Bölüm 2: Bunu Düşün

1.1K 94 21
                                    

Czar'ın gidişinin ardından sınav için hazırlıklarımı yapmış, hala en son sınavdan kan ve çamur içinde kalan kıyafetlerimi pelerin dışında tekrar üzerime geçirmiştim. Hava güneşli, günün gizemini içerine gizleyebilecek kadar parlaktı.

Savaş Esnasında Pratik Zeka Dersi. Evet saçma uzun bir ad. Ama bence Kaçış dersinden çok daha iyiydi. Eğitmenin verdiği listedeki eşyaları açıklık alandaki herkesin isminin yazılı olduğu tahta masama yerleştiriyordum. Sonunda oflayarak elimi yakan ektar otunu da bıraktım ve dolan açıklık alanda gözümü gezdirdim. Birçok kişi birbiriyle şakalaşıyordu. Birkaçı sessizce kendilerine ait masaların başındaydı. Ben de çantamı yana bırakarak masamdan uzaklaştım. Eğitmen konuyu söylememişti ve yaptıracağı şeyi kimse bilmiyordu. Geçen sınavda hepimizden köprüden nehre atlamamızı söylemişti. Ve tabi hayatta kalmamızı da... Akıntıya kapılmadan ya da boğulmadan karşıya geçmemiz gerekiyordu. Ve elimizde sadece beş metrelik ip ve tek nefeslik üretilen bir büyülü şişe vardı. Neyse ki yüzmek konusunda sıkıntılarım yoktu. Ve bu hafta elimizde sadece ektar otu ve kendimizin seçebileceği bir büyü vardı. Yanında birkaç malzemeye daha izin vermiş ve görevi anlatmadan tahmin yürüterek hazırlanmamızı istemişti. Bu dersi seviyordum çünkü çoğu zaman garip teknikler, ne tür büyülerle hayatta kalacağımı uygulamalı olarak öğreniyordum. Bu ders gerçek bir hayatta kalma mücadelesi içeriyordu. Kalabalığın arasında ilerleyerek bir ağacın dibine oturdum ve korku içinde eğitmeni bekleyenleri izledim. Kimi telaş içerisinde dudaklarını kemiriyor, kimisi işe yarayacakmış gibi son kez kitaplarını karıştırıyordu. Erkeklerden birkaçı alanın ortasında dövüş sanatı çalışırken kadınlar onlara bağırarak ve gülerek destek veriyordu. Onların arasından çıkan Samuel sırıtarak yanıma oturdu.

"Ne?" dedim gülerek. Çünkü bana hep bu muzip bir ifadeyle bakmazdı. Bir şey olduğu ortadaydı. Onun da Nale gibi Czar'ı ima etmesinden korkuyordum. "Seninle eş olmaya bayılıyorum." Dedi. Şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"Kaçış dersinde bundan nefret ettiğini sanıyordum."
"Öyle deme. Senin sayende Koç bana da ceza verdi." Omuzlarımız birbirine değerken yana kayarak yüzünü görmeye çalıştım ve kaşlarımı yukarı çektim.
"Sayemde mi? Yüzünden olmasın o?"
Tek gözünü kırparak dudağını ısırdı ve kafasını salladı. Bu şekilde seksi göründüğünü düşünüyor olmalıydı. Ama çiftleşme çağırsından çok uzaktı. Kıvırcık saçları çok uzun değildi. Zaten uzasa bile yer çekimine karşı gelerek hep yukarda kalıyorlardı. Bu yüzden saçlarını Nale ile keserdik. Teninin buğday rengi, kalın dudakları ile uyum içerisinde durur, onunla dalga geçsek bile çekici olduğunu bilirdi. Kulübemiz yakın olduğu için birbirimize çok yakın büyüme şansımız olmuştu. Birçok kavgaya girmiş, birçok gece bizimle kalmış, kulübede kalacak fazladan bir yatak olmadığı ve yerde yattığı için isyan etmişti. Samuel benim için bir erkek kardeşti. Ayrıca tıpkı Nale gibi neşe saçar, aklına geleni orada tutmak yerine söylemekten çekinmezdi.
"Seni seviyorum İsis."
"Samuel sen iyi misin? Benim yüzümden cezaya kaldın. Tekrar ediyorum sayemde değil, yüzümden."
"Eğer cezalar böyle olacaksa her daim eş olabiliriz İsis."
"Cezan ne olabilir ki bu denli mutlusun?"
"Şu kızıl kızı hatırlıyor musun hani? Peşinden koştuğum."
"Evet." Samuel yüzünden haftalarca kızı takip etmemiz gerekmişti. Ve sonunda kız ondan hoşlanmadığını gayet net bir şekilde anlatmıştı. Samuel'i döverek. O dayak yerken Nale ve ben sadece gülmüştük. Bu yüzden Samuel kızı aklından çıkarmış bizi de konuyu tekrar açıp kahkahalarla gülme zevkinden mahrum bırakarak bizim mevzuyu konuşmamızı yasaklamıştı.
"İşte o Czar'ın eşiymiş ve..."
"Ve?"
"Asla anlamak istemiyorsun değil mi? Nale nerede? Her şeyi açık açık söylemem mi lazım? Koç senin gibi beni de onun istediği bir şeyi yerine getirmemle görevlendirdi." Yine göz kırparak dudağını ısırdı ve garip sesler çıkarıp iki yana sallandı. Yüzümü buruşturduğumu gördüğünde ise oflayarak "Ve biz sabaha kadar seviştik." Diye söylendi. "Gerçekten bütün her şeyin tadını kaçırdın. Nale nerede?"
"Tamam tamam, kızma tebrik ederim. Birlikte çok güzel bir beş dakika geçirmiş olmalısınız." Gözlerini kısarak bana baktı. Üzerime doğru gelerek sinirle "Sen adisin." Diye fısıldadı. Kahkaha atarken yana doğru kaçıp ondan uzaklaştım. "Senin için rekor rakam ama hemen sinirlenme." Diye devam ettim. Gülüşmelerimiz ve birbirimiz üzerinde üstünlük kurma çabamızla devam ederken elleri ile belimi kavrayıp kaçmamı engellemeye çalışıyordu. Ona engel olabilirdim ama olmamayı tercih ettim. "Demek benimle dalga geçeceksin! Öyle mi? Eminim senin gecen daha uzun sürmüştür." Kolunu çekiştirerek çıkmak istemem başarısızdı. Ayağa kalkıp beni de kucağında ayağa kaldırdı ve etrafında döndürmeye başladı.
"Söyle bakalım gecen nasıldı?" Birlikte dengemizi kaybedip yere düştüğümüz de hala gülüyorduk. Kollarından sıyrılıp yana doğru yuvarlandım. O yattığı yerden konuşamaya devam etti. "Karanlık fanteziler dolu muydu?" Kafamı iki yana sallayarak üzerimi düzenledim. "Toz ve toprak dolu bir geceydi. Bütün gece temizlik yaptım."
Gözlerini kısarak yana döndü. Elini başının altına alıp dirseğini toprağa sabitledi ve dedikodu havasına büründü. "Seksten önce mi sonra mı?" Diye sordu direkt. Kafamı iki yana sallayarak tekrar çimenlere bıraktım kendimi. "Seks yoktu."

Kraliçe ArıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin