Sophia, kendi bavulunu alıp sevinçle asansörden çıktı ve hemen ardından da ben, bana kalan bavulları yüklendim. Buradan bile duyulan havuz başı partisi ikimizi de cazibesiyle etkilerken hızlı olup önüne geçtim.
Katta hiç kimse yoktu ancak herkesin dışarıda olduğu çok barizdi. Bu yüzden ikimiz de saçma sapan hareketlerle seviniyorduk rahatça. Kapı numaralarını tek tek geçip sonunda duvarın ilerisindeki 256 yazan kapıya ulaşmıştık.
Cebime koyduğum kartı, tembel ama heyecanlı bir hareketle cebimden çekip aldım ve kapının önüne ulaştım.
"Açsana şu kapıyı artık!" Sabırsızlıkla ellerini çırpan Sophia, bir adım geri çekilip kapıyı açmamı beklerken onu sinir etmenin keyfini daha sonra yaşamak adına kartı kapıya tuttum.
Fakat kapıdan açılmadığına dair bir ses yükseldi. Yanlış tarafı tuttuğumu düşünüp bir de ters tarafı tutmayı denesem de, olmuyordu ve bu beni sinirlendirmişti. "Kart çalışmıyor!"
Elimi kapının kulpuna götürüp birkaç kere açmaya çalıştım ama kapı resmen açılmıyordu. "Neler oluyor Jenni?"
Sophia, merakla dibime kadar girince onu sinirle ittim ve bir kez daha kartı kapıya tuttum. Bir kere de doğrusu olsaydı şaşırırdım zaten!
"Fazla zorladın Jennifer."
Sinirle son bir defa kapının kulpuna vurduğum an olan şeyle korkuyla geri çekilmiştim. Kapı bir anda açılmış ve oldukça garip bir ifadeyle bize bakan çocuk dışarı çıkmıştı. Üzerinde hiçbir şey yoktu ve dövmelerini buradan görmek hiç zor değildi.
Yeşile dönük gözlerini üzerimizde gerginlikle gezdirirken ardından bir çocuk daha gelmişti kapıya. Karşımdakinin aksine o gayet giyinikti.
"Ne oluyor burada?" Sonunda şaşkınlıkla açılan dudaklarımı kapayabildiğim için Tanrı'ya teşekkür edip sinirim daha hiç geçmemişken yeniden sinirlendim. Odamız önceden rezerve miydi bir de yani?
"Asıl size ne oluyor? Burası bizim odamız." Gözlerimizdeki sinir ve anlamsızlık birleştiğinde, önce kaşlarını çattı, ardından da küçük çaplı bir kahkaha attı.
Ardımda duran Sophia'yı, onun ardındaki çocuğu ve tüm olasılıkları unutup gittikçe kapıya dayanan anksiyete krizimi geçiştirmeye çalıştım. Bu adam şimdi beni mi sınayacaktı?
"Sizin odanız olsaydı biz burada kalmazdık, değil mi?" Yüzündeki alaylı gülümsemesi ile oluşan gamzelerine gittikçe büyüyen şaşkınlığımla baktım. Gerçekten üzgünüm ama şu an hiçbir boku anlayamıyordum.
"Burası 256 numara değil mi? Ne saçmalıyorsunuz acaba?" Elini sakince eşofmanının cebine soktu ve alayla bana baktı. Gerçekten çok sinir bozucu birine benziyordu, kolayca bir insanı öldürebilecek niteliklere sahipmiş gibi görünüyordu buradan. "Burası 257." Hemen sol tarafımda kalan ve uzayıp giden koridoru işaret ettiğinde, hemen köşedeki 257 numarasıyla karşılaştım.
Bu olamazdı, buranın mimarı hangi aptaldı acaba?! Kapının sağında olması gereken numara neden solda ve iki kapının ortasındaydı? "Şaka, değil mi?"
Bana son bir alaycı bakış attığı sırada rezil olmanın verdiği o iç bulandırıcı duygu yalnız midemde değil, vücudumun her yerinde hissediliyordu. "Kusura bakmayın." dedi Sophia cansız sesiyle.
Onun da benden farksız olduğu ortadaydı. Arkada duran esmer çocuk, hafif gülümseyen dudakları ile Sophia'yı süzüp, "Önemli değil." dedi.
"Kapımızı çalmaya çalıştığınızı düşünmeseydik daha da önemsiz olabilirdi." Ukala tavırlarına göz devirdim ve Sophia'yı kolundan tutup diğer odaya yönlendirdim. "Size de iyi tatiller."
Bu çocuk kimdi de benimle böyle konuşmuştu? Ayrıca neden bana o tanışıklık hissini aşılamıştı? Her kim olursa olsun, Jennifer Brown'a bu şekilde davranma hakkını ona verebilecek hiçbir güç yoktu henüz.
Ardımdaki bakışlarını hissetsem bile kısa bir süre sonra yeniden o gülüş sesini duydum ve hemen ardından kapı kapandı.
Delinin zoruna bak. Seni de elime düşürürüm ben ama.
×××
Herkese keyifli okumalar! Bu kurgu, ve maybeartist ortak çalışmasıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dates are old • Harry Styles
Fanfiction"Tarihler eskir ama anılar ve hisler asla." 190820 Bu kurgu, @maybeartist ve @strwbrrychmpgn ortak çalışmasıdır.