Arabanın içinde sıcaklaşan Ali kıpırdandı arka koltukta. Deniz de onun hareketleri ile uyandı. İkisi de nerede olduklarını anlamaya çalıştılar. İkisi de kendilerine gelirken Ali derin bir nefes aldı ama Deniz bazı şeylerin farkına yeni varıyordu. Uykusuzken mantıklı düşünememişti. Şuan idrak ediyordu bazı şeyleri.
Hızla çıktı arabadan. Ali böyle hızlı çıkışına anlam veremedi ve o da hızla arabadan çıktı. “Ne oldu?”diye sordu Deniz'e uykulu gözlerini çevirerek. “Bulut ile Ağca nerede?”diye sordu. Ali bir eliyle gözlerini ovarken diğer eliyle gelen Ağca ve Bulut'u gösterdi.
Deniz sinirli bir şekilde “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Bulut endişe ile etrafa bakındı ardından da Deniz'in kolundan tutarak zorla arabanın içine soktu. Deniz biraz zorlaştırsa da işi yarar sağlamadı ve kendini arabanın arka koltuğuna buldu. “Asıl sen ne yapıyorsun?”diye sordu ön koltuğa yerleşen Ağca arkasını dönerek.
“Ne işimiz var burada?”diye sordu Deniz kilitli kapının camından dışarı bakmaya çalışarak. “Balıkesir’e gidiyoruz.”dedi Bulut. Kıyıya yaklaştıkları için araba motorunu çalıştırmıştı. “Sizden böyle bir şey isteyen oldu mu?”diye sordu hala sinirliyken Deniz.
“Sırf benim yüzümden, Özlem ile evlenmem yüzünden buradasın Deniz. Vicdan azabından kendimi denize atmadan öne lütfen sus. Lütfen.”
Ağca’nın dediklerinden sonra ağzını açacak olsa da sustu. Koltuğa biraz daha sindi. Sahi ne çabuk unutmuştu. Şuan ön koltuğunda oturan adama aşıktı. Ağca’nın saçları dağılmış ve son derece yorgun gözüküyordu. Hapishaneden çıkar çıkmaz buraya, Deniz'in yanına, gelmişti. Hepsi yorgundu. Zihnen, bedenen, ruhen… Ama bu şuan adam yaraladığını değiştirmiyordu.
Ağca’nın ise kafasında olan tek şey paramparça olmuş arka koltukta ki kızı kurtarmaktı. Belki de cidden hoşlandığı Özlem ile el ele olmasıyla başlamıştı her şey. Bu şuan arka koltuğa sinen kızın onu bu kadar çok sevdiğini nasıl fark edememişti bilmiyordu. İşin zor olan yanı da eğer fark etseydi bir şeylerin olacağını biliyor olmasıydı. Kalbi sanki en başından beri ona aitmiş gibi hissetmişti günlüğünü okuduğu gün.
Düğün gününde Deniz'in gözyaşları onun parmak uçlarına değince sanki kalbine köz bastırmışlar gibi hissettirmişti. Deniz'in gözünden akan o yaşlar onu bu kadar inciteceğini bilmiyordu. O gün anlamıştı kalbinde dosttan öte bir yerde olduğunu.
Özlem’in hamile olması bir nebzede olsa atmıştı Deniz'i kafasından. Ve yahut o öyle sanmıştı. Kendini, düşünceleri tamamen olacak çocuğuna vermişti. Çocuğun onun olmadığı ana kadar. Oysa o çocuk onun düşüncelerini beyin hapishanesinden çıkarma yoluydu.
“Geldik sonunda.”dedi Ali rahatsız koltukta kıpırdanarak. Deniz'in hafif kapanmakta olan gözleri açıldı. O kadar zaman geçti mi diye düşündü. Hepsinin bacakları uyuşmuştu. Balıkesir’in sınırlarında ki bir ilçeye gelmişlerdi. “Sındırgı.”tabelasının yakınlarında bir yerlerde boş bir ev vardı.
Bu Ali'nin dedesinden ona kalan ama kimsenin uğramadığı bir yerdi. Kim böyle sessiz, pek bir şeyin olmadığı hem ilçe hem il merkezine uzak bir yerde kalmak isterdi zaten. Bulut huzursuz bir şekilde kıpırdandı. Evde hiçbir şey olmadığını tahmin edebiliyordu. “Ben merkeze gidip karnımızı doyuracak bir şeyler bakayım.”dedi ve diğerleri arabadan inince tekrar arabaya bindi. Deniz de biraz duraksadıktan sonra arabada Bulut'un yanına bindi.
“Ne yapıyorsun?”diye sordu Bulut dönerek. Deniz'in yakalanma ihtimalinden korkuyordu. “Merak etme yanından ayrılmayacağım.”dedi. Deniz köpek yavrusu gibi bakmaya başlarken. Bulut oflayarak araba camını açtı “Çok geçmeden geliriz biz abi.”dedi ve motoru çalıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CENNETİN ÇOCUKLARI
Fiksi Remaja"Betimlemelerin çoğunu kaldırdığım ve ağlayarak bitirdiğim hayatımda hep kelimeleriyle var olacak dört çocuk;" ------- Cehennemde kaybolan cennetin çocukları. "İnsan hayatı kalp ritmine benzer. Monitörde görünen düz çizgi senin öldüğünün işaretidir...