Bilmem kaçıncı hikayem :D Kurgusu diğer mafya hikayelerinden değişik arkadaşlar . İyi okumalar.
Mavi saç peruğumu takarken aynadaki yansımama iyice baktım. 3 senedir herkes (arkadaşlarım , ailem hariç herkes) saçımın mavi olduğunu zannediyorlardı. Karanlık dünyada adım Su'dur. Bu babamın yani eski toprak mafyalarından Ali Gökel takmıştı bu lakabı bana. Pis ve leş kokan Karanlık dünyada lakabın olmazsa değerin yoktu. Mafyamda baş bendim. Ama arkadaşlarım istemişti bunu.
Buse ; Saçının rengini her ay değiştiren ama en son mor olmasına karar veren ve işinde duyguya yer açmayan kız kardeşimdi. Ailesini sinir krizi anında teker teker öldürmüştü ve bunun acısını bir ömürdür çekiyordu. Sonuna kadarda çekecekti. Sinir krizi anlarında gözü döner beni bile bıçaklamıştı. Ama biz kardeşiz. Asla kopmayız. 19 yaşında uzun boylu ve güzel bir kız. Yeşil gözlü ve benden bir yaş büyük işte. Namı değer ; Mor
Melek ; Kızıl şeytanımız o bizim. Fazlasıyla uyanık ve zeki. Ela gözlü ve 19 yaşında. O da benden 1 yaş büyük. Deve gibi kız. Bacaklarının inceliğinide kıskanıyorum. Ailesi doktor. Hala yaşıyorlar ama Çin'de ler. Melek'in onlarla arası pek iyi değil. Sakinliği çoğu insanın sinirini bozar. Benimki gibi. Beni öz kardeşi yerine koyar her zaman. Aynı şekilde bende. Melek tıp okumuştu ailesi için. Birimiz yaralnadığında veya tanıdık biri yaralandığında o devreye girer ve işkencelerde ustadır. Namı değer ; Doktor.
Yağmur -yani ben. - Çoğu insanın söylediklerine göre ; Mavi Ölüm Meleğiymişim. En küçükleri ben olsamda hem babamdan dolayı hemde onlardan daha akıllı olduğumu düşünüyorlar -kesinlikle yalan- bu yüzden lider ben oldum. 5 yaşımdan beri arkadaşım onlarla. Ailelerimizin dostlukları yüzünden arkadaşlığımız başlamış. Buse'nin babası , babama uyuşturucu mallarını getirirmiş. Babamlada asker arkadaşıymışlar zaten bayağı sıkı dostlardı. Melek'in babası , babamın ve adamlarının yaralanmasında hastane işlerini halleder veya evde ameliyat bile yaparmış. Bunların hiçbiri yasal değil. Babam ve benim ise normal bir kız - baba ilişkimizde hiç olmadı. Benden 2 yaş küçük yani 16 yaşında bir erkek kardeşim ve 23 yaşında ağabeyim var. Kardeşim İngiltere'de okuyor. Ağabeyim , babamdan ayrı bir şekilde mafya işlerinde usta. Namını herkes bilir ; Bıçak. Dövüş sanatlarında usta ve bıçağını iyi kullandığı için bu adı vermişler ona.
Türkiye'de böyle şeylerin olması biraz uçuk. Ama İzmir'in ara sokaklarına bakarsanız mümkün. Karanlık dünya olarak isimlendirilen yer İzmir'in bir ara sokağı. Ara sokak deyip küçümsemeyin. Tam 10 kapı. Duvarla bütünleşmiş 10 kapının sahipleri var. Bu kapılardan içeri girmek ölmek demektir , tabi eğer bilindik bir mafya değilseniz. Dün Japonya'dan geldik bizim kızlarla. 2 sene önce gelmiştik. Mafya olana kadar yetiştirilmiştik küçükken. 3 sene önce mafya olmuş adımızı duyurmuştuk. Bu şeyler küçükken bana saçma gelirdi. Hani lakaplar felan. Fakat bu lakaplar olmadıkça baban bile tanımaz seni. Hiçbir yere giremezsin. Hayatımda sadece 1 kez sevigiyi tatmıştım. Normal bir devlet lisesine giderken. Lise 2 de. Adı Emre'ydi. Ona aşık olduğumu zannetmiştim. Babam bu yüzden beni neredeyse evlatlıktan reddetecekti. Aşık olmak güçsüz ve sersem olmaktı çünkü.
Başımı iki yana salladım.
"Buse , Melek !" diye bağırdıktan sonra peruğumu düzelttim ve gözlerimin etrafında kalem sürdüm. Makyajdan pek haz etmem. Odamdan çıktıktan sonra koridordaki boy aynasında kendime baktım. Açık renk mavi saç , laciverte yakın mavi gözler , Siyah ve göğüslerimi neredeyse hafifçe gösteren deri tişört gibi birşey. Lacivert , zincirli , deri pantolon. Sahte bir gülüş takındım ve merdivenlerden indim. Buse mor ve kısa saçlarıyla oynuyordu. Koyu pembe bir tişört ve altında deri mor etek giymişti. Eteği kısa değildi tabikide. Dizlerindeydi ve onu kezban göstermiyordu. Melek kızıl saçlarını geriye savurdu. O da sarı bir elbise giymişti . Tamamdık. Masanın üzerinde ki iki silahı pantolonumun arka tarafına sıkıştırdım. Uzun ve lacivert boyayla göz kamaştıran silahı siyah deri botuma sıkıştırdım ve siyah ceketimi giyip evden çıktım. Önümde duran İmpala'ya göz kırptım. Eski arabaları seviyordum.
Direksiyona geçtim ve arabayı çalıştırıp Karanlığa sürmeye başladım. Böyle deyince biraz anlamsız oldu ama neyse.
"Yağmur. Şey diycektim. "dedi Melek kararsızlıkla. Başımı yoldan çevirmeden
"Söyle." dedim.
"Ya hani.."
"Lafı dolandırmasana Meleğim." dedim gülümseyerek. Ona böyle diyordum çünkü işkence gibi şeyler yapsada gerçekten iyi bir kızdı. Sadece Buse ve ben gibi iyiliğini bir kutuya hapsetmişti.
"Onu görürmüyüm sence ?" diye bir nefeste söylemesiyle ani fren yaptım ve kızlar hemen tutundular. Alışıktılar. 'O' diye bahsettiği kişi Umut'tu. Melek'in platoniği. 16 yaşındayken Umut'ta Japonya'ya gelmişti. Melek gibi zeki bir çocuktu. Melek'le sokakta yürürken çarpışmışlardı ve Umut onu umursamamıştı. Melek bizi zorla sürüklemiş ve onu hergün takip etmiştik. 2 ayın sonunda Umut gine onu takip ederken kestirmeli bir sokağı girmiş ve bizi tuzağa düşürmüştü. Melek 'e asla aşık olmayacağını söylemiş bir sürü hareket etmişti. Melek'in güçsüz anları olduğu için ağlayıp yalvarmıştı çocuğa çocuk onu itince ben yumruk atmıştım. O da bana tokat atmıştı. Buse'yle ikimiz bir güzel tekmelemiştik ve Melek'i zar zor salya sümük götürmüştük eve. Ondan sonra bir çok oğlanla çıkmıştı ama o pişmanlığı hiç unutmadı.
Sonra Umut'un İzmir'e geleceğini duydu ve oraya asla gitmem dedi. Ama babam burada olduğu için ve beni önemli gel deyip çağırdığı için buradayız.
"Görmezsin." dedim ve arabayı tekrar çalıştırıp derin bir nefes aldım. Onu böyle görmek benide üzüyordu. Duygularını belli etmeyen bir kız olsamda arada bir üzüldüğümü gösteriyordum ve o buna daha çok üzülüyordu. Buse birkaç küfür sallayıp telefonuna bakamya devam ederken
"Ne oldu ?" diye sordum.
"Hiç. Zayn Malik kadar meteor bi çocuk gördüm." dediğinde göz devirdim.
"Kimse o 5 çocuktan meteor olamaz." dedim.
"Tamam ." deyip telefonuna döndü. Karanlığa geldiğimde arabayı durdurdum ve kapımı açtım. Kızlarda ininca arabayı kilitledim. Zaten arkasında Yağmur Gökel yazdığında kimse birşey yapmaya cesaret edemezdi. 10 kapıdan 1 . kapıya geldim ve iki kez tıklattım. İzbandut adam yani Çetin geriye çekildi. 10 yıldır burada koruma olarak çalışıyordu. O geri çekilince bizde girdik ve etrafa baktım. Gelmeyeli uzun zaman olmuştu. Etrafta göz gezdirdiğimde çoğu belalı tipin , mafyanın burada olduğunu gördüm. Siyah ve büyük kapıya doğru yürürken babama karşı duyduğum özlem duygusunu yok ettim ve kapıya girmeden önce iki kez tıklattım.
"Gel." Otoriter sesi duyduğumda kapıyı açtım ve içeri girdim. Kızlarda arkamdan geldi ve Buse kapıyı kapadı. Büyük , beyaz ve deri koltukta dik bir biçimde oturuyor tabancasını siliyordu. Kenardaki koltuklardan birine oturdum. Babam 45 yaşlarında felandı. Ama saçında bir iki tel beyazlık vardı.
Ve yaşına göre oldukça genç gösterirdi. Annemle görücü üsulu evlenmiş olduklarından aralarında aşk yoktu. Ama güven ve sevgi vardı. Babam annemi aldatmıştı hatta. Ona olan nefret yönüm hala var.
Gözlerimi ona sabitledikten sonra dudağımı yaladım ve
"Baba ?" dedim. Elindeki bezi ve tabancayı bıraktıktan sonra burnunu çekti ve keskin bakışlarını bana çevirdi.
"Geldin demek."
"Evet."
"Seninle konuşmak istediğim önemli bir konu var."
"Artık söyler misin ?"
"Güvenliğinizden şüphe ediyorum Yağmur. Başka bir mafya sizi koruyacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafya
Teen Fiction"O sıradan bir kız değil. O bir dövüşçü ,o bir katil, o bir mafya başı. O Yağmur Gökel-" "O sıradan bir mafya değil. ACIMASIZ , SOĞUK VE KATİL. Mafya başı. O Ateş Ersen-"