Kolumda hissettiğim dürtüyle gözlerimi kıpıştırarak açtım. ''Noluyor baba?''
Babam gülümsedi. ''Birazdan iniş yapacağız, hazırlan.''
''Tamam.'' dedim ve kucağımda duran dergileri çantama koydum. Uyumadan önce yediğim abur cuburların kırıntılarını elimle silktim ve dağılmış saçlarımı düzelttim.
Uçaktan indiğimizde temiz havayı derin bir şekilde içime çektim. Bu Amerika'ya ikinci gelişimdi ama ilk seferinde dört yaşında bir çocuk olduğum için hiçbir şey hatırlamıyordum.
''Hadi, acele et.'' dedi babam parmağıyla yakınımızda duran taksiyi işaret ederek.
Babam benim ve kendi bavulunu taksi şoförüne verdi ve öne oturdu. Ben arkadaki yere çoktan oturup kafamı cama dayamıştım bile. Taksici arabayı çalıştırdığında babam arkasını döndü ve konuştu, ''Heyecanlı mısın?''
''Eski arkadaşını görecek olan sensin, ben değilim.''
Babam yaklaşık bir ay önce eski en yakın arkadaşlarından biriyle tekrardan iletişime geçmeye başladı ve onun daveti üzerine benimle birlikte onu ziyarete gitme kararı aldı. Yarıyıl tatilinde Amerika'ya gitmek benim için harika bir fikirdi. Annemin de gelmesini istemiştim ama o, babam ve ben evde yokken dinlenmeyi tercih etmişti. Annem yalnızlığı severdi. Aslında ben de ondan pek farklı değildim.
''Yine de Amerika'dasın heyecanlı olursun diye düşünüyordum.''
Güldüm. ''Burası New York değil, Nebraska baba. New York'a gittiğimizde fazlısıyla heyecanlı olacağım merak etme.''
''Burası da en az New York kadar güzel. Gençliğimde buralar benim için çok değerliydi.''
Aslında benim için Ankara'dan herhangi bir farkı yoktu ama babamı mutlu etmek için küçük bir yalan söyledim. ''Evet, buralar gerçekten etkileyiciymiş aslında.''
Babam tekrar arkasını dönüp memnun bir şekilde gülümsedi. Daha sonra arkadaşını arayıp neredeyse geldiğimizi söyledi.
Taksi, bahçeli büyük bir evin önünde durdu. Bahçe kapısının önünde bir adam ve muhtemelen on sekizli yaşlarında olan bir çocuk vardı. Babam arabadan hızlıca indiğinde gözlerimi devirip ben de indim. Taksi şoförü bavullarımızı indirip gitti. Babam arkadaşıyla sarılmakta olduğundan parasını bile ben ödemiştim. Bu yaptığım babamın arkadaşının gözünden kaçmamıştı ve onun kahkaha atmasına sebep olmuştu.
Babamla özlem gidermesi bittikten sonra bana sarıldı. ''Babandan bu kadar güzel bir kız beklemezdim açıkçası.''
''David.'' diyerek babam onu uyardı.
Gülümsedim. ''Teşekkür ederim efendim, daha çok anneme çekmişim.''
''Melisa sen kimin yanındasın?'' dedi bu sefer babam.
David ve ben güldük. Daha sonra babam David'in oğlu olduğunu düşündüğüm çocukla konuşmaya başladı. ''Jack çok büyümüşsün, seni en son gördüğümde beş yaşında bir çocuktun.''
O da benim gibi, ''Teşekkür ederim efendim.'' diyerek cevap verdi. Jack'le tanışma gereği tam el sıkıştığımız sırada kapıdan bir kadın ve iki genç kız çıktı. Dikkatim bir anda onlara kaydığı için Jack'in yüzüne bakamamıştım bile.
Babam ve David beni hepsiyle tanıştırdı. Kızların adı Molly ve Laura'ydı. Annelerinin ise Katherine. Yorgunluktan bayılacağımı düşündüğüm sırada sonunda bizi içeri aldılar. Beraber bahçedeki masaya oturduk. David bana İngilizceyi nasıl öğrendiğimi sordu.
''Babam küçüklükten beri İngilizce eğitimime çok değer veriyor. Kendimi bildim bileli kurslara gidip geliyorum. Eskiden bunun için şikayet edip durmuş olsam bile şu anda bunun için babama minnettarım.'' Babam gururla gülümsemeye başladı.
''Ne yani hiç yabancı bir ülkede kalmadın mı?'' diye sordu Laura.
Başımı hayır anlamında salladım. ''Hayatım boyunca Ankara'daydım. Buraya gelmeseydim orada çürüyeceğimi sanıyordum.''
Hepsi güldü. ''Başka bir dil öğrenecek misin peki?'' diye sordu sonradan Katherine.
Aslında bana soru sormalarını istemiyordum. Uçakta sadece iki saat uyuyabilmiştim ve çok yorgundum. Ama nazikçe cevap vermeye devam ettim. ''Fransızca ile İspanyolca. Yani ikisi arasında gidip geliyorum.
''İspanyolca!'' dedi Jack.
''Sendeki bu İspanyol aşkı beni öldürüyor.'' dedi Molly ve yanında duran Jack'in omzuna hafiften vurdu.
Jack omuz silkti. ''Bence çok güzel kültürleri var ama sen anlamazsın.''
Babam ve David'in kendi aralarında koyu bir muhabbete girdiğini gördüm. Bizi dinlediklerini zannediyordum. Yaklaşık bir on dakika daha onlarla oturdum ve Katherine'den bize ayırdıkları odada dinlenme izni istedim.
Katherine kabul ettiğinde beraber evin üst katına çıktık. Babam ve bana farklı oda ayırmışlardı. Aslında buna gerek yoktu ama gece babamın çok kısık sesle bile olsa horlamasını dinlemeyecektim.
Odamın karşısındaki süslü oda dikkatimi çekti. ''Burası Molly ve Laura'nın odasını mı? Gerçekten zevkleri harika!''
''Evet, koridorun sonundaki oda ise Jack'in, bir yardıma ihtiyacın olursa onlardan yardım isteyebilirsin.''
''Teşekkür ederim buraya geldiğime pişman değilim.''
Katherine gülümsedi. ''Umarım buradayken iyi vakit geçirirsin.''
Multimedya: Gilinsky'ler. Sınır 10 oy ve 5 yorum 😘