"Bana bunu nasıl yaptın ya!?"
"Sesini yükseltme bana! Evleniceksin buna mecbursun.. mecburum."
"Mecbur falan değilim.. hiç tanımadığım bir adamla evlenmek istemiyorum ve bunu yapmadan önce bana danışmalıydın!"
"Danışacak vaktim olsaydı danışırdım.. o an karar vermem gerekiyordu verdim!"
"Ya bana söylemeliydin borcun olduğunu ben sana verirdim ama tabi sen... Boşuna konuşuyorum ya gerçekten.. ne desem boş"
Babama hayal kırıklığıyla bakmaya devam ettim. Beni canından çok seven babam tanımadığım biriyle mi evlendiricek! Ama pek öyle değilmiş canından çok sevmiyormuş ben yanlış hissetmişim..
"Tamam evleneceğim ama bir daha seni görmek istemiyorum!"
Bana sadece bakmakla yetinmişti. Bende babama söyleyecek söz bulamadım kafamı umutsuzca iki yana sallayıp odadan çıktım eşyalarımı alıp hızlıca evden çıktım..
Ağlamicaktım ve burdan gidicektim..
Tam arabaya bindiğim sırada annemin gelmesi ile durdum.
"Konuşabilir miyiz?"
Anneme zoraki şekilde gülümseyip kafamı olumlu anlamda salladım arabadan inip söyleyeceklerini dinledim
"Canım benim, üzülme lütfen."
Alayla gülümseyebildim sadece.
"Nasıl üzülmeyeyim anne, tanımadığımız etmediğimiz birine sattı beni ne acelesi varsa haftaya evlenicem!"
Bağırmamak için kendimi zor tutmuştum.
"Tamam anlıyorum seni ama sadece baban borcunu ödeyene kadar.."
Annemde aynı düşünüyordu ama kimse ne çekiceğimi bilmiyordu..
"Benim gitmem lazım, görüşürüz"
-8 saat önce-
Jungkook
Sekreter Young imzalanması gereken kağıtları getirdiğinde tek tek imzaladım.
"Han Bey geldi mi?"
Bi' yandan imzalayıp bir yandan konuşuyordum.
"Gelmedi efendim."
İmzalama işim bittiğin de kalemi sert bir şekilde masaya bıraktım. Derin nefes aldım, her zaman günü uzatıyordum ama daha fazla uzatamayacaktım. Sınırı dolmuştu. "Çıkabilirsin."
Telefonumu ve arabamın anahtarını alıp çıktım."Jungkook nereye?"
Omzumun üstünden odasından yeni çıkan Jimin'e doğru dönüp bıkkın bi' nefes verdim.
"Han Bey verdiğimiz süreyi doldurdu onun yanına gidiyorum."
Kafasını olumlu anlam da salladı. "Tamam bende geliyorum."
Beraber gelen asansöre binip Han Bey'e sürenin dolduğunu ve buluşacağımız yerin konumunu mesaj attım. Şirketten çıkıp gelen arabaya bindik.
..."Han Bey, size verdiğim süreyi doldurdunuz, biliyorsunuz değil mi?"
Kol düğmelerimi düzeltim..
"Az birşey toplayabildim gersini sonra versem?"
Bıkkın bir nefes verip kol düğmemi düzeltmeyi bıraktım aklıma gelen seçeneği sunacaktım.
"Hiç kimse böyle yapmaz, şuan bile ölmüştünüz.. ama ben iyi biri olarak bir teklif ile geldim."