İçimdeki Boşluk

41 2 2
                                    

Gün ışığının cama vurmasıyla uyandım ama zihnim uyanmamakta direniyordu sanki. Zorla doğrulup kalkmak üzereyken yanımda yatan Tarçını fark ettim. Lavaboya doğru yürüdüm. Aynadaki yansımam ruhumun tam tersiydi sanki. Hemen bir kahve yapıp cam kenarına kıvrıldım. İçimde koskaca bir boşluk vardı ne birinin doldurabildiği ne de yok sayabildiğim. Kendimi sevgisizlikten ölecekmişim gibi hissediyorum. Kızlardan uzak durmaksa benim tercihim oldu hep. Hepsi birbirinin aynısı gibi sıradan ve basit geliyordu. Tamam, belki o kadar da yakışıklı ve gösterişli biri değilim ama kesinlikle sıradan olduğumu düşünmedim hiç. 1.80 boylarında esmer gayet alımlı bir görünüme sahibim. Bir kız ne bekler ki bir erkekten ? Tip, para, akıl yeterli midir? Ben ne beklerim bir kızdan? Cevabını bilmemekle birlikte böyle birini bulamayıp ölene kadar yalnız kalmak düşüncesi beni ürkütüyordu. 25 yaşıma gelmiş hala beni etkileyecek bir kız tanımamıştım. Düşüncelerimden sıyrılıp saate baktım. Randevuya geç kalmamam gerekiyordu. Hemen üzerime mavi bir gömlek giydim. Tarçının mamasını da koyduktan sonra evden çıktım .

***

Kapıyı çaldım. Muhtemelen psikoloğum beni bekliyordu. İçeri girince hemen o yumuşaklığına alışkın olduğum deri koltuğa yönlendirdi beni. Usulca uzanıp bugün bu koltuğun beni rahatlatması için dua ettim. Ben sessizliğimi korurken psikoloğum söze girdi

-Bugün nasılsınız bakalım?

-Hissiz

-Ne demek hissiz anlatın bakalım.

-Bilmiyorum insanın iyi veya kötü olması için bir şeyler hissetmesi gerek benimse içimde kocaman bir boşluk var.

-Sizce bunun sebebi ne olabilir.

İçimden bir kaç küfür sıraladım. Sebebini bilsem iyi olabilirdim ve sana gelmeme de gerek kalmazdı zaten.

Ters ters bakmamaya özen göstererek ;

-Bilmiyorum, demekle yetindim.

Yine o gizemli defterine bir şeyler karaladı.Acaba bir gün okumama izin verecek miydi onları? Gizlice yürütmeyi de düşünmemiş değildim.

-Uzun zamandan beri bir kız arkadaşınız yok sanırım.

-Evet yok

-Bu sizin tercihiniz mi yoksa eski kız arkadaşınız öldüğünden bu yana kimseyi onun yerine koyamıyor musunuz? Bana biraz daha ondan bahseder misin? Sende ki yeri tam olarak neydi?

Ona Adayı anlatmaktan nefret ediyordum. O kadar özeldi ki benim için kimsenin bilmemesi gereken bir sır gibiydi. Bu soruyu ne kadar cevaplamak istemesem de istemsizce söze başladım.

- Adanın bendeki yeri büyüktü. İlk aşkımdı. Onun hatıralarına büyük saygım var. 3 yıl oldu ama hatırlamadığım tek bir gün bile yok. Denedim başka biriyle birlikte olmayı ama hiç biri Ada kadar tamamlayamıyor beni. Bir çoğundan sıkıldım, bazıları sadece param için benimle birlikte oldu ama hepsinin ortak yönü sıradanlık...

-Yani demek istediğin seni tamamlayan birisi olmadı hiç Ada gibi. Hayallerindeki insanla karşılaşamıyorsun. Peki sen neden ona ulaşmayı denemiyorsun?

-Ne demek istiyorsunuz?

-Belki de mükemmele ulaşmak istemek ruhsal bir saplantıya dönüşmüştür. Neden yazmayı denemiyorsunuz?

Yerimden doğrulup soran gözlerle baktım ne saçmalıyordu bu herif? Bir şey anlamadığımı fark edince sözlerine devam etti.

-Yani hayallerinizdeki kişiyi yazın, hayatınızı, onunla yaşamak istediklerinizi vs vs... Neden denemiyorsun?

Saçma gelmişti söyledikleri yine de düşüncelerimi kendime sakladım.

-Neden olmasın deneyeceğim.

***

Şirkete vardığımda herkes çoktan başlamıştı çalışmaya. Babam patron olmasa çoktan kapı dışarı edilirdim. Birinin bana doğru seslendiğini görünce hemen kafamı çevirdim. Bu başbelası sekreterim Ezgiden başkası değildi.

-Günaydın Berke bey. İmzalamanız gereken evraklar var ve saat 1 de reklamcılarla iş görüşmeniz var ama ondan önce takım elbiselerinizi giymeniz gerekiyor gerçi böyle de kötü görünmüyorsunuz ama .

-Tamam Ezgi tamam , diyerek sözünü kesmesini diledim içimden.

Ezgi 1.70 boylarında küt saçlarıyla beyaz tenli bir kızdı. Benden hoşlandığını her haliyle belli ediyordu ama aynı zaman da bir çok kişiyle de flört ettiğine bahse varım. Babamsa bu listenin en başındaydı sanırım. Kim patronun oğluyla da flört etmek istemezdi ki. Bilirsiniz işte yine bir sıradanlık.Odama geçmeden önce babamın kapısını çalıp kontrol etmek istedim. He zamanki gibi odasında masa başında çalışıken buldum.Görür görmez içeri buyur etti.

-Günaydın baba yine erkencisin.

-Sende her zaman ki gibi gecikiyorsun.

-Sabah randevum vardı psikoloğun yanından geldim.

-Ne fark eder ki yarın yine gecikeceksin, benden sonra tüm şirketi sen yöneteceksin hala sorumluluk almak istemiyorsun.

-Daha sen varsın baba bana düşmez sen varken.

-Kendini hazırlaman gerekiyor. Saat 1 de iş görüşmen var hadi son hazırlıklarını yap bakalım.

Kafamı evet dercesine sallayıp odamın yolunu tuttum. Ezgi elindeki evraklarla beni kapının önünde bekliyordu. Kapıyı açıp odama girdim. Birkaç imzadan sonra onu yollayıp sıkıcı günün bir an önce bitmesi için dua ettim.

***

Sonunda bitmişti ve kapının önündeydim.

Kapının açılmasıyla Tarçın üzerime atladı. Suratımı yalayıp beni gıdıklıyordu. Bu onun seni özledim demesinin somut haliydi. Mamasını koyup kendime bir kahve yaptım. Yarım kalmış kitabımın som sayfalarını okumaya başladım. Kitaplarda nasılda mükemmeldi her şey. Gerçek hayatta böyle şeyler olmazdı mutlu sonlar kitaplara özgüydü. Yine bitmişti işte bir kitabın daha sonuna gelmiştim. Bu kitabı da ele geçirmiş bir zafer edasıyla kitaplığımdaki yerine koydum. Yatağıma uzanıp bir süre tavana boş boş baktından sonra ışığı kapatıp kendimi uykunun huzurlu kollarına teslim ettim.

***

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 19, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÜtopyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin