BÖLÜM-32 🖤 EVLİLİK

13.8K 605 257
                                    

Sevgili okuyucularım lütfen vote ve sevgi dolu yorumlarınızı bırakmayı unutmayın...
🖤🖤🖤

***

Yüzümün her bir noktasında hafif ıslak baskılar hissettim. Huylanarak diğer yanıma döndüğümde bu sefer o minik baskı omzuma dokundu. Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda, onun sesini duydum.
"Güzelim."

Başımı çevirip, uyku mahmuru gözlerle ona baktım, gözlerinde ki pırıltılar halâ yerli yerinde duruyordu. Gözlerimde oyalanan bakışları usulca göğsüme kayınca sert bir iç çekti. Merakla gözlerini takip ederek göğsüme baktığımda, yorganın üzerimden sıyrılıp sağ göğsümü açığa çıkardığını fark ettim. Yorganı hızla üzerime çektim, kirpiklerimin altından ona baktığımda gülümsüyordu.

Alparslan'ın tişörtlerinden birini giyerek beni yönlendirmesine izin verdim. Kendi eşyaları kıyafet odasına özenle yerleştirilmişti. Mutfağın girişine geldiğimizde lezzetli kokular etrafımı sardı. Acıkmıştım. Gözlerim mutfakta gezinirken, "Daha önce bir kadın için yemek yapmamıştım." diye açıklama yaparak beni bir sandalyeye oturttu. Onu değil bir kadına yemek yapmak, kendi için yemek yaptığını bile düşünemiyordum ki. Eline aldığı servis tabağına bir parça soslu tavuk koydu yanına fırınlanmış patatesi dizerken, heyecanla onu izliyordum. Dikkatle koyduğu yemekler bir yana bu hali öyle cezbediciydi ki içimden onu öpmek geldiysede sadece yutkundum.

Bizim için hazırladığı tabakları masaya koyup yanıma yerleşirken, halâ onu incelediğimi fark ettim. Gözlerimiz buluşunca, kaşlarıyla tabağımı işaret etti. "Senin yemeklerin kadar lezzetli olamaz ama bugünlük bununla idare edeceğiz." dedi yumuşak bir ses tonuyla. Bu adamın acaba başka hangi yönlerini daha görecektim.

Başımı  aşağı yukarı usulca sallayarak onu onayladım ve tavuktan küçük bir parça koparıp, ağzıma attım. Yavaş yavaş çiğnerken, lezzetini almaya çalışıyordum. Gerçekten lezzetli olmuştu. 
Yutkunduğumda, gözlerimi beni ilgiyle izleyen Alparslan'a çevirdim ve "Hindistan cevizi yağı ile mi kızartıp, sosladın?" diye sordum. "Oldukça yumuşak ve lezzetli."

Tek kaşı havalanmış keyifle bana bakarken, büyük bir ciddiyetle "Alparslan Atalay." dedim ve arkama yaslandım. "Büyük bir hata yaptınız, bugün benim için yemek hazırlayarak. Bundan sonra yemekleri sizin elinizden yemek istiyorum."

Cümlemi tamamladığım an sandalyemi tutarak birden kendine doğru çektiğinde,  "Öyle mi?" diye sordu dudaklarıma bakarak. Gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya devam ettiğim sırada elini çıplak bacağıma koyarak yukarı doğru tehlikeli bir yavaşlıkta kaydırdı. Panik içerisinde hızla elini tuttum ve ona kınayan bir bakış attığımda,  "Çok ayıp, yemek yiyoruz sonuçta." dedim.

Küçük bir kahkaha atarak, beni eski pozisyonuma geri çevirdi.

Sohbetle geçen yemeğin ardından salona geçmiş geniş koltuğa doğru uzanmıştık, Alparslan'ın kolu boynumun altındaydı.
Aklımda oluşan soru işaretleriyle dudaklarımı dişledim ve ona bakarak,
"Dedem, ne söyledi?" diye sordum. "Normal bir tepki verdiğini sanmıyorum. Hem hangi ara söyledin?"

"Volkan bana yer göstermek için, bahçeye gittiğimiz zaman söyledim. Volkan'da vardı."

Bu sefer merakla başımı kaldırıp ona baktım. Volkan biliyordu ve bana söylememişti. Tüm bu sessiz davranışları demek ki bu yüzdendi. Alparslan'ın ciddi olduğunu o zaman mı anlamıştı?

"Deden daha önceden biliyordu, yüz ifadesinden daha önceden birşeyler bildiği belliydi. Zaten anlamaması tuhaf olurdu. Torununun dört bir yanını kuşattım, kaçmaya yeri yok. Sonucta maden şirketini boşuna almadım." dedi ve kibirle burnunu çekti. "Baktım maden aşağıda, seni halâ göremiyorum, bu sefer evine yakın yere bir fabrika açmaya karar verdim. Şu saatten sonra, dedenin beni istememe ihtimali yok, ama hadi oldu diyelim. Benim seni görmeme engel olamaz, bu hafta yeni şirketi açmak için çalışmaları başlatacağım. Bunun için hergün orada olmam lazım. Sonuçta işimi denetlemem şart."

LİDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin