• Güney Araven, Asgarf •
SULLIVAN
↷♛↶
Tam önünde bir sonsuzluk gibi duran uçsuz bucaksız, engin denizi seyrediyordu İzgem tekli hasır koltuğa sırtını dayayarak. Valesia bu manzaranın tadını birlikte çıkarabileceklerini söylemişti ancak ondan önce davranarak tek başına çıkarmayı daha uygun bulmuştu. Güz Kalesi'nin benzersiz deniz manzarası hakkında çok fazla şey duymuştu ve görüyordu ki bahsedenler haksız sayılmazdı. Bu manzarayı, annesinin bitmek bilmeyen planları ve kraliçe olduğunda yapması gereken görevleri konuşarak zehir etmek yerine tek başına izleyerek yüreğinin ona söylediklerini dinleyebilirdi.
Annesi çok fazla şey konuşuyor ve her seferinde bıkmadan aynı emirleri yağdırıp duruyordu. Küçüklüğünden beri bunun için yetiştirilmişti ve ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu ancak onu buraya getiren şey ne annesinin emirleri ne de yakışıklı bir Prensle evlenme arzusuydu. Onu görmek için buradaydı, onu daha fazla görmek, onu her gün görmek için buradaydı. Sanki burada ne tür sorunlar ve sıkıntılar yaşarsa yaşasın, onun, tam şu an karşısındaki engin denize benzeyen mavilerine tek bir bakışında bütün sıkıntıları uçup gidecekmiş gibi hissediyor ve yüreği göğüs kafesini delip geçmek için atıyordu.
Gözlerini kapatıp karşısından esen meltemin büyüsüne kapılmak üzereydi ki kulağına erişen adım sesleriyle annesinin geldiğini düşünüp gözlerini açtı ve başını arkaya çevirdi. Gelen kişi beklentisinin aksine annesi değil, yapılı ve iyi görünümlü bir adamdı. Başını yana yatırdı... Yoksa...
Genç adam başını hafifçe eğip kaldırdı, yüzünde hoş bir tebessüm vardı.
"Sizi bizzat karşılama fırsatına erişemediğim için kusuruma bakmayın, Prenses."
Yanılmamıştı, tam da düşündüğü gibi karşısındaki genç adam Prens Sullivan'dan başkası değildi. Aceleyle yerinden kalkıp elbisesinin eteklerini iki yana açarak saygıyla eğildi.
"Ah, hiç önemli değil," Nasıl seslenmesi gerektiğini bilemedi. Ne demeliydi? "Prens Sullivan."
Sullivan da İzgem gibi an taraftaki tekli hasır koltuğa oturduğunda İzgem de daha fazla ayakta kalmayarak oturdu.
Prens Sullivan demek bu, diye düşündü Prenses. Prens, üvey kardeşi Toben'in en yakın arkadaşı ve güvendiği tek kişiydi. Dış görünüşünden bir yargıda bulunarak sonuç çıkaracak olursa, kardeşinin bu zamana kadar güneyde güven içinde kalmış olması şaşırtıcı gelmiyordu. Prens Toben'e fazlasıyla değer veriyor olmalıydı belli ki.
"Kraliçe anneniz Leydi Valesia'yı görme şansım olmadı ne yazık ki... Belli ki sizinle birlikte değil."
Annesinin şu anki yokluğuna zevkle gülümsedi. Burada olmaması onun için çok daha iyiydi. Prens ile ilk karşılaşmalarında gereksiz yere mana yüklü bir sohbet etmek yerine çok daha sakin ve sağlıklı bir sohbet edebilirlerdi.
"Güneye geldiğinde yapmak istediği ilk şeyin çiçek bahçelerini gezmek ve güneye has lezzetleri denemek olduğunu hatırlıyorum. Kim bilir? Belki bahçelerinizdedir, belki de yerel lezzetleri denemekle meşguldür."
Prens güldüğünde, kıkırtısıyla ona eşlik etti.
"Kardeşinizi görme fırsatınız oldu mu?" diye sordu Sullivan merakla. Toben'in onları görmek istememesindeki ısrarı biliyordu ancak tesadüfen karşılaşmış olabilecekleri ihtimalini de merak ediyordu. Arkadaşının şu anda sarayda olmadığını bildiği için bugün içerisinde karşılaşmış olmalarına ihtimal vermiyordu elbette. Arkadaşının bu süreçte onları görmemek ve kelimenin tam anlamıyla onlardan kaçmak istediğini bildiği için, sınır yakınlarındaki arazisi olan kalede kalmasını önermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Artunlar ♛ Simurg I
Fantasía@azediala 'DA DEVAM EDİLMEKTEDİR YENİ BÖLÜMLERİYLE. "Merhamet bir Artun'un en kutsal özelliğidir. Ancak derler ki; Artun'un merhametini yok edersen, onu özlersin." Yüzyıllar boyunca üç büyük kıtaya hükmeden Artun hanesi, kral 2. Bayran ve kraliçe 1...