Dün akşam geç yatmama rağmen herzaman olduğu gibi gece dört sularında uyandım. On sekiz yaşında olmama rağmen asla dört den sonra uyandığım günü hatırlamam çünkü yok . Uyuşukluğumu bir kenara bırakıp banyoya girdim ilk önce ihtiyacımı halledip daha sonra üzerimdekileri çıkararak soğuk suyla on dakikalık bir duş aldım.
Havluya sarıldıktan sonra tekrar odama girerek ahşap siyah kaplama dolabımın önüne geçtim. İçini açıp baktığımda sadece siyahtan oluşan kıyafetlerimi görünce tebessüm etmeden duramadım çünkü siyah aşığı olan bir insanım ve asla odama siyahtan başka bir eşya almam.
Hemen içinden siyah deri pantolon ve siyah kolsuz t-shirt alarak üzerime geçirdim. Siyah deri ceketim,Siyah çoraplarım ve siyah sporlarımı da yatağın üstüne evden çıkmadan önce giymek adına bırakıp makyaj masasının karşısına geçtim.
Yüzüm doğal olarak pürüzsüz olduğu için hiçbir şey sürme gereği duymadan çekmeceyi açıp içinden toka ve tarağımı alarak boy aynasının önüne geçtim uzun diz kapağımın arka kısmına gelen beyaz saçlarımı önce tarayıp daha sonra üst kısmından biraz alarak at kuyruğu yaptım.
Odamın bir köşesinde duran siyah deri sırt çantamı alarak içine iki defter ve bir kalemlik koyduktan sonra gözlüğümü,Siyah ince bilekliklerimi taktım. Yatağın üzerinde duran çoraplarımı ve ayakkabılarımı giyerek çantamı,deri ceketimi,yatağın hemen yanında duran komodinin üzerinde duran telefonumu da alarak aşağıya indim.
Mutfağın yolunu tuttuğumda burnuma nefis kokular ev sahipliği yapmaya başladı. Mutfağa girdiğimde evin yemeklerinden sorumlu olan elli yaşındaki hatice hanımla karşılaştım. Bana "günaydın kızım" dediğinde ona düz bir ifadeyle bakarak başımı sallamakla yetindim.
Ben sandalyeye oturduğum anda içeri benle aynı yaşta olan arkadaşım, kardeşim eva girdi. Hergün aynı neşeli sesiyle "günaydın hatice sultan,günaydın soğuk nevale" dediğinde ona ters bir bakış attığımda korkmuş olacak ki sevimli olmaya çalışarak gülümsemeye başladı.
Hatice hanım karşılık verip tekrar işine döndüğünde eva'ya başımla sandalyesini işaret ederek oturmasını söyledim. Sessizlikle başladığım kahvaltıya eva'nın sesiyle kafamı kaldırıp ona baktım. "Bugün okula beraber gidelimmi?"diye sorunca 'neden' demek ister gibi ona baktım. Anlamış olmalı ki "Bugün okulun son günü liseyi bitiriyoruz karne alıcaz bir değişiklik yapıp seninle gitmek istiyorum" dediğinde sonunda liseden kurtulduğumuz gün olduğunu unuttuğumu fark ettirmemeye çalışarak kafamı salladım.
"Yalnız ben motorla gidicem ona göre giyin" dediğimde normalde konunun benle alâkalı olmadığı sürece konuşmam o yüzden ilk sesimi duyduğu için afallasa da kafasını sallayıp yemeğini yemeye devam etti.
"Ben hazırlanayım" diyerek kalktığında bende ayağa kalkarak kahve makinasının yanına giderken "hızlı ol" dedim. Makinadan bir fincan sade kahve aldıktan sonra salonun yolunu tuttum.
Boydan boya camdan oluşan duvarın önüne geldiğimde dışarıyı izleyerek düşünmeye başladım.
Bu arada size biraz kendimden bahsedeyim. Ben LAVİNİA KARANLIK yedi yaşına kadar hayatını yetimhanelerde geçirmiş,beyaz saçım ve siyah gözümü görenler tarafından ucube damgası yemiş bir kızım. Öğrendiğime göre daha bir günlükken üzerinde adımın ve soyadımın yazılı olduğu bir not kağıdı ile yetimhanenin kapısının önünde terk edilmiş bir kızım.
Yedi yaşında ise benle aynı yaşta bir kızı zengin bir aileye evlatlık verildim. Aslında bu durumdan şikayetçi değilim çünkü eva ile tanıştım ve beraber büyüdük okul yıllarımız ve hayatımız hep birlikte geçti. Ben 1.75 boylarında uzun beyaz saçlı siyah gözlü düzgün fiziğe sahip bir kızım gerçi bu fiziğe sahip olabilmek için sekiz yıl çalıştım.
Mehmet baba ile Banu anne beni eva dan ayırmadılar ama yaşadıklarımın bendeki etkisi ile beraber ben soğuk kimseyle gerek olmadığı sürece muhattap olmayan konuşmayan bir kızken eva bana göre iğrenç gelecek şekilde neşeli ve çok konuşan bir kız. Bundan şikayetçi olsamda yapabilecek bir şeyim yok.
Mehmet babanın da soy adı karanlık olduğu için fazla bir zorluk çekmeden evlatlık alınmışım. Zaten bende soy adımı sever ve baya yansıtıyorum dışarı. Mesela güneşli havaları sevmem,kapalı ve kasvetli havalar bana daha cazip gelir daha sonra ayın oldugu geceleri çok severim helede ay ışığının üzerime vurduğu andaki rahatlamışlık hissi en sevdiğim şeylerden biridir.
Beni düşüncelerimden arındıran ses eva'ya aitti. Ona doğru dönüp kendisini süzdüğümde kısa bir not tulum giyip üzerinede kot ceket aldığını gördüm birşey demeden koltukta duran deri ceketimi giyerek çantamı elime aldım ve kapıya doğru yürüdüm. Dışarı çıktığımda havanın kapalı olduğunu görüp içimden bir oh çektim.
Bir haftadır hava güneşliydi ve bundan haz etmiyordum. Kapıda ki korumalardan olan mark'a "kawasaki" dediğimde kafasını sallayarak hızlı adımlarla garaja doğru ilerledi .
Aradan geçen beş dakikalık bir süre sonra siyah mat kawasakimle önümde durup anahtarları bana uzattı. Elinde duran kaskı alarak eva'ya bakmadan "tak " dedim. Elimle mark 'a çekilebilirsin işareti yaptıktan sonra motora binerek kapıların açılmasını bekledim.
Açıldıktan sonra son hızla ormanlık alana yakın olan evimizden uzaklaşarak okula giden kestirme şehir yoluna girdim. Yarım saatlik bir mesafeden sonra okula girmiştik. Çoğu insanlar bize imrenerek baksa da kıskançlıkla bakanlarında olduğunu görünce onlara kısa bir bakış atıp motorumu öğretmenlerin park alanına park ettikten sonra eva ile beraber okula doğru yürümeye başladık.
Okulumuzda kendini popüler sanan ve sürekli birilerini aşağılayan merry ve gurubunun önünden geçerken gözlüğümü işaret ve baş parmağımı kullanarak hafifçe aşağıya indirdim ve merry 'e bakarak göz kırptım bu onun sinirlenmesine sebep olurken hiç takmadan sınıfımıza çıktık.
Pencere kenarında en arka sıraya yani her zamanki sırama geçerek telefonumla ilgilenmeye başladım. Eva ise çoktan uyku pozisyonunu almıştı. Ders zili çalıp içeri hoca girdiğinde ben hariç eva dâhil herkes ayağa kalkmıştı. Gereksiz samimiyeti ve insanların emirlerine uymayı seven bir yapım olmadığı için kimseyi tınlamazdım.
Hocalarda bunu bildiği için pek diretmeye çabalamazlardı zira bana karışan her hocanın şuan başka dallarda iş arayışlarında olduklarından emindim. Neyse bugün son günümüz olduğu için sadece üç derse girecektik ve onlarda boş gececeklerdi.
Ilk dersin bitişini simgeleyen zil çaldığında eva'ya cevap vermeden aşağıya kantine doğru ilerlemeye başladım. Kantine gelince bir bardak sade kahve alarak boş masalardan birine oturdum. Henüz kahvemi yeni yarılamıştım ki kantinde yükselen sesle berbaer bakışlarımı o yöne çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN KIZI
FantasyBu kimsesiz olduğunu sanan bir kızın aslında tanrı-tanrıça çocuğu olduğunu öğrenmesinin ve ilerde yaşayacağı zorlukların anlatıldığı bir hikaye... Bence bir şansı hakkediyor..♤