1.Tek Umut

192 65 281
                                    

Girdiğin yola kendi isteğinle gittiğin sürece hiç bir sorun olmazdı. Ancak bir başkasının isteği üzerine veya zorlamasıyla dahil oldun mu, o yolda kazanılan zafer bile eksik ve anlamsız kalırdı.

Yol senin yolun olsun da nasıl yürüdüğünün bir önemi yoktur derler. İşte ne bu yol ne benim yolum, ne de bu yürüyüş benim eylemimdi. Hepsi zorlama ve ne yazık ki hepsi gerçek..

Bunu annem bile anlamamış beni abiminkinden hiçte farklı olmayan bir başka çukura mahkum bırakmıştı. Şimdi her ne kadar bunu dillendirmesekte gelecek zamanda oluşan birçok yara izime her baktığımda bu anları anımsar dururduk artık.

Araba yaklaşık bir hafta üzerinde çalıştıkları planı uygulamamız için bahs edilen mekanının önünde durduğunda, şoför benim taraftaki pencereyi açmasıyla yer yüzüne süzülen serin yaz yağmuru içeri sızarak, yüzüme dokundu usulca. Kirpiklerim hafif rüzgarın içeriye serpiştirdiği taneciklerle kırpıştığında mekanın ön tarafının neredeyse tamamını kaplayan camdan içeriyi taramaya koyuldum. Sessiz ama aynı zamanda işlek diye bileceğimiz bir sokak için mümkün derecede hoş ve temiz görünümlü kahve tonlarındaki restoran davetkardı.

"Mekan tanıdık geldi mi?" Arka koltuğu ne yazık ki paylaşmak zorunda kaldığım Aziz Yüksel, önceden göstermiş olduğu dosyadaki mekanin fotoğrafını hatırlattığında ona döndüm umursamazca. "Detayları önemsemiyorum."

Suratına alaycı bir gülüş kondurduğunda, siyah gözlerinde zehirli bir ifade yer aldı. "Böyle davranmak sana anca zarar verir. Ve eğer Edim'i kendinden şüpheye düşürüsen alabileceğin tek yardımı da kendi ellerinle kesmiş olursun. O yüzden detayları önemse ki, bunu zamanı geldiğinde avantaja çevire bilesin. Hem belki kendini kanıtlarsan seni de aramıza alırız."

Sinirle kaşlarım çatıldığında gece simsiyah gözlerimde şimşekler çaktı. O da bunu bakışlarımdan okumuş olmalı ki hemen başka bir yere çekti konuyu. Baş ve işaret parmaklarını bir birine sürterek paranın tanımını yaptığında sırıtarak, "Tabii ki, karşılığını da alırsın elbet." Dedi.

Kaşlarım düz bir çizgi halini alıca gözlerimi kısarak ona yaklaştım ve tok bir tonla, "Benim senden alacağım tek şey kardeşim," diyerek duraksadım. Doğruca yüzüne bakmaya devam ettiğimde, "Onu da alıyor değil, kurtarıyorum diyelim. Sonuçta kim olduğunuz belli." Diye ilave ettim.

Yönümü kapıya çevirdiğimde açmak için yapmış olduğum hamle elimin üstüne bıraktığı güçlü eliyle engellendi. "Bana bak küçük oyuncu." Yüzüm bu sefer daha asık bir şekilde ona döndü. Çoğunluğu beyazlamış siyah saçlarıyla aynı renkteki kalın kaşları öfkeyle çatılmıştı. "Birincisi kardeşini zorla yanımda tutmuyorum. İkincisi daha bir halta yaradığın da yok. Umarım yararsın çünkü aksi halde annene iki yaramaz doğurduğu için ben üzüleceğim."

'Siktir!' Bunu içimden söyledim.

Elimi hızlıca çektiğimde bileğimi sıkan eli çözülerek yanına düştü. "Evet, kardeşimi zorla yanında tutmuyorsun, ancak bu onu piyonun yaptığın gerçeğini değiştirmez. Ve evet, bu görevi layığıyla yapacağım; çünkü sizden kurtulmanın ne kadar vacip şu an daha çok fark ettim."

Hırsla arabadan indiğimde bir daha arkama bakmadan oradan ayrılarak restoranın girişine doğru ilerledim. Yağan yağmur sinirlerimi anında yatıştırsa da saçlarımı ve deri ceketimi ıslatmıştı. İçeri geçtiğim anda bedenimi saran sıcaklık ve içime işleyen hoş kokuyla yavaş adımlarla hedefime doğru yürüdüm. Lavin'e yaklaştığımda masanın arkasında saklanan zayıf bedeni ve masum yüzü beni biraz olsun yatıştırmıştı. "Merhaba," Güçsüz sesim yanı başına geldiğimde onun irkilerek bana dönmesine sebep oldu.

Mafyanın Masum YüzleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin