Annemler okul işlerine herşeyden çok önem verirler, bense pek okumaktan yana değilim. Üniversite için beni New York'a yollamakta kararlılar. Ne desem fayda yok. Ama liseden sonra okumayı gra m istemiyodum. Lise bitince, iş ciddiye bindi. Annemler benim okuyup iyi yerlere gelmemi ümid ediyolar. Onlara göre iyi bir iş, herşeyden önce gelir. Küçüklükten beri bir hayalim var, şarkıcı olmak. Hani şu her yerde tanınan, şarkıları bilinen kişilerden. Bi ara psikolog olmayı da düşünmüştüm. Fakat annem o işin bana uygun olmadığını söyledi. Neymiş ben kendi dertlerimi düşünmekten kimsenin derdini düşünemezmişim, insanlara tavsiye veremez, yardımcı olamazmışım. Hayal dünyam geniştir diyemem ama uzundur. İnsanların gözlerine uzun süre bakamam, gülesim gelir. Sanırım annem bu konuda da haklı.
Cumartesi sabahı, ( haftanın en sevdiğim günü de diyebiliriz ) henüz güneş yeni doğarken alarm çalmaya başladı. Lanet olsun. 7 yaşımdan beri katlanmak zorunda olduğum bakıcım hemen odaya girdi; 'Günaydın tatlııım'. Ya şu yapmacık samimiyet yok mu bi de suratında. Hiç takmadan lavaboya gittim. Sünger Bob'lu diş fırçamı, istemsizce yerinden alıp bavuluma yerleştirdim. Annem bunun çocukça bir şey olduğunu söyler. Sünger Bob'lu Diş Fırçası. 18 yaşına gelmiş bir kızın kullanmaması gereken bir şey olduğunu düşünür. Çıktığımda Angela yatağımı topluyordu. Bende bir yandan bavulumu hazırlıyordum. Annem odaya girdi:
'-Günaydın hayatım'
-Anne, üniversite için biraz daha bekleyemez miyiz?
-Yine başlama Açelya, bu konuyu senle konuşmuştuk. Uçak biletin çoktan alındı. Hadi hemen hazırlan, şoför aşağıda bekliyor. Mavinin tonunda bir jean ve fuşyanın bir ton açığı bluz giydim. Saçlarımı özenmeden bir ev topuzu. Ya diğer kızlar kendisine nasıl yakıştırabiliyo bu topuzu Allahım? Ben kız değil miyim yoksa? Töbe estf. Aşağıya indiğimde tüm ailenin beni kapıda beklediğini farkettim. Annemle babama hala kızgınım. Onun için bi tek benden 4 yaş küçük kız kardeşim Dicle'ye sarıldım. İçlerinden sadece onu özleyeceğime eminim. Çok sürmedi evden ayrılmam. Arabadayken şoförle muhattap dahi olmuyordum. Kulaklığımı takmış son ses müzik dinlemek, 50 yaşını geçmiş Engin Amcayla sohbet etmekten daha iyidir diye düşünüp kulaklığımı aramaya başladım. Çantama koyduğuma eminiiim. Ya allah kahretsin, dönüp alsak uçağı kaçırıcam. Allahım neden ben ya?
Havaalanına geldiğimizde bavulu şoför taşıdı. Koltuk numarama baktım. İNANMIYORUUM!11!!!1! 387. Koltuk muu??? Az daha arkalara atsaydınız da tam olsaydı diye söylene söylene geçtim yerime. Henüz 10 dakika ya geçti ya geçmedi yanıma bi erkek oturdu. Yok erkek dersem ayıp olur tam bi meteor. Oha yerim, saçlarını sabah en az 3 saatte yapmıştır. Bi de benim saçıma baaakk allah belamı vermiş benim ya. Merabaa dedi içtenlikle, hala kendime gelemediğim için biraz geç cevap verdim tabi. Meraba diyebilmiştim. Sesim titremeseymiş iyiymiş ama neyse buna şükür. 'Sanırım uzunca bi süre birlikteyiz, adınızı sorabilir miyim?'
-Tabii sorabilirsiniz buyrun
-Hahahaha adınız nedir?
Ya ben malım, salağım, uçak kalkmadan intihar edicem. Tabi sorabilirsiniz de aq ya ? Zaten sordu soruyu
-Açelya senin?
-Batur, memnun oldum
Oha isme bak yerim dedim içimden. -Bende memnun oldum.
Uçak yavaştan kalkıyordu. Batur gözlerini kapatmış, sanırım uyuyacak. Ee benim kulaklığım da yok napıcam ben ya diye düşünürken ne de tatlı uyuduğunu farkettim. Açelya kendine gel, 4 ay önce sevgilinin sana yaptıklarını düşün, erkek milleti işte hepsi aynı, kural 1; Bağlanmak Yok. Bunları düşünürken uyuya kalmışım. Kalktığımda Batur çoktan uyanmıştı. Steward atıştırmalık şeyler getiriyordu. Ohaa bu Batur'dan daha yakışıklııı. Batur'u adeta unutmuştum ki stewardın ''-ne istersiniz hanımefendi?'' deyişiyle kendime geldim. Ben sadece nescafe istiyorum dedim, nescafe gelene kadar facede takılmaya karar verdim. Oha ya Tunahanla Kübra nasıl çıkaar bi de ilişki durumu yapmışlar ya. Ben hala sap tabi. Neyse hayırlı olsun. Yolculuk tahmin ettiğimden daha iyiydi sanki. Batur'la dedikodunun dibine vurmuştuk. New York'a yaklaştıkça içime bi sıkıntı doğuyordu. Ayrılmak istemiyodum Batur'dan. Ama sonra düşündüm de New York'ta daha ne meteorlar vaar, siktir et bunu. New York'a vardığımızda Batur'la kısa bi vedadan sonra okulun yolunu tuttum. Vaay yatakhane 12 katlıı. Harry Potter yatakhanesi gibi yeminle. Odam 8. kattaymış. Oooo en sevdiğiim sayıı. Tenkss müdür amca. Odama gittiğimde 2 kız kapıyı açtı, sevecen bi ifadeyle hoşgeldiin dediler. Odada 2 ranza vardı. Demek ki 4 kişiyiz. Biraz zaman geçtikten sonra bi tane daha kız geldi. Benimle aynı ranzada yatanın ismi Lauren'miş. Lauren üniversite 3'e geçmiş. Yan ranzada da Sılayla Betül var. Onlar benle yaşıt. İlk akşam biraz çekingendim. Bunun için tabletimden Candy Crush oynamak daha doğru olur diye düşündüm. Of bu oyundan da sıkıldım artık ya. E tabi bi leveli 1 aydır geçemessem olucağı bu. Sonra kız kardeşime bi mail attım, herşeyin iyi olduğunu ve beni merak etmemelerini de belirttim. Henüz saat 7'ydi. Bu akşam böyle geçmez diye düşünürken Betül ve Sıla yanıma geldi. Betül,'Biraz kendinden bahsetsene, 4 sene aynı yatakhaneyi paylaşacağız dedi samimiyetle.
''Ben Açelya, İstanbul'dan geldim buraya. İstanbul, yaşanacak şehir değil ama burasının da pek farklı olacağını sanmıyorum. Aslında çok cana yakınımdır, fakat bi o kadar da utangaç. Çok fazla soru soran insanlarla muhabbet etmem, kendine güvenen insanları çok severim, bu sene çok çalışmalıyız çook. 3-2-1 diyoruz ve ne yapmak istersek ona inanıyoruz. Allah yolumuzu açık etsin. Yok, ben ateistim diyorsanız da yolunuzu açık edecek birini bulun'' dedim gülerek. Betül bu konuşmama hayran kalmış öyle dedi, egom tavan tabi. Betülle Sılanın ikiz olduğunu biliyomuydunuuz? Bilmiyodunuz çünkü ben de şimdi öğrendim. Neyse.
Ertesi gün Lauren bizi yatakhaneyi gezdirdi. Lauren'le uzun süre konuşabilirdim çünkü lisede haftada 26 saat ingilizce dersi görüyoduk boru değil yani. Yatakhanenin içinde kocamaan bi köprü var. Kızlar erkekler yatakhanesini ayıran bu köprü, sadece yemek vakitlerinde bir araya getiriyormuş. Bi kaç gün sonra okullar başlamıştı. İlk gün bi heyecan bürüdü tabi beni. Sabahın 7'sinde kalkmıştık. Saçlarımı düzleştirdim, eyeliner,rimel ve hafif bi rujla tam bi best model of the world olmuştum be. Zaten eyelineri her zaman kendime yakıştırırım. Üzerimde bi bahçıvan tulum, içine beyaz bi tişört. Ya kombinime hayranım. Dıştan bakılınca tam bi egoist orospu olarak görünebilirim ama içimden hiç öyle değilim. İçimi de tek ben bildiğim için diğerlerinin ne düşündüğünü gram umursamam. Ben kendimi biliyosam, başkalarının görüşleri umrumda olmaz. Okula gittiğimde koridorda bir sürü kezo tipli kızlar vardı. Kendimi güzel bulduğumdan değil, yani bi erkek yolda görse tekrardan dönüp bakmaz ama burdaki çoğu kızdan güzelim. Tabi bazıları da benden. Sınıfa girdiğimde ortalarda bi yere oturdum. Tanışma faslı yeni bitmişti ki dersin yarısında kapı çaldı. Ohaa inanmam. Yok yok cidden inanmam hayaldir, kesinlikle hayal görüyorumdur. Batuuuuurrrrr ?????