7

3 0 0
                                    

Kapıyı kapatıp psikoloğunun sekreterine sıcak bir tebessüm etti ve ofisten ayrıldı Buğra. O vahşet gününün üstünden günü güne tam sekiz ay geçmişti. Artık gülümseyebiliyordu fakat bu gülümsemeyi tekrar yüzüne yerleştirmek çok zor olmuştu. O gün tren garına gidip dönüş biletini almıştı. Saatlerce oturarak yolculuk etmek acısını körüklemekten başka bir işe yaramadı. Evine girince kapının önüne yığılıp kaldı. Vücudu tüm bu olanları kaldıramıyordu. Sabah güneşi mutfak perdesinin arkasından sessizce içeri girip göz kapaklarını araladı. Kemikleri artık ağrımıyordu fakat boyunu tutulmuştu. Küvetini suyla doldurup içine girdi. Kafasından tek geçen intihar etmekti. Bu utanç ve acıyla daha fazla yaşayamazdı değil mi? Bir süre suyun içine girip çıkmadı fakat beyini duruma müdahale etti ve bir hışımla çıkıp nefes aldı. Küvetten çıktı havlusunu sarındı. Bu sefer hap yutarak ölümün kuyruğunu hissettirmeden yakalayıp kucağına almak istedi. Ecza dolabını açarken fark etti aynada yüzünü. Ne hissetmesi gerektiğini bilemedi ve aynayı kırdı. Eli kanamaya başlamıştı ama bu onu öldürmeye yetmezdi. Aynanın kırılan parçalarından birine eline aldı son bir kez , kendinde en beğendiği yer olan, gözlerine baktı ve arkasında ki camda duran güvercini gördü. Hayat ona bir tür kumar oynaması gerektiğini söylüyordu. Buğra da hayatın ona verdiği bu tavsiyeyi yerine getirdi. Hastahaneyi arayıp evinde intihar eden biri olduğunu söyledi bileklerini keserken. Oturduğu dar sokağın her bir yanını , gelen azrailin habercisiymiş gibi ambulans sesi sarmıştı. Görevliler içeri girdiklerinde tüm vücudu kanla kaplanmış bir gençle karşılaştılar. Hemen hastahaneye doğru yola çıktılar. Çok fazla kan kaybetmişti. Yaşayacak mı doktorlar bile bunu bilemiyordu.

Kendimi Aynalarda ArarkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin