4- Veda

20 3 17
                                    

...

Restorandan çıkalı çok oluyordu. Edirne'nin benzersiz yapıları görmek için Restoranın ilerisinde olan kocaman, gelmiş geçmiş en büyük Camî'yi ziyarete gittik. Ama aklım hala adını bilmediğim o çocuktaydı. Öyle bir bakmıştı ki gözlerime, öylesine derin, öylesine anlamlıydı ki ben bu iki çift göze kalbimi bırakmıştım. Onu birdaha göremeyeceğim, o gözlere birdaha bakamayacağım korkusu içimi sardı. Bunlar gerçeklerdi. Birkaç saat sonra bu güzel şehirden ayrılıp tekrar kendi şehrime, istanbula, geri dönecektim. Düşüncesi kalbimi sıkıştırdı. Kafamın içindeki düşüncelerle cebelleşirken annemlerin çoktan ilerlediklerini gördüm. Adımlarımı hızlandırarak onlara yetişmeye çalıştım. Attığım her adım canımı yakıyor, iğneliyor gibiydi. Ondan uzaklaştığım her adımda kalbime batıyordu. Bende nasıl bu kadar büyük bir etki bıraktı bilmiyorum Ama gerçekten ona birkaç saat içerisinde çok bağlanmıştım. Kafayı yiyecektim ki Akın'ın bana seslenişini duydum;

-Hadi be amma da yavaşsın hızlan biraz Asel.

Üfleye püfleye "geliyorum" diye yanıtladım ve koşmaya başladım.

...

Yaklaşık 2 buçuk saatlik gezintinin ardından annemler artık eve dönüş vaktinin geldiği haberini verdi.
Yanlış duymuş olmayı diledim işte o an.
Geride bırakacağım kişiyi son bir defa görmeyi diledim işte o an.
Tekrar Edirne'ye gelmeyi diledim...
Yavaş adımlarla arabamıza doğru yol alırken başımı hafifçe önüme eğdim.
Suratıma çarpan hafif rüzgar saçlarıma vurdukça burnuma gelen şampuan kokusu içimi ferahlattı. Ellerime baktım. Sonra ayaklarıma. Ayaklarım adım atmak istemiyordu. Dur diye çığlık çığlığa haykırıyordu bedenim. Elimde değildi. Gitmek zorundaydım. Unutamazdım onu evet biliyorum. Ama zorundaydım. O, buraya aitti; ben ise İstanbul'a...
Binlerce kişiyle aynı şehire ev sahipliği yaparken neden onunla değildi ki? Neden uzak kalmak zorundaydık?
Hayat hep ayrılık mı sokardı araya?
Kafamın içinde yüzbinlerce soru varken bi cevap bulamamak insanı parça parça ediyordu. Ben bunları düşünürken arabaya vardığımızın farkına vardım. Derin bir iç çektim. Bir umutla dönüp geriye baktım. Belki görürüm diye.. yoktu.
Çaresizlikle arabaya bindim. Camı açtım ve yol almaya başlamamızı öylece izledim. Son kez Edirne'nin havasını içime çektim. Belki kokusu sinmiştir Edirne'ye diye..
Umut budur ya. En küçük şeye bile heves eder insanoğlu. Kulaklıklarımı taktım yine ve açtım bi şarkı.
Camdan dışarıyı seyrederken tekrardan restoranın önünden geçtiğimizi gördüm. Yerimde doğruldum. Gözlerimi dört açarak bakınmaya başladım ve gördüğüm kişi beni gülümsetmeye yetti. Ordaydı,evet oydu, ta kendisi.
Hafifçe elimi kaldırdım. Beni tanımış olacak ki o da elini kaldırıp küçük bir tebessüm etti. Gözden görünmeyene kadar baktım güzel yüzüne.
Ve gitmişti. Yoktu. Yine..

...

Edirne'den çıkalı 2 saat oluyordu. Yol boyu onu nasıl tekrar bulabileceğimi düşündüm. Instagramdan restoranın sayfasına girdim. Tüm postlara teker teker baktım. Belki bulurum onu, görürüm yine diye. Yoktu..
Takipçiler kısmına gittim. 3bin kişinin profiline teker teker göz attım. Ne ona benzer biri vardı ne de kendisi. Benzersizdi. Benzersiz olduğu kadar da gizemliydi. Çaresizlikle artık pes ettim.
Bay garson öylece beynimin bir köşesine kazılacaktı. Elimden hiçbir çare gelmezdi artık. Ben istanbul'a aittim. Orası benim şehrimdi. Oraya gidiyordum ve geride bıraktıklarım her ne kadar canımı yaksa da yol yoktu. Gözlerimi kapattım ve derin düşüncelerle uykuya daldım...

Araba durmuştu. Hareketsizliği hissedince eve geldiğimizi sanmıştım ki yanılmışım. Benzinliğe ihtiyaç molasına gelmiştik. Hemen yattığım yerden doğruldum ve telefonu elime aldım saat 01:15 'di. Anneme "daha ne kadar yolumuz var?" Diye sorduğumda bana 1 saate yakın kaldığını söyledi. Sıkılarak telefonu elime aldım. Elim hızlıca meriç'in profiline giderek mesaj yazmaya başladım;

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 05, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GARSONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin