Bölüm Otuz

14.8K 513 10
                                    

“O artık benim ailemdi. Bu benim için artık su götürülmez bir gerçekti.”

Olduğum yerde hafifçe hareketlendim ve göbeğimde hissettiğim sıcak dokunuş usulca daha yukarı çıkarken gözlerimi açmadım.

“Eliz…”

Bir fısıltı gibi çıkan sesi kulaklarımın hemen ordaydı. Ilık nefesi tenimi gıdıklarken sesi sabah mahmurluğu taşıyordu.

“Eliz…” dedi bir kez daha yavaşça ve bu kez omuzuma bir öpücük kondurdu.

Bedenim sıcak dudaklarının temasıyla ürperirken onun kollarında olduğumu hatırladım. Dudaklarım keyifle kıvrıldı ama gözlerimi açmak için hala fazla yorgundum.

“Uyan artık…” diye mırıldandı sıcak dudakları boynumda gezinirken.

“Bakışlarını esirgeme benden daha fazla…”

Dudaklarımdaki gülümseme bir sırıtış halini alırken gözlerimi araladım ve kollarında ona doğru döndüm. Dudaklarım dudaklarını buldu ve hafif bir temastan sonra,

“Günaydın…” diye mırıldandım.

“Günaydın aydınlığım…” dedi gözlerime bakarak.

Sıcacık bir his kalbimi ele geçirirken yüzümdeki gülümsemeyi bastıramıyordum.

“Burada olduğumuza hala inanamıyorum…” dedim etrafıma bakarak.

Tüm bunlar gördüğüm en güzel rüyalardan bile daha güzeldi.

“Ben de… Bir daha burada, seninle güne başlayacağımı hiç düşünmemiştim.” dedi kalın sesi.

“Bu hayal edebileceğimden çok daha fazla güzel Demir…” dedim iç çekerek.

Elimi yüzüne koydum ve yanağını okşarken yüzü ufak bir gülümsemeyle aydınlandı.

“Sesindeki o hüzünden kurtulsan iyi edersin.” dedi beni heyecanlandıran sert bakışlarıyla.

“Çünkü bundan sonra hayal edebileceğinden çok daha güzel şeyler yaşayacağız.”

Ona iyice sokuldum ve huzur bulduğum sıcaklığında güven duygusunu yeniden yakalamaya çalıştım.

“Söz mü?” dedim içimdeki nedensiz korkuyu bastırmaya çalışarak.

Gözlerime baktı uzun uzun ve “Söz…” dedi.

“Söz bir daha yanında uyanmadığım bir sabah olmayacak.”

Bir kez daha dudaklarıma doğru uzandı ve bu sözünü sıcacık bir öpücükle mühürledi. Bu anımızı bir sabah kaçamağına çevirmekten alıkoyan şey ise tam o an çalan telefonu oldu.

“Söyle?” dedi hoşnutsuz sesiyle telefonu açarak.

Küçük, muhteşem anımızın bölünmesinden o da benim gibi rahatsız olmuştu. Sesi fazlasıyla sertti.

“Bu akşam mı!? Bunu nasıl unutabiliriz? Zeynep ne işe yarıyor Allah aşkına!?”

“Tamam.”

Öfkeyle nefesini verdi.

“Tamam, neyse sen karşılamak için birkaç kişiyi yolla gerisine ben gelince bakarız.”

Karşıdan gelen cevabı dinledi.

“Yarım saat.” dedi ardından ve gözlerime baktıktan sonra hızla düzeltti.

“Bir diyelim.”

“Tamam görüşürüz.”

Sıkıntılı ifadesiyle telefonu bırakıp bana döner dönmez “Ne oldu?” dedim merakla.

Kırık MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin