Az sonra patlayan flaşların dolduracağı kırmızı halıya adımını atmadan önce son kez saatini kontrol etti Lee Minho. Özenle yapılmış saçını bozmamaya dikkat ederek alnındaki ter damlalarını sildi. Tek yapması gereken gülümsemek olacaktı ancak gergindi. Bunu defalarca kez yapmış olmasına karşın bu seferki farklıydı. Daha önemliydi bu kez.
Kalp atışları vücudunu ele geçirdiğinde kameralara gösterdi kendisini. Gözüne tutulan beyaz ışıklara içtenlikle gülümsedi, el salladı. Çığlıklar koparken menajeri ve korumalarının yardımlarıyla binaya giriş yapabildi sonunda, rahat bir nefes aldı.
Bu işi yıllardır yapıyor olmasına rağmen kameralar onun düşmanı gibiydi. Sevmezdi öyle şeylerdi, samimi bulmazdı.
Onun için samimiyet doğrudan seyirciye hitap etmekti. İki üç mercek arasından onu izleyen milyonlarca insan aslında hiç yok gibiydi, yalnız hissediyordu Minho. Onun alkışlara ihtiyacı vardı, tutkuya ihtiyacı vardı, gerçek hislerini gösterebileceği bir partnere ihtiyacı vardı.
Ancak Lee Minho arzuladığının aksine böyle bir hayat yaşamıyordu. Samimiyetten uzak, insanların kirli düşünceleri ile fesat niyetlerini tatmin etmeye dayalı bir hayatı vardı.
Binada üst kata çıkan asansöre binerken aklında hala daha doğru olanı yapıp yapmadığı düşüncesi vardı. Bunu düşünmek için biraz fazla geç kalmıştı ama. İş işten geçmişti.
Bu filmde oynamak konusunda çok büyük şüpheleri vardı ve çekimler boyunca da sürmüştü bu endişeleri. Şimdi ise filmin galasında olmasına rağmen sanki teklifin ilk geldiği günü yaşıyordu o.
"İyi misin?"
Arkasını dönüp kendisini şüpheyle süzen menajerine kuru bir gülümseme sunup "İyiyim" dedi. "Kapalı alan rahatsız etti birazcık"
Adamın tek kaşı şüphe ile havalandı. Hwang Hyunjin Minho hakkındaki her şeyi bilen kişiydi ve kapalı alan fobisi olmadığından oldukça emindi. Yine de üsteleme gereği duymadı ve önüne döndü. Gerginlikle soluyan Minho'yu düşünceleri ile baş başa bıraktı.
Titreyen parmaklarını yumruk yapıp yutkundu Minho. Alnından ter damlaları akmaya başlarken gözleri kaçıncı katta olduklarını gösteren minik ekrana odaklıydı.
Gökdelenin en yüksek noktalarından birisine ulaştıklarında kapılar aralandı. Direkt dışarı çıkıp yerine yerleşme hayali ile atıldı Minho ama dışarı çıktığı gibi Hyunjin onu kenara çekti.
"Henüz 2 saat var. Gidip birileriyle konuş ve kameralara bakma. Zaten herkes seni çekiyor olacak, doğal davran"
Gözlerini etrafta gezdirip Minho'ya yaklaştı. Kolundan tutarken sessizce konuştu "Özellikle Jisung'un yanına git"
Gözlerini devirmemek için kendisini zor tutarken başıyla onayladı onu Minho. Kenara çekilen Hyunjin'i göz ardı ederek oyuncuların topluca sohbet ettiği alana ilerledi.
Onu görür görmez neşelenen iş arkadaşları hemen tebriklere başladı. Kibarca onları kabul ederken gözlerini gezdirdi Minho. Jisung'u aradı gözleri ama bulamayınca karşısındaki konuşan kişiye döndü tekrar. İlgiyle söylediklerini dinledi ve birkaç şakayla birlikte masadakilerin gülmesini sağladı.
İşte bu tam olarak Minho'nun sevmediği şeydi. Bu insanlar, kameralar, güvenlikler ve gördüğü samimiyet tamamen bir yalandı. Hepsi vardı ama hiçbiri yoktu.
Minho artık oynadığı hiçbir filmden o eski tadı alamıyordu. Kameranın karşısından çok bir sahnede bulunmanın verdiği heyecan ile seyircilerin alkışları onu duygulandırıyordu. Hoşuna gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not Movie // Banginho
FanfictionDünyaca ünlü bir film yıldızı olan Lee Minho yaptığı en büyük hatanın bedelini ödemek zorunda kaldığı bir akşamda geçmişinin başrolü ile bir konuşma sahnelemek zorundadır. [Oneshot] ©[Skzinthefest için yazılmıştır]