yorum ve oy bırakmayı unutmayın lütfen.
❤️
"Bana bak, Ariel." dedi Mabel bana dönerek. Anında ona döndüğümde yüzümdeki makyajı inceledi ve ofladı. "Sen nasıl bir kızsın? Seni anlayamıyorum. Acaba makyaj hakkında bildiğin tek bir şey bile var mı?" Gözlerimi devirerek önüme dönüp aynaya baktım. Bence gayet hafif ve hoş bir makyaj olmuştu.
Bugün yeni vasimle tanışacaktım. Evet, yeni diyorum çünkü beni evlatlık edinen Bayan Anderson hayatını kaybetmişti ve vasiyetinde ben kendi ayaklarımın üzerinde durana kadar oğluyla kalmamı istemişti. Kalmamı istediği oğlunun da evlatlık olduğunu biliyordum fakat onu daha önce hiç görmemiştim. Açıkçası çok yaşlı biri olmadığına emindim fakat yine de beni neyin beklediğini bilmiyordum.
Bayan Anderson'ın ölümüne çok üzülmüştüm fakat ben üzüntülerimi içimde yaşayan biriydim. Onunla on yıldır beraber yaşıyordum ve her insan gibi bazı kötü özellikleri olsa bile en azından beni sahiplenmiş, bana bakmıştı. Onun hakkını ödeyemezdim. O öleli bir hafta olmuştu fakat şimdiden başıma bir sürü çorap örülmüştü. Daha hiçbir şeyi halletmememe rağmen sıkılmaya başlamıştım.
En sonunda dudaklarıma kirazlı nemlendiricimi sürdüm ve ardından ayağa kalktım. Mabel bana baktı. "Güzel, şimdi en azından bakımlı ve hoş görünüyorsun." Ona ters ters baktım. En yakın arkadaşım olmasına rağmen zaman zaman ona sinir olurdum. Beni çok yargıladığını düşünüyordum ama bunu kötü niyetle yapmadığını bildiğim için sıkıntı çıkarmıyordum.
"Birazdan gelirler.." dedim sıkıntılı bir sesle. İnsanın neyle karşılaşacağını bilmemesi berbat bir durumdu. Kendimi neye karşı hazırlayacağımı bile kestiremiyordum.
"O zaman ben gidiyorum, Ariel." Mabel bana bakarak konuştuğunda ona sıkıca sarıldım ve, "Görüşürüz, canım." dedim. Birbirimizden ayrıldığımızda Mabel'ı kapıya kadar geçirdim. Kapıdan çıkmadan önce son bir kez bana döndü. "Umarım her şey istediğin gibi gider." Ona gülümsediğimde o da bana gülümsedi ve koca bahçeden çıkarak yan taraftaki evine gitti. Ben de derin bir nefes alarak kapıyı kapatıp salona geçtim.
Dakikalar geçtikçe gerginliğim artıyordu ve yerimde duramıyordum. İçimde garip bir his vardı. Neyse ki ben burada kuruntularım yüzünden delirmeden kapı çalınmıştı. Hemen ayağa kalktım ve kapıyı açtım.
Önce içeriye elinde birkaç dosya olan bir kadın girdi, daha sonra da boyu devleri andıran bir adam. Ona bakmak için kafamı yukarı kaldırmak zorunda kalmıştım. Onun da beni süzdüğünü gördüğümde derin bir nefes alıp ona bakmayı bıraktım ve kapıyı kapattım.
Adam o kadar yakışıklı görünüyordu ki bir an nefes almayı bile unutmuştum. Aynı benim gibi mavi gözleri ve beyaz bir teni vardı, tek farklılık saç rengimizdi. Onun saçları siyahtı, benimkiler ise kızıl. Onlar içeriye geçtiğinde ortam o kadar garipti ki kalp atışlarım bunun etkisiyle hala oldukça hızlıydı.
İçeriye geçtiğimizde kadın tekli koltuğa, yeni vasim olduğunu düşündüğüm adam da üçlü koltuklardan birine oturmuştu. Ben de karşılarına geçip oturduğumda kadın boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "Merhaba, Ariel. Ben Madison." Gülümseyerek kafamı salladım. "Merhaba."
Eliyle yan tarafta oturan adamı göstererek, "Bu senin yeni vasin, Marcus Anderson." Bir nefes alarak ona baktığımda yüzüme dikkatle bakıyor olduğunu görmek içimi titretmişti. Tanrı'm, aramızdaki bu gerilim de neydi böyle?
Güzel yüzünde hiçbir duygu barınmıyordu, sanki insanlar içinden geçenleri anlamasın diye gözlerinin ardına bir set çekmişti. Bakışları beni bir yandan etkiliyor, bir yandan korkutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cola [+18]
Teen Fiction"İyi bir kız ol ve istediğimi yap." × ağır ve küfürlü bir dil, şiddet içerikli davranışlar ve +18 sahneler içermektedir.