11

813 73 198
                                    

Kurguya Jungkook'u ekleme işine bayıldım. Bunu başka kurgularıma da yapmayı düşünüyorum.

                          "Okus, pokus"

"He Ran! Aç kapıyı! Komik değil bak çıktığımda çok kötü olur... yani iyi olmaz..."

"He Ran'ın mı bizi kilitlediğini düşünüyorsun?"

"Evet. Sabahtan beri bizi aynı odaya koymaya çalışmasından anlamalıydım."

"Hmm, öyle mi? He Ran neden böyle bir şaka yapmak istesin ki Yu Jin. Ne diyorsun sen, çok anlamsız bu."

Beni taklit ederek söylediği şeyin farkına vardığımda ne diyeceğimi bilemedim. Ne diyecektim. 'He Ran beni sana yamamaya çalışıyor o yüzden öyle dedim' mi?

"Komik değil" gözlerimi devirmemek için büyük çaba sarf ediyorken son söylediği şeyle bu çabamı da sonlandırdım.

"Ben çok eğleniyorum açıkçası. Ama merak ediyorum, He Ran neden bizi aynı odaya koymaya çalışsın ki, neden yani?"

"Çünkü, ne biliyim yani, onun işi belli olmaz. Bak önemli olan He Ran değil. Zaten neden oturmuş bunu konuşuyoruz ki? He Ran'ın demir bir kapı indirebileceğini düşünmüyorum. Öylesine aklımda kalmış "

Ses gelmeyince, karanlığa da yavaş yavaş alıştığımda odadın içine doğru yürümeye başladım.

"Beomgyu?"

Birden çarptığım bedenle korkup geriye doğru sendeledim. Bu neydi şimdi?

"Işık bulmamız lazım. Böyle olmaz."

Odayı hatırladığım kadarıyla yavaş adımlarla komidinin üstündeki gece lambasını yaktım ve odayı az da olsa aydınlattım. Beomgyu da kendi lambasını yaktığında odayı sarı loş bir ışık kaplamıştı. Eskisi gibi olmasa da işimize yarayacak kadar görebiliyorduk etrafımızı.

"Eee ne yapıyoruz şimdi?"

"Belli bir süreniz var demişti görevli. Yapabilceğimiz bir şey var mı diye bakalım etrafa, belki işimize yarayacak bir şey buluruz."

Ben çekmecelere bakmış ve hiçbir şey bulamamıştım. Beomgyu'ya baktığımda perdesi kapalı olan cama doğru gittiğini gördüm.

"Kapıları son derece sıkı kilitlenen bir odanın penceresi olması ne kadar mantıklı ha?"

Tek hamleyle perdeyi çekip arkasındaki duvarı boydan boya kaplayan tabloyu ortaya çıkardı.

"Vaaov. Beomgyu nerden geldi aklına bu?"

"Odaya ilk geldiğimde de dikkatimi çekmişti. Perdenin olduğu duvarın arkasında Yeonjun'un odası vardı, yani pencere olma ihtimali çok saçmaydı."

Bu hiç aklıma gelmemişti. Bu kadar açık gözlü olması ve benim duygularımı saklayamıyor oluşum her şeyi anladığını düşünmemi sağlıyordu. Kafamı salladım ve iki elimi belime yerleştirip manzara resmi olan tabloya baktım. Tahminimce 2.5 metrelik olan duvarın tamamını boydan boya kaplıyordu. Kalın, sarı çerçevesinin üzerine işlenen noktalı desenler, üzerinde çeşitli hayvanlar olan manzara resmine uyum sağlıyordu.

"Ne ki bu şimdi?"

Beomgyu ile birlikte geri gidip resmin bütününe baktık. Tepesi görünmeyen bir şelale berrak bir göle akıyordu. Gölün etrafında tavşanlar ve sincaplar koşuşturuyor, iki yavru ceylan ise gölden su içiyordu. Ağaç dallarında çeşitli renklerde kuşlar vardı. Güneş ışığı sol taraftan resme düşüyorken etrafın yemyeşil ve rengarenk çiçeklerle donanmış olması baharı yansıtıyordu. Resme iki ağaç dalının arasından bakıyormuşuz görünümü veren bu tablonun bizim bu kaçış evindeki maceramızda ne gibi bir rolü vardı kestiremiyordum.

MEMORY┊BEOMGYUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin