Arkadaş

5K 424 125
                                    

"Lordum Dumbledore'un kızın hasta ve yorgun olduğu gerekçesiyle bugüne ertelediği duruşma-"

"Kısa kes Lucius." diye tısladı Lord Voldemort.

Malfoy sanki mümkünmüş gibi başını daha da eğerek, "Bakanlığa gelmediler Lordum." dedi tek nefeste.

Lordunun inip kalkan göğsüne ve onların alıştığının aksine daha sakin ve meraklı ifadesinden daha korkarak telaş içinde devam etti. "Dumbledore bir açıklama yapmadı, Bakan-"

"Kısa ne demek Lucius." dedi Voldemort sıktığı dişlerinin arasından. kendini tutmakta zorlandığını belli ederek asasını sardı.

Korkuyla nefesini tuttu Lucius Malfoy.
"Oğlum Draco onların bu sabah Nurmengard'a gittiğini bildirdi Lordum."

"Kız büyük salona koşarak gelmiş ve Dumledore'a onu Nurmengard'a götürmesi için yalvarmış."

Karanlık Lord'un kırmızı gözlerini masaya çevirmesiyle rahatlayarak devam etti.

"İlk geldiği güne göre perişan haldeymiş ve sadece Grindelwald'u görmem gerek diye sayıklıyormu-"

"Sus..."

Lordun emri onu durdurdu. Kafasını biraz kaldırdığında gördüğü, gözlerini yumduğu ve devasa yılanı koluna dolanırken sakinleşmek için derin derin nefes almasıydı.

Alanis'in asla onu bırakıp, ölüm denen muggle zayıflığına boyun eğmeyeceğini bilmek ona büyük bir haz veriyordu. Şimdi ise onun Hogwarts'ta, perişan bir halde Albus Dumledore'a yalvardığını bilmek, düşünmek...

Malfoy'a saatler gelen, dakikaların sonunda boğuk bir sesle konuştu.
"Oğlunla konuşmak istiyorum Lucius.
Onu en kısa sürede buraya getir."

"Narcissa'yı al ve bakanlığa git. Onlar geldiğinde orda olun. Hiçbir şey yapma sadece orada dur. Alanis seni tanıyacaktır."

Lordun sözlerinden hiçbir şey anlamayan Lucius yere bakmayı sürdürdü. Kız onu nasıl tanıyacaktı ki?! Elli yıl öncesinden geliyordu.

"Lordum, kız nasıl anlayaca-"

"Alanis anlayacaktır Lucius." Başını aşağı yukarı salladı, sanki kendi kendine konuşuyordu. "Bir işaret verecektir eminim."

Lucius Malfoy kesinlikle anlamıyordu. Kızın onun kim olduğunu, kim için çalıştığını anlamasını ve işaret vermesini bırakın Lord Voldemort diye birinin yaşadığını bilmesinden bile şüpheliydi. Odadan çıktığında Karanlık Lord odada koluna dolanmış yılanıyla yalnız kaldı.

Dün gelen Gelecek Postası'nı aldı eline. Gazetenin üstündeki resme baktı.

Sevgilisinin herzamanki gibi altın sarısı saçları topuz yapılmışken, üzerinde yine o karanlık pelerinlerden vardı. Buz mavisi gözleri gittikçe kararıyordu, yüzlerce fotoğrafçının flaşlarının onu rahatsız ettiği çok belliydi. Kaskatı duruyordu bir duygu kırıntısı bile yoktu yüzünde.

İskeletimsi parmakları, ondan izinsiz resmin üzerinde dolaşırken, dudakları istemsizce kıvrıldı. O ifadesizliğin içinde yatan nefreti çok iyi tanıyordu çünkü.

Derin bir nefes aldı.
"Neden? "

"Neden?"

Çok fazla soru vardı. Alanis asla kendi isteğiyle gitmezdi. Albus Dumbledore onu zorla göndermişti, bundan emindi. Ama Alanis neden hala orda duruyordu, neden Dumbledore'a yalvarıyordu?

Gri Prenses (Grindelwald'un Kızı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin