"O zaman onu tekrar dirilteceğim." Doktor Parkın gözleri kocaman açılırken havada tuttuğu elleri titredi.
"Canına mı susadın!" Sesini yükselttiğinde Doktor Kim yüzünü buruşturdu.
"Başımı ağrıtmaya başladın cidden." Tekrar elini hastanın yaralı yerine götürdü ve üzerine koydu. Elinin altından akan kan giderek yavaşladı ve saniyeler içinde dururken derinin içindeki kurşun kendini dışarı attı.
"Dikersin burayı bir şey anlaşılmaz."
"Sen kafayı yemişsin." Bu lafının üzerine Doktor Kim sadece gülümsedi. Doktor Park yine de dediğini yaptı ve yaranın -artık olmayan yaranın- üzerini dikti. Çok kısa bir sürede makineden beklediği ses gelmeye başlamıştı. Hastanın kalbi durduğunda çıkan o çirkin bağırtı, Doktor Kim bu sesten nefret ediyordu.
"İşte şimdi başlıyoruz." Diye mırıldandı kendi kendine. Doktor Park ise bu sırada gözlerini kapatmış ve ellerini birleştirmiş ağzını oynatıyordu ama hiçbir ses çıkarmıyordu.
"Kendine dua mı ediyorsun?" Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırmıştı Doktor Kim.
"Babana dua ediyorum ahmak herif, bizi anca o kurtarır." Doktor Park gözlerini açmadan onu cevapladı. Doktor Kim o görmese bile gözlerini devirdi ve ardından parmağını durmuş kalbin üzerinde gezdirmeye başladığında bir şeyler mırıldandı. Hiçbir zaman boynundan çıkarmadığı ve her zaman gizlediği gömleğinin içinde duran boynundaki kolyeyi dışarı çıkardı. Avcunun içine alarak sıkı sıkı tuttu. Makine hastanın kalbi tekrar atmaya başladığında eski sesine geri döndü.
"Bitti, kes artık dua etmeyi." Doktor Park tek gözünü açtı ve ona bir bakış attı. Cidden yaptı. Diye geçirdi içinden. Derin bir nefes aldı.
"Başımız belaya girecek." Diye mırıldandı ve gözlerini açıp ellerini serbest bıraktı. Doktor Kim arkadaşının söylenmesine karşılık ofladı.
"Ya! Jimin-ah! Bulunma korkusuyla yaşamaktan sıkıldım, hala arayıp aramadığını bilmiyoruz bile ve aynı görünümlerde de değiliz, eminim ki o da değildir. Belki önümüzde yatan adamı bile o göndermiştir ya da o'dur ve bizi denemek için böyle rol yapıyordur. Ben bunlara artık kafa yormak istemiyorum Jimin. Böyle yaşamak yerine ölmeyi tercih ederim." Doktor Kim sinirli bir şekilde nefessiz konuştuğunda Doktor Park diyecek bir şey bulamamıştı. Onu haklı buluyordu fakat yine de bu tehlikeliydi.
"Peki neden şimdi?" Diye bir soru yöneltti Doktor Park elindeki eldivenleri çıkarıp yanlarındaki çöp kutusuna atarken.
"Bilmem." Dedi ve omuz silkti Doktor Kim. O da diğer elindeki eldiveni çıkarıp çöp kutusuna atmıştı. İkisi de daha fazla bir şey konuşmadılar ve ameliyathaneyi terk etmeye koyuldular. Onlar çıkarken içeriye yardımcı doktor ve hemşireler girmeye başlamıştı. Doktor Kim bir tane hemşireyi içeri girmeden durdurdu.
"İlaçlarını ben hazırlayacağım hastayı özel hasta olarak bana atayın benden başka kimse ben söylemediğim sürece hiçbir şey yapmayacak ona, anlaşıldı mı? Kalbi dursa bile." Hemşire şaşkınlığını gizleyemezken başını aşağı yukarı salladı ve saygıyla eğilerek içeri geçti.
"Garip davranmayı bırak, yeterince sorun çıkarttın zaten."
"Sen hala konuşuyor musun? Uzun bir süre görüşmeyelim lütfen." Doktor Kim, Doktor Park'a tiksinirmiş gibi baktı ve yine onun konuşmasına izin vermeden hızlı hareketlerle orayı terk ederek odasına yöneldi. Arkasında ise sinirden köpürerek yeri tekmeleyen ve başından adeta ateşler çıkaran bir Park Jimin bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
asklepios |taekook
FanfictionKim Taehyung buydu işte: Lüks, zengin, şaşalı yaşamının içinde gizlenmeye, saklanmaya çalışan insan görünümlü bir tanrı. Tıbbın ve sağlığın tanrısı, Apollon ve Koronis'in oğlu. Asklepios. • • • • • • • • 11.11.20 {greek mythology}