four

16.4K 1.3K 343
                                    

taehyung:

bu gece eve gelmeyeceğim bekleme (22.01)

jungkook:

evrakları getireceğini söylemiştin?

taehyung:

şimdi de getirmeyeceğimi söylüyorum?

maria'yla baş başa vakit geçirmek istiyoruz bilmem anlatabildim mi

jungkook:

(yazıyor...)

.d

umrum olmadığı için niye gelmiyorsun diye sormadım farkındaysan açıklama yapmana gerek yoktu

bu evrak mevzusu fazla uzadı yarın getir de imzalayayım artık

taehyung:

boşanmayı bu kadar çok istediğini bilmiyordum jungkook söyleseydin daha önce açardım davayı

ayrıca yarın için annemleri yemeğe davet ettim onlara söyledikten sonra imzalarsın kağıtları

jungkook:

annenleri yemeğe davet mi ettin

bunu sana ben önerdiğimde eğvl eğvl olmuştun diye hatırlıyorum ama?

madem öyle ben de bizimkilere haber vereyim o zaman herkes duymuş olsun

taehyung:

/bunu sana ben önerdiğimde eğvl eğvl olmuştun diye hatırlıyorum ama?/
boş yapma akşam akşam

keyfin bilir ister çağır ister çağırma

Taehyung'a görüldü atıp telefonumu kilitledim ve yayıldığım L koltuktan kalktım. Üst kattaki yatak odama gitmek için merdivenlere doğru ayaklarımı sürüyerek yürürken ruhumu kaybetmiş gibi hissediyordum kendimi.

Hiçbir şey beklediğim ve daha da önemlisi istediğim gibi gitmemişti bu evlilikte. Aslında en başında da bunun anlaşmalı bir evlilik olduğunu, aramızda soğuk rüzgarların eseceğini biliyordum ama yine de içten içe zamanla birbirimize alışacağımızı, Taehyung'un da benden etkilenmeye başlayacağını düşünüyor ve hayaller kuruyordum. Sahte evliliğimiz bir müddet sonra gerçeğe dönüşecekti, birbirimize sıkı sıkıya bağlanıp harika bir çift olacaktık güya. Sonra çocuklarımız olacaktı, ilişkimiz taçlanacaktı...

Bunların hiçbiri olmamıştı. Kilisedeki törenden hemen sonra eve gelmiş, sahte mutluluk pozlarını bir yana bırakarak birbirimizden ayrılıp odalarımıza çekilmiştik. Tabii ki ilk günden sevişeceğimizi falan ummuyordum ama bu kadar yabancı olacağımızı da düşünmemiştim açıkçası.

Benim yeni bir eve, evliliğe alışmaya çalışarak geçirdiğim iki haftanın sonunda Taehyung gelip sevgilisi olduğunu söylemişti. Haber veriyordu sadece, başkasından duymamı istememişti. Zaten o noktadan sonra bütün umutlarım yıkılmış, bunun formalite icabı bir evlilik olduğu gerçeği yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Biz hiçbir zaman bir bütün olmamıştık, olmayacaktık da.

İşin aslı şu dört ay boyunca ikimiz de hiçbir şey için çaba göstermedik; Taehyung zaten ilk günden beri ben yokmuşum gibi davranıyor ve yaşıyordu. Kısa zaman sonra ben de ona ayak uydurmuş, onu görürken görmemeye başlamıştım.

Evli olmasına rağmen sevgilisi olan bir adam için niye çaba sarf edecektim ki? Bu evlilik her ne kadar başından beri nihayetinde boşanmak üzere planlanmış olsa da sonuçta ikimiz kanunen birlikteydik, bunun benim gözümde aldatmadan hiçbir farkı yoktu.
(Kitaba devam ederken lütfen yazarın değil karakterlerin bakış açılarını okuduğunuzu unutmayın.)

Birlikteliğimiz boyunca Taehyung bana duvar gibi davrandı, ben ona duvar gibi davrandım. Aynı çatı altına girmeden önce bilmiyordum fakat kısa bir süre içinde öğrenmiştim; biz bambaşka dünyalarda yaşıyorduk onunla.

Aileme, ailesine yalan söylemekten bıkmıştım artık. Çok iyi geçiniyormuş, birbirimizi çok seviyormuş gibi davranmak ikimize de o kadar zor geliyordu ki kasılıp kalıyorduk yanlarında. Annem zaten evlendiğimizden beri sürekli olarak çocuk yapmamız için üzerimde baskı kuruyor; her seferinde yaşının ilerlediğinden, ölmeden torun sevmek istediğinden bahsediyordu. Biz Taehyung ile evliyken imkansızdı bu, ancak boşandıktan sonra olabilirdi ama tabii bunu onlara söyleyemezdim.

Az sonra beyaz renk ağırlıklı mobilyalarla döşenmiş odama girdiğimde yatağa oturdum ve karşımdaki duvarda asılı duran saat 22.19'u gösterirken rehbere girip annemi aradım. Telefon iki kez çaldıktan sonra açılınca boğazımı temizleyerek mırıldandım.

"Anne?"

"Jungkook, oğlum? Nasılsın bir tanem?"

"İyiyim anne, teşekkür ederim. Sen nasılsın, geçti mi baş ağrın?"

"Geçti tatlım, biraz şekerleme yapınca bir şeyim kalmadı. Bu saatte aramana şaşırdım açıkçası, yoksa bir problem mi var oğlum?"

"... Bir problem diyemeyiz buna, Taehyung ile sizinle konuşmak istediğimiz bir konu var. Yarın akşam bize yemeğe gelir misiniz?"

Bir anlığına annemin sesi soluğu kesildi, hemen sonra hattın diğer ucundan bağırırcasına konuştu.

"Yüce İsa! Jungkook yoksa hamile mi kaldın güzelim? Tanrım, öyle mi oğlum?"

Hiçbir şey diyemeden, ses çıkarmadan öylece durdum birkaç saniye; biz onlara boşanacağımızı söylemeye karar vermişken annem hamile kaldım sanıp seviniyordu... Yarın akşam tahmin ettiğimden çok daha zor geçecekti anlaşılan.

"Hayır anne, öyle bir şey değil. Lütfen yarın yemeğe gelin, yüz yüze konuşalım olur mu?"

Annem saniyeler önceki heyecanını yitiren ses tonuyla "Tamam canım, yarın görüşürüz. Tae'ye selam söyle." diyerek kapattı telefonu. Nedensizce gözlerim dolarken sıkıntıyla nefesimi verip yatağa sırtüstü uzandım.

Her şey çok daha farklı olabilecekken şu an bu konumda olmak beni gerçekten yoruyor, canımı fena halde sıkıyordu.







×




from the rough × taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin