8. BÖLÜM

46.8K 882 57
                                    

Kitaba her gün bölüm bile atabilirim oy olsa. Bilin bakalım ne eksik?

Tek istediğim yıldıza bir kere basmanız.

Allah rızası için bir oy kskkskdksk






Annemi babam öldürdü.

Annemi babam öldürdü.

Dilan'ın yüzündeki ifadeyi izlerken durup düşündüm. Ne kadar da kolay söyler olmuştum.

Oysa eskiden böyle değildi.

Değil dilimden dökülmek, zihnimin en kör noktasında bu düşünce belirse dizlerim titrerdi.

Şimdi mi?

Çatalımı alıp önümdeki köfteye batırıyordum. Zaman benden çok şey çalmıştı.

Hayat ile ikimiz hırsız kapmaca oynamaya karar vermiştik. Tek bir hırsız olacaktı. Kim hızlı davranırsa diğerinden çalacaktı. Ve bu oyunda hep hırsız hayat olmuştu.

Benim hayatım.

Benden çaldıklarının yanında benim yaptıklarım ise bir hiçti.

Hayatı asla yenememiştim. Hep o beni yenmişti.

Hayır!

Bu oyun böyle süremezdi. Ya kazanan taraf ben olmalıydım, ya da oyun silinip tarihe gömülmeliydi.

İki ay önce anlamıştım bunu.

Hırsız kapmacamın başrolu hayatımdı. En büyük piyonu ise babamdı.

Çocukluğumdan beri beni benden çalmıştı. Yok etmişti.

En sonunda da hayat kapmaca hırsız, hırsızın piyonu babam ve ben de piyonun kölesiydim.

2 ay önceye kadar.

Annem benden çalındığında daha küçüktüm. Sanırım beş yaşındaydım.

Babam annemi tek bir kurşunla öldürmüştü. Gösterişli köşkümüzün kocaman salonunda öldürmüştü.

O geceyi asla unutamıyordum. Aşağı kattan silah sesi geldiği için korkmuştum. Tabi o zamanlar o gürültülü sesin silah sesi olduğunu bile bilmiyordum.

Odamdan çıkıp annemin odasına gelmiştim. Ama o yatağında yoktu. Sonra babamın odasına gelmiştim. O da yatağında yoktu.

Bu daha da çok korkmama neden olmuştu.

Tüm cesaretimi toplayıp üç katlı kocaman köşkümüzün merdivenlerinden inmiştim. Ayağımda kırmızı terliklerim vardı. O terliklerin her bir adımımda çıkardığı sesi unutamıyordum.

Son merdiven basamağını da indiğimde salonun en köşesindeki bedenleri görmüştüm.

Annemin ve babamın bedeni...

Sorun şuydu ki annem kanlar içinde yerde yatıyordu. Babam da oturmuş annemin saçlarını okşuyordu. Babamın sırtı bana dönüktü ama annem uzandığı yerden bana bakıyordu.

Tam o anda babam anneme bir şeyler söylemişti. Çoğunu anlayamamıştım. Tek anladığım şey 'Görevin bitti Efsun' olmuştu.

O zamanlar anlamamıştım tabii, hâlâ anlamadığım gibi...

Annem o gece son kez gözlerime bakmıştı. O kadar mesafeden bile göz yaşlarını görebiliyordum. Bana bakarak son kez gözlerini açıp kapatmıştım. Ondan sonra da kapatmış, ama bir daha da açmamıştı.

Annem gözlerini kapattığı anda odama kaçmış ve sabaha kadar ağlamıştım.

"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Gerçekten kötü bir şey."

Dilan'ın konuşmasıyla anılar havuzundan çıkıp kendime geldim. Ve ilk defa kendimi iyi göstermeye çalışmadan kafamı salladım.

İyi hissetmiyordum.

İyi değildim.

Sürtüklük yasası madde bilmem kaç:

Asla üzgün olmazsın, umursamazsın, arada bir ağlarsın o da ağına erkek düşürmek ve duygu sömürüsü yapmak içindir.

Yasaya bak amk noter imzalı mı

İç sesime göz devirdim.

O an Dilan masanın üstündeki elimi tutup hafifçe sıktı. Gözlerimin içine bakıyordu. Yüzünde değişik bir ifade vardı. Tam olarak seçemesemde acımaya  benzer bir şey olduğunda kanaat gelmiştim. Ama acı değildi. Sanırım buna şefkat deniyordu.

Vay be gözlerim yaşardı.

"İrem ben gerçekten üzüldüm bak tüm içtenliğimle bilmeni isterim. Eğer baştan beri bilseydim annenin ve babının olmadığını daha çok yardımcı olmaya çalışırdım."

Dedikleri ile duraksadım. Neyden bahsediyordu bu kız?

"Babam yok derken?"

Anlamadığımı belirtircesine sorduğumda az önceki ifadesini kaybetmeden beni cevapladı.

"Baban hapiste ya. Pislik adam!"

Duyduklarımın bir anlığına gerçekliğini sorguladım. Ardından da Dilan'ın tuttuğu elimi çekip geriye doğru kahkaha attım. Neyden bahsediyordu bu kız?

Gülümsememi sonlandırıp yüzüne baktığımda "Babam hapiste falan değil Dilan. Hiç bir zaman değildi." dedim.

Cümlem biter bitmez de Dilan'ın yüzünde beliren şaşkınlığı izledim. Şok olmuş gibiydi.

"Nasıl yani? Nasıl hapse girmez?"

Dilan'ın tekrar konuşması sadece daha çok gülmeme neden olmuştu. Masanın üzerindeki su dolu bardağımı alıp dudaklarıma götürdüm. Bir kaç yudum su içtikten sonra da masaya tekrardan bıraktım. Hâlâ şoku üstünden atamamış olan kıza gülümsedim ve gerçekliğine inanamıyormuşum gibi bir ses tonu ile sordum. "Gerçekten hapse gireceğini mi düşünüyordun?"

Dilan soruma anında cevap verdi.

"Tabi ki de! Hapse girmemesi saçmalık! Kanunlar nerede!"

Ah be güzelim. Seni nasıl böyle yetiştirdiler? Dünyanın kirliliğinden nasıl korudular?

Kavonozda mı büyüdün?

"Kanunlar şu an katili olduğu cesetleri torbalayıp torbalayıp gömüyor. Sen ne kanunundan bahsediyorsun?"

Dilan kocaman açtığı gözleri ile bana bakmaya devam ediyordu. Yüz ifadesi herhangi bir değişikliğe uygulamamıştı.

"Aklım almıyor nasıl böyle bir şey olabilir? Bir kadın öldürülüyor ve katili elini kolunu sallaya sallaya geziyor! Bu çok saçma!"

Önümdeki kızartmadan bir tane alıp ağzıma attım. Şu an gerçekten de umursayacak havamda değildim.

Dilan bir anda ayağa kalktı. Elime yeni aldığım patatesi de ağzıma atıp yüzüne baktım.

"Ben... Ben uyusam iyi olacak." dedi.

Ağzının içinde bir şeyler de gevelemişti ama anlayamamıştım. Ne kadar dinlediğimde şaibeliydi. Dilan da söylediklerine bir cevap beklemeden gitmişti zaten.

Ben de elime su bardağını alıp bir kaç büyük yudum su içtim.

Sonra da masaya bıraktım.

Uyumaya gitmişti.

Gözlerini kapatmaya...

İşte böyle olur.

Duyarsın, öğrenirsin, öfkelenirsin, belki bağırır çağırırsın ama en sonunda gözlerini yumarsın.

Biliyorum böyle olur.

Kendimden biliyorum.

Oturur kanunların gömdüğü cesede en büyük suç ortağı olursun.






SEKRETER +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin