"Tüm yıldızlar senin olsun. Sen de benim." fısıltılar şeklinde her gece duyduğum bu ses yine kulaklarımda yankılanıyordu. Kimindi bu ses?
Her saniye, her dakika... Size de izleniyormuşsunuz gibi bir his geliyor mu?
Peki ya kapıların kapanma sesinin bile daha gürültülü geldiği oldu mu? Kedinin çıkardığı sesleri daha güçlü duyduğunuz? Şimşek çakarken sanki dışarda değilde
içinizde çaktığını hissettiğiniz? Peki ya kalbiniz boğazınızda attı mı? Benim attı. Ben Eliz Kayan, yalnızlıkla cezalandırılmış ruhun beden bulmuş hali.
--
" ..Tüm yıldızlar senin olsun. Sen de benim".
Büyük bir hışımla kalktım. Neden mi? Tabii ki de beni sırf param için burda tutan, çakma tırnakları kadar bile uzun cümle kuramayan kelimenin tam anlamıyla embesil kuzenimin kapıyı alacaklı gibi vurması yüzünden. Kapıyı açtığım gibi gözlerimi devirdim ve yüzüne andaval gibi baktım. Mesajı almış olacak ki yolumdan çekilip aşağı indi. Adımlarımı hızlandırıp banyoya girdim. Aynaya bakmayı bile istemiyordum. Çünkü insanların aynaya iyi hissettikleri zaman baktığını biliyordum.
Ama şöyle bir sorun vardı ki ben 9 yıldır kendimi yaşıyor hissetmiyordum.
Saçımı hızlıca her zamanki gibi topladım. Aslında kahverengi saçlarım, kahverengi gözlerim ve süt beyaz tenim o kadar da fena değildi ama aynaya baktığımda yüzümde o günün izlerini göreceğim korkusuyla ona bakmayı uzun zaman önce bırakmıştım.
Saate bakmak için telefonumu elime aldım ve tarih bana göz kırpar gibi bakıyordu. 15 Ağustos, doğmakla lanetlendiğim güne sadece 13 saat kalmıştı.
Kapıyı çektiğim gibi içimde bir rahatsızlık oluştu. İnsanların bana baktığını şimdiden hissedebiliyordum. Donuk bakışlarımı yüzüme yerleştirdim ve dik duruşumu bir saniye bile bozmadan yürüdüm. Kuzenimin beni camdan izlediğine adım gibi emindim. Arkamı döndüğümde içeri girmiş olmalıydı. Adımlarımı sola doğru yönlendirip sitenin içinden çıktım ve her zamanki kaçış noktam olan çardağa doğru yürümeye başladım.
Arkadan gelen korna sesleriyle bi anda irkildim. Genelde yalnızca kuş seslerinin olduğu sokağa ait olmayan bu sesler beni sinirlendirmişti. Arkamı döndüm ve bir anda karşımda gördüğüm kumral saçlı ve süt kahvesi rengi gözleriyle bana bakan ve hayatımda gördüğüm en ya- benim böyle şeyler düşünmeye hakkım yoktu. Çocuk çarpık bir gülümsemeyle gözlerimin içine baktı ve arkadan gelen arkadaşları ile harıl harıl konuşmaya devam etti.
Demin gördüğüm çocuk benim tam aksime yalnızlık nedir bilmeyen her şeye sahip olan mutlu biriydi. Bense arkadaşlık nedir bilmeyen yalnızlığı son demine kadar tatmış insanların yanından geçmeye ürken basit görünen bir kızdım. Ancak şu vardı ki; her şey görüldüğü kadar basit değildi.
Bundan 9 yıl önce 6 Ocak'ta ailemle birlikte kar tatili yüzünden evde tıkılıp kalmıştık. Benden 2 yaş büyük abim Kubilay ile kar oynamaya dışarı çıkmıştık. Onunla abi-kardeşten ziyade en yakın arkadaşlar gibiydik. Ona her şeyimi rahatlıkla, güvenerek anlatırdım. Elbet arada kavga ettiğimiz oluyordu ama canımdan can kopacağını bilsem kavga eder miydim hiç?
Düşünceleri kafamdan kovdum ve kitabıma odaklandım. Ama içim içimi yiyordu.
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Hava kararmaya başlamıştı. Masmavi gökyüzünün yerini sapsarı ardından kıpkırmızı ve şimdi ise mor renk almıştı. Eve doğru adımlarımı hızlandırdım. Çünkü buraların çok tekin yerler olmadığını biliyordum. Her an domuz çıkabilirdi. Ama emin olun ki kuzenimin dırdırını çekmektense domuz saldırısına uğramayı tercih ederdim.
Eve gelir gelmez kuzenimin hesap soran bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Ona ne bakıyorsun der gibi baktığımda bir of çekip mutfağa doğru ilerledi. Odama doğru yöneldiğimde salondan arkadaşlarının iğrenç kahkahalarını duydum. İçimden histerik bir kahkaha yükselirken onu boğazıma düğümledim ve adımlarımı daha da hızlandırıp odaya girdim ve kapıyı kilitledim. Buna daha fazla dayanabileceğimi sanmıyordum. Hemen duşa girip bir tek kendimin davetli olduğu tek kişilik partiye hazırlanmaya başladım.
Üzerime gece mavisi bir gömlek ile bembeyaz bir şort giyip saçımı açtım, ve aynaya bakmak için adım attım. Kararsız kalmıştım ancak cesaretimi topladım ve ürkek bir şekilde aynadaki yansımama baktım. Karşımda belki de bir çok kişi tarafından "güzel" sıfatına uyabilecek şekilde yaratılmıştım. Ancak sorun; bu güzelliiği kalbime yansıtamamış olmamdı.Hayatıma yansıtamamıştım. Aslında daha çok yansıttırmamışlardı. Bende herkes gibi yaşamak isterdim ama olmadı. Kader? Hayır. Cezalandırmak? Kesinlikle. Ama ne için? Bilmiyordum. Hayatımda cevaplanmamış o kadar soru vardı ki benliğimi bu sorular arasında kaybettim.
...her yıldızın bir hikayesi olduğu gibi her insanın da bir hikayesi vardır. Zaten insanlar da birer yıldız değil midir? Ben kendi hikayemdeki esas kızım. Peki ya benim hikayemin esas oğlanı kimdi?
32 dakika içerisinde o lanet güne girmiş olacağız. Şu an tek istediğim kafamı dinlemek ve o sonsuz galaksileri izlemek...
Sanki birileri düşüncelerimi duymuş gibi o kadar sesli bir biçimde sahile giriş yaptılar ki iskelenin oraya yürüdüklerini ve ateş yakacaklarını hissedebiliyordum.
Ateş... İnsanları kötü duygulara iten ölümü taçlandırıp önümüze sunan bir ilahettir.
Arkamdan ayak seslerini duyabiliyordum. O kadar hiddetli yürüyordu ki, kum tanelerinin altında parçalandığını hisssedebiliyordum. Bunları düşünmem ile "Sen de mi insanlardan kaçıyorsun?" diye bir ses duymam dikleşmeme sebep oldu. Asıl ironi şuydu ki bu duyduğu ses insanı rahatlatabilecek türdendi. O tanıdık yüzün simasını karanlıkta seçtiğimde içimdeki kelebeklerin kozalarından çıktığını hissettim. Sorunum şuydu ki ben aşık olamazdım. Arkadaşım bile olamazdı. Olduğu an beni sevmeyen insanlar onları benden alacaktı. Ben yalnızlığa mahkumdum.
"Pekiii,oturuyorum o zaman"
Saçları dağanıktı. Bu onu daha çekici yapıyordu.
"Konuşmayı pek sevmiyorsun galiba, ben Okyanus.Ve sende?"
"Eliz."
Konuşmama şaşırmış olacak ki dudakları O biçimini aldı. Eminim ki o da beni analiz ediyordu. Açıkçası normalde beni rahatsız eden bu davranış onda beni rahatlatıyordu. Derken saate baktım ve 13 dakika kaldığını gördüm. Yalnızca on üç dakika. Bir oh çekerek arkama yaslandım ve aynısını o da yaptı.
Son 1 dakika..Saniyeler,saliseler ve işte şimdi.
"İyi ki doğdun Eliz"
"İyi ki doğdun Okyanus" sesini duymam ile ona dönmem bir oldu. Ona baktığımda onun da bana şaşkın bir yüz ifadesi ile baktığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yıldız Masalı
RomanceBir dilek tut ve yüreğine koy. İstediğin herhangi bir şey... İstediğin her şey. Tuttun mu? Güzel. Şimdi gerçekleşebileceğine inan. Bir sonraki mucizenin, gülümsemenin ya da dileğin nerede karşına çıkabileceğini bilemezsin. Ancak köşe başınd...