1

7 1 0
                                    

İnsanların kupayı tutuş biçimlerine göre o anki ruh hallerini veya genel olarak karakterlerinin bir özelliğini gösterdiğini belirten inandırıcı bulmadığım rastgele bir yazı görmüştüm. Bir sonbahar akşamı, biraz ileride eşi olduğunu düşündüğüm yaşlı bir hanımla konuşan adamın kupayı tutuş biçimine baktım. İki eliyle kupayı sarmış, yorgun bir gülümsemeyle yaşlı hanımı dinliyordu. Bu şekilde sarması o yazıya göre ne anlama geliyordu anımsayamıyorum fakat bu bir sonbahar akşamıydı. Soğuk bir sonbahar akşamı. İşte bu yüzden üşüyen cansız ve yaşlı ellerini ısıtmak amacıyla o kupayı bu şekilde sarmış olması ruhsal bir yansımadan daha muhtemeldi.

Hanımefendi konuşmasını bitirdiğinde garsonu bir el işaretiyle çağırdı. Adam boş bir sandalyeye yasladığı paltosunu giyerken bir şeyler söylüyordu fakat o pek de önemsiyor gibi görünmüyordu. Gözlerimi ikisinden ayırmadan porselen demlikteki böğürtlen çayını boş fincana döktüm. Fakat bu kötü bir fikir olmalıydı ki yalnızca fincan değil önümdeki not defteri de çaydan payını almıştı. Bir anda tüm dikkatim pek kıymetli defterime yöneldi ve ben küçük talihsizliğimi -buna dikkatsizlik demek daha doğru olabilir- dindirmeye çabalarken yaşlı adam ve eşi çoktan hiçbir iz bırakmadan gitmişti. Garson çoktan boş kupalarını, tatlı tabaklarını almış; bir diğeri masayı silip sandalyeleri yerlerine itmişti. İşte her şey yeniden onlar gelmeden önceki gibiydi ve masa başkalarına geçici bir mesken olmak üzere yenilenmişti. O iki insan burada geçirdikleri vakitte onlara hizmet eden garsonlar, para ödedikleri kasiyer ve göz ucuyla onlara bir an için bakmış olan yan masalarındaki çocuklardan biri tarafından bir daha asla hatırlanmayacaktı.

Gördüğüm bir başka yazıda rüyalarda gördüğümüz insanlarla muhakkak daha önce karşılaştığımız yazıyordu. Bu benim için pekâlâ mümkün fakat aksini kanıtlayan rüyalarımın olduğunu da söyleyebilirim. Yine de düşünüyorum da o çocuk bir rüyasında az önceki yaşlı çifti konuk edecek miydi? Cevabını alamayacağımızı bildiğimiz soruları sorunca içine düştüğümüz merak bence melankolinin bir parçasını sunuyor. Bu merak diğerlerinden daha farklı.

Çaydan bir yudum alıp kahverengi bir kalemle not defterinde bir kopyasını oluşturduğum adamın kupasını boyadım. Artık oradalardı. Bu sayede onları ölümsüz kılmıştım. Bu sayede onları bir daha hatırlar mıyım diye merak etmeme gerek kalmamıştı çünkü bu sayfaya her denk geldiğimde hatırlayacaktım. Daha önceki sayfaları karıştırdım. Tarihler, yerler ve insanlar. Nesnelerin ve zihinlerin bir anlık yansımalarının yansımaları. Hepsini yeniden ve yeniden anımsadım. Ama bu akşam için arkadaşları ile eğlenen çocuğun bir anlık bakışını eklemeyi de unutmadım.

Fincandaki çay bittiğinde masadaki dağınıklığımı düzelttim ve yavaşça kalkıp ceketimi koluma aldım, çantamı taktım. Son bir kez bu terasta göz gezdirdim. Ben daha tam olarak ayrılmadan onlar boş fincanı ve porselen demliği götürüp masayı sildiler. Sandalyeyi ittiler. Bir iç çekip merdivenlere yöneldim. Bu üzerinde yürümenin rahat olduğu bordo kadife zemin yalnızca su birikintilerinin kenarından yürüyerek gelmiş insanlar içindi. Çamurlar ve kimyasallar değil. Kasiyer bana bakıp gülümsedi. Ve çıktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 19, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AnlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin