Gidilmesi gereken, keşfedilmesi gereken yerler vardır. Her insana uyan mekanlar, güzellikler vardır; alırsın yanına ruh eşini ve keşfedersin bu güzellikleri. Yanındaki kişi çok önemlidir bu anlarda; uyumlu olmak gerekir, yanındakinin varlığı ile de ayrı bir haz almak gerekir. Mutluluğu elde etmek kolay değildir, uğraşmak gerekir. Elde ettiğin an hissettiğin haz ise her şeye bedeldir.
"Sana inanamıyorum! Mükemmel burası!" Çığlığım uzun kumsalı doldurduğu vakit belime dolanan kollarla birlikte geriye doğru çığlık atarak yürüdüm. Çıplak ayaklarımıza vuran soğuk su ile hissettiğim mutluluk arttığında daha bir sıkı dolandım boynuna.
Geriye çekilip kocaman gülümseyen ve bu gülüşünden dolayı gözleri kısılan adama baktım. Benim yüzümdeki koca gülüş minik bir tebessüme döndü çünkü karşımdaki adamın gözlerine kadar ulaşan gülüşü ile kendi mutluluğumu o an bırakıp içimdeki başka bir duyguyu uyandırdım. Aşk..
Bu adama duyduğum aşk her geçen gün büyürken bana yaşattıkları ile daha fazla bağlanmamak elde değildi. Her gün aşık, daha aşık, biraz daha.. daha fazla... bitmeyen bir aşk gibi.. sonsuzluğun izinde.
Beni mutlu etmenin mutluluğunu yaşayan güzel adamıma dalmışken ellerim o güzel yanakları kavradı. Gülüşünden dolayı küçülüp kaybolan gözlerine bakarken minnettar bir gülüşün dudaklarıma yerleştiğine emindim. Göz kenarlarını baş parmaklarım ile okşadım ve tutamadığım istekle aklımdan geçeni dilime vurdum.
"Şu gülüşün her şeyden daha mutlu etti beni." Sessizce söylediklerimle kısılan gözleri açılıp göz bebeklerini gördüğüm vakit dudaklarında minik bir gülüş vardı sadece. Arkamızdaki denizin dalga boyu artıp paçalarımıza kadar bizi ıslattığında ellerimi yüzünden çekip tekrar boynuna doladım ve parmak uçlarımda yükselip burun buruna gelmemizi sağladım. Burnum burnuna yaslı, nefesi nefesime karışırken en derinime inecek kadar etkili bakışları ile izliyordu beni.
"Seni sevmeyi bile sevdim ben.. beni sevişini ise aşkım bildim." Ağzı birkaç kere açılıp kapanırken bir şey söylemek istediğini ama yapamadığını fark etmiştim. Sonunda pes edip bir adım daha yaklaşmışken, sağ ayağını benim iki ayağımın arasına yerleştirmek zorunda kalmıştı. O kadar yakındık aslında birbirimize.
Belimden yukarıya sırtıma doğru çıkan eli saçlarımda durduğunda, dalgalanıp gözlerime çarpan saçlarımı elleri ile okşayarak kenara çekiyordu. O çektikçe rüzgar arsızca tekrar dalgalandırıp gözlerime gelmesini sağlıyordu. Ama Jaebum da pes edecek değildi. Rüzgar estikçe o okşayan elleri ile alnımdan geri çekti saçlarımı. İki elini şakaklarımın yanına yerleştirip saçlarımın gözlerime girmesini engellediğinde boynundaki kollarımı beline indirip sarıldım ve parmak uçlarımdan indim ben de.
Ellerinin sayesinde açılan alnıma dudaklarını bastırıp öptüğünde derin nefes alışını hissetmiştim bir yandan.
Bir şey söylememişti ama hızlı kalp atışları, saçlarıma yerleştirdiği burnu ile nefesleri arasında huzurlu iç çekişleri, tekrar belime inip beni sarmalayan kolları ve alnıma yerleştirdiği yanağı ile dakikalarca farklı farklı sevişleriyle kelimelerden çok daha değerli anlatmıştı sevgisini.
Orada öyle gün batımından dolayı turunca pembe olan gökyüzü, açık mavi berrak denizin kumlara çarpan yüksek dalgaları ile ıslanan paçalarımız eşliğinde sığınmıştık birbirimize.
Dışarıdan basit bir sarılma duruyor belki, ama tenin tene teması, ufak hareketler ve kollarımın arasındakinin Jaebum olduğu gerçeği ile benim için hayatımın en değerli zamanıydı o anlar.
Bitmesini istemediğim, bitmemesi için her şeyi yapacağım, sırf kötü hissetmemek için değil Jaebum olmadığı bir hayatı istemediğim için savaşacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klasik Siyah & jackbeom
FanfictionKitap kokusunun hakim olduğu rafların arasında dolaşan siyah bir gölge. Ön yargılarımızı yıkmaya hazır mıyız?