1|Capitol'den gelen güzel haber

39 3 0
                                    

Avcumu saçlarının diplerine sıkı sıkı bastırırken tarağı son bir kere daha kız kardeşimin siyah uzun saçlarından geçirdim ve tarağı yanıma bırakarak boğazımı temizleyip olabildiğince sesli bir şekilde seslendim.

"Büyükanne,"

Jiyoon'un karışmış saçlarını tarama işini bitirdikten sonra bir daha karışmaması adına onları örmesi için büyükanneme seslendim zira hala nasıl saç örülür öğrenememiştim.

"Büyükanne, Tanrı aşkına beni duymuyor musun?" artık gerçekten bu yaşlı kadının kulakları duymamaya başlamış diye içimden geçirirken ellerini süslü mutfak önlüğüne kurulayan büyükannem mutfağın kapısında belirmişti.

"Ne var seni serseri, ne istiyorsun benden?"

"Onun saçlarını örmen gerek." Jiyoon'un saçlarını göstererek konuştum.

"Kaç senedir bir saç örmeyi öğrenemedin seni budala, şayet ben olmazsam kim örecek onun saçlarını?" mutfaktan çıkmış, yanımıza doğru adımlamaya başlamıştı.

Büyükannem doğru bir noktaya değinmişti. Eğer o olmasaydı kim örecekti güzelimin saçlarını?

Jiyoon'un çiçek kokan saçlarını derince koklayıp bir öpücük bırakarak oturduğum koltuktan kalkmış ve yerimi büyükanneme teslim etmiştim. Yaşlı kadın önlüğünü çıkarıp koltuğun bir köşesine koymuş, hemen yerine yerleştikten sonra yakınmaya başlamıştı.

"Jiyoon, miniğim, beceriksiz abin bir türlü öğrenemedi saç örmesini. Bir gün zorla şu beceriksize saç örmesini öğreteceğim."

Ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra askılıktan asker yeşili deri ceketimi alırken Jiyoon'un tiz sesini duydum.

"Sen nasıl saç taramada beceriksizsen o da saç örmede beceriksiz. Ne olmuş yani büyükanne? Ona böyle seslenmeyi bırak."

Elim kapı kulbunda asılı kalmış bir şekilde bedenimi tamamen çevirmeden sadece başımı çevirdim. Jiyoon'la göz göze geldikten sonra ona kocaman gülümseyip göz kırpmış, sıkı sıkıya tuttuğum kulba hızlıca bastırarak kapıyı açmıştım. Dışarı çıkmadan önce söylediklerim büyükannemi epey bir kızdırmış olmalı ki yaşına rağmen oldukça yüksek çıkan sesi mahallede duyulmuş ve tüm gözlerin üzerime çevrilmesine sebep olmuştu.

"Ağzının payını aldın mı seni kırışık surat?"

Panem'de gökyüzü her zamanki gibi kara bulutlara sahiplik yapıyor zaten bozulmaya meyilli olan moralimi daha çok bozuyordu. Toprak hala nemliydi, yağmur gece çok yağmış olmalıydı.

Jiyoon'un istediği kırmızı, özellikle üzerinde uğur böceği olan tokalardan almak için geldiğim pazardan sanırım elim boş dönecektim çünkü hiç paramın kalmadığını ellerimi cebime atınca anlamıştım.

Ellerimle ceplerimi bir kere daha yokladıktan sonra umutsuzca nefes vermiş sanki çeşit çeşit insanların yüzünden bir şey bulabilecekmişim gibi gözlerimi bir sağda bir solda gezdirmiştim.

Cebimdeki son parayı dün ekmek almak için harcadığım aklıma gelince keşke sadece büyükannem ve Jiyoon'a yetecek kadar alsaydım diye düşünmeye başlamıştım. Elim boynumdaki altın zincire gitmiş ve yavaş yavaş yürüyerek bir yandan zinciri çekiştiriyor bir yandan da nasıl boynumdakini satmadan para bulacağımı düşünüyordum. Parmaklarım zincirin ucunda asılı olan papatyada duraksamış yavaşça küçük papatyayı okşayıp elimi zincirden çekmiştim.

Eğer satarsam yaklaşık üç, dört aylık yiyecek harcamalarımızı bunun parasından çıkartabilirdim.

Ama onu satamazdım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 30, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝐭𝐡𝐞 𝐡𝐮𝐧𝐠𝐞𝐫 𝐠𝐚𝐦𝐞𝐬 •𝐲𝐨𝐨𝐧𝐦𝐢𝐧 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin