Onikinci bölüm...
"Kayboldum ama haritayı ben yaktım."
"Arayış"
Acıyan başıyla beraber gözlerini açmakta zorluk çekti. Bedeni yan bir şekilde yatıyordu fakat elleriyle ayaklarını bir türlü hareket ettiremiyordu. Yavaşça açtığı gözleri bir çift siyah ayakkabıyla karşılaştı. Daha sonra tekrar tekrar kapatıp açtı gözlerini. Nerdeydi? Hatırlamaya çalıştı. Hatırladığı an ise gözlerini şiddetle açtı.
"Nerdeyim ben?" Kurumuş boğazıyla sesi fazla çıkmamıştı.
"Ah uyandın sonunda." Karşısındaki sandalyede oturan adam ayağa kalkıp yanına geldi. Onu kolundan tutup doğrulttuğunda karşısındaki sandalyeye dönüp oturdu.
" vay be meşhur Ülkü sensin demek ki?" Sorduğu soruya bir anlam verememişti. Fakat zekiydi ve burdan çıkış için aklını kullaması zorunluydu.
"O kim?" Diye sordu. Karşısındaki adam gür bir kahkaha attı çünkü yapmaya çalıştığı oyunu anlamıştı.
"Ben Sinan Ülkü seni daha önce Okan için defalarca takip eden kişiyim." Ülkü yakalanmanın verdiği üzüntüyle gözlerini kapattı. Tekrar açtığında karşısındaki yüzü inceledi. Onu daha önce görüp görmediğinden emin değildi. Dikkatli bakışlarını çekip neden burda olduğuna kafayı yormaya çalıştı. Niye burdaydı bilmiyordu, Asrın'a olan inadı buna mal olmuştu.
"Neden burdayım?" Dedi sakin çıkmasına özen gösterdiği sesle. Sinan ise kaşlarını kaldırıp sorduğu soruyu düşündü.
"Immm.. sahi neden burdasın?" Aynı soruyu merakla sordu. Bu sefer kaşlarını çatma sırası Ülkü'ye aitti. Derin bir nefes aldı. Sakin kalmaya çalışıyordu ama oldukça gergindi.
"Beni neden burda tutuyorsun?" Asıl sorması gerken soru kesinlikle buydu. Sinan ise bacak bacak üzerine atıp omuzlarını silkti. Yüzüne geniş bir gülümseme yerleştirip alaycı bir şekilde konuştu.
"Bilmiyorum, seni görünce ağırlamak istedim." Ülkü sinirlenerek dikleşti. Ne demek görünce ağırlamak istedim. Madem bir amacı yoktu elleri neden bağlıydı? Sinirleri tepesine çıkmıştı fakat şu an kozlar Sinan'ın elindeydi. Ona göre oynamak zorundaydı. Bu yüzden sakin bir konuşma yapmaya çalıştı.
"Beni bırakacak mısın?" Diye sordu. Ne yalvaran ne de korkak bir tını vardı sesinde. Oldukça düz bir seste sormuştu. Sinan derin bir nefes alarak baktı ona.
"Evet, tabii ki.." dedi. Ülkü bunu duyarak rahatlamaya çalıştı fakat Sinan'ın daha bitmediğini anladığı cümlesini duyana kadar yüzü normaldi.
"Neden geldiğini söylersen?" Şimdi ne diyeceğini bilemeden durdu. Eğer Okan'a bir şey olduğunu düşündüğünü söylerse onu asla bırakmayacağını düşündüğü için aklına gelen ikinci bahaneyi sundu.
"Arkadaşlarımızla olan toplatımıza katılmadı, merak ettiğim için geldim." Ülkü tane tane açıklamaya çalıştı sakin kalmaya özen göstererek. Bu yaptığı açıklama Sinan'ı oldukça güldürdü.
"Sen, Okan'ı merak ettin." Her kelimenin arasında durup güldükten sonra ciddileşerek öne eğildi.
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun. Okan'ı kendinden uzak tutmak için korumayla gezen kızsın sen." Çok yanlış bir yerden açık vermişti. Burdan nasıl döneceğini bilmeyerek omuzlarını düşürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek ile Şeytan
Teen FictionKader uzun bir yol yazmıştı onlara. İsteksizce birleştirmişti yollarını. Bir arada kalmamak için verdikleri çabalar, tam tersine dönüp birlikte olmak için verdikleri bir mücadele olmaya başlamıştı. Mücadelelerine başladıklarında fark etmiştiler bir...