3. Her Şey Daha Yeni Başlıyor

450 26 12
                                    

TÜM OKUYUCULARIMDAN ÖZÜRDİLİYORUM. BİRKAÇ GÜNDÜR WATTPAD'E GİREMİYORUM BU YÜZDEN YENİ BÖLÜMLERİ DE YOLLAYAMADIM. HATTA AZ ÖNCE ŞAŞAKALDIM. BİRKAÇ GÜN ÖNCESİNE KADAR OKUNMA SAYISI 118 FALANDI. AZ ÖNCE GİRDİM VE 711 OKUNMA!!! BU BELKİ KÜÇÜK BİR ŞEY GİBİ GÖRÜNEBİLİR GÖZÜNÜZE AMA BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ.ALLAH NAZARLARDAN KORUSUN :D OKUYAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM. VOTE ATMANIZDANSA YORUMLARI DAHA ÇOK ÖNEMSİYORUM BU YÜZDEN YORUM ATARSANIZ ÇOK SEVİNECEĞİM. HEPİNİZİ SEVİYORUM! :3 İYİ OKUMALAR!

''Pars?'' Sesimin fazlasıyla yüksek çıkması kötü bir durumdu elbette. Fakat kendimi tutmam mümkün değildi. Onun burada ne işi vardı ki? O bir hırsızdı sonuçta. Tamam biliyorum ben de bir hırsızım. Evet, daha kötü, daha saklı işlerin içine gömülmüş olan da benim biliyorum. Ama onun ne olursa olsun burada olmaması gerekirdi. Neden buradaydı ki? Ah aptal kafam, neden burada olabilir? Elbette mesleğini yapmak için...

''Siz birbirinizi tanıyor musunuz?''

Çisem'in sorusuyla kendime geldim. Ağzımı açtım ama sadece nefes alıp geri kapattım. Söyleyecek bir şey bulamamıştım. Ne söyleyeyim? Ne söyleyeyim ki?! "Immm... Şey, yani şey işte şey!..." Ağzımdan çıkan her kelime beni daha da dibe geçiriyordu. Daha önce böyle bir duyguyu yakalanmak üzereyken hissetmiştim. Ellerim terlemeye, yutkunmaya ve sürekli tırnaklarımla oynayıp durmaya başlamıştım. Ya Akman ile yalanımız da ortaya çıkarsa? Aslında Akman'ın beni polise vermeyeceğini bilsem hiç umurumda olmaz, masadaki makaronlardan iki üç tane çantama atar "Sayanora!" der ve giderdim. Fakat yalan ortaya çıkarsa Akman cezamın kesilmediğini öne sürerdi ve üzerimdeki tüm kıyafetleri alarak beni hapishaneye tıkardı. Bundan yüzde bir milyon emindim. O yüzden işlerin yolunda gitmesi gerekiyirdu. Ve şu an işler rayından çıkmıştı bile...

"Evet?" dedi Çisem. Bir kez daha yutkunduktan sonra ağzımı açtım. "Asel benim kız kardeşimin arkadaşı." diyerek çenemi kapattırmış oldu Pars. Çisem ona döndü ve "Ah, öyle mi?" dedi. "Benim de akrabam olacak. Abimin yeni nişanlısı Asel." dediği anda Pars gözlerini bana çevirdi. Önce ne yapacağını bilemedim. Belki her şeyi söyleyecekti. Belki beni kolumdan tutup rezil edecek ve evden de atacaktı. Fakat yüzündeki pislik sırıtışını görünce hiçbir şey yapmayacağını anladım. "Öyle mi?" dedi. "Evin ile benim haberimiz yoktu." Evin mi? Evin Pars'ın biricik, değerli mi değerli, kılına zarar vereni öldürebilecek kadar sevdiği ya da büyük bir ihtimalle vücudunu sevdiği sevgilisiydi. Çisem'e kardeşi olarak tanıtmıştı. Doğru ya tamamen aklımdan çıkmış onun burada olma sebebi yalnızca dolandırmak.

"Size söylemeye fırsat olmadı Pars, kusuruma bakma." dedim yüzümde sahte bir gülüşle. Pars ile ben bu saray gibi evin içinde olmasaydık kahkahayı basardı. Fakat şimdi mükemmel rol yeteneği ile "Önemli değil Asel. Ama Evin ve kızlar duyunca çok kızacaklar sana." dedi. Bunun anlamı çok açıktı. Evdekilere bunu anlatacaktı. Nasıl anlatacağından emindim. Beni rezil ederek, küçuk düşürerek. Ve İlter delirecek, Feri ona bunu anlatmadığım için benim yüzüme bile bakmayacaktı. "Söyleme o zaman." dedim bir hışımla. Sesim titrek çıkmıştı. Bunu söylemesini istemiyordum. Eğer söylerse o evde kalmam için hiçbir neden kalmazdı. İlter ve Feri beni bıraksa Pars haydi haydi bırakırdı. "Lütfen. Ben söylemek istiyorum." dedim. Pars gülümsedi ve "Nasıl istersen." dedi.

Bu gergin ortamın havasını Akman'ın annesi Gülten Hanım bozdu. "Çisem erkek arkadaşınla çıkacaktınız siz değil mi?" Gözlerim inanmaz bir şkilde açılıp Pars'a döndü. Pars gözlerini bir bana bir Gülten Hanım'a götürüyordu. Demek erkek arkadaş? Bunu Evin duysa ne derdi acaba? Artık elimde koz olduğuna göre bana sataşamazdı. "Evet." dedi Çisem. "Hadi gidelim." Sonra da Pars ile birlikte çıktılar. Pars'ın çıkarken bana attığı bakışı görmemek elde değildi. Gözleri endişeyle açılmıştı. Gülmemeye dikkat ederek önüme döndüm. Dönmez olaydım! Gazel ve Gülten Hanım'ın keskin bakışlarıyla karşılaşmak korkunçtu. "Akmancığım," dedi Gülten Hanım. "Sen babanın arabasını ustadan alırmısın?" dedi. Akman "Şoför alsın işte." dedi umursamaz bir tavırla. Ne olduğunu anlamamıştı. Gerçi ben de anlamamıştım ya. "Sen al oğlum. Geçen seferkinde çizmişti arabayı. Yeniden yollamak zorunda kalmıştık. Hadi." dedi. Akman "Anne." dedi. Sanki sezmiş gibiydi bir şeyleri. "Akman!" dedi Gülten Hanım. Akman bana kaçamak bir bakış atıp kapıya doğru ilerledi. Kapının kapandığından emin olunduktan sonra Gülten Hanım söze girişti. "O zaman esas konuya gelelim." dediği anda Gazel tırnaklarını koltuğa geçirip "Akman'a yılışmayı kes tamam mı küçük kız!" diye bağırdı. Bana doğru yapılan bu sözlü saldıriya cevap vermek için ağzımı açmamla Gülten Hanım'ın söze başlaması bir oldu. "Gazel, sakin ol kızım." dedi. Sonra az önceki sakin, tatlı halinden eser kalmamış bir şekilde bana döndü. "Bak bana." dedi. "Oğlumun peşini bırakmazsan çok kötü şeyler olur anlıyormusun? Zeki bir kıza benziyorsun. Umarım beni anlamışsındır." Gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. "Valla asıl oğlunuz benim peşimi bıraksın. Karşılaştığımız güne kaç kere lanet edip o günün güzelliğini bozdum siz biliyor musunuz? Ya sadece bırakacaksın, görmemiş gibi yapacaksın. İlla kafana silah dayamamız mı gerekecek?" Hayır, tabiki de böyle demedim. İçimden geçenleri söyleyememenin sinir bozuculuğu ve az sonra söyleyeceğim şeyin utancıyla "Olamaz, biz seviyoruz birbirimizi." diye haykırdım. Sonra da gözlerimi sımsıkı yumdum. 'Bizi ayırmayın." Türk filmlerinde gibi hissettim kendimi bir an. Acaba Filiz Akın olsa şu an yerimde ne yapardı?

"Anne şuna bak ya! Bir de konuşuyor.! Sus sus! Ağzını parçalatma bana!"

Bana bak kızım! Benimle öyle konuşamazsın sen! Ah bir de söyleyebilsem!

''Gazel haklıyken haksız duruma düşeceksin kızım sakin ol.'' dedi Gülten Hanım. Sonra benden tarafa dönüp başımdan ayağıma kadar inceledi beni. Nefesimi verip eteğin uçlarını çekiştirmeye başladım. Ne hale düşmüştüm böyle? Daha iki gün önce mükemmel bir soygun yapıp her şeyi tamamlamak üzereydim. Sadece biraz daha paraya ihtiyacım vardı. Her şeyin tamam olması için. Fakat o gece her şeyi berbat etmişti.

''Ne kadar istiyorsun?''

Gülten Hanım'ın sesi beni tekrardan hayata döndürdü. ''Efendim?'' dedim. ''Para diyorum. Oğlumu bırakmak için ne kadar istiyorsun?'' Bu kesinlikle aşağılamamalıydı. Şu an bu evde bir anlaşmayla bulunuyordum. Kendi isteğimle bile gelmemiştim. Üzerimdekiler benim bir parçam değildi. Davranmaya çalıştığım kişi ben değildi. Eğer şu an kendim olsaydım çoktan burayı terk etmiştim. ''Siz bana ne demeye çalışıyorsunuz? Beni bu şekilde küçük göremezsiniz!'' dedim ve ayağa fırladım. Koltuktaki çantayı elime alıp ''Beni ağırladığınız için teşekkür ederim.'' dedim. ''Ha bu arada, sizin paranızı falan istemiyorum.''

   Sevgilisinden ayrılmış ergen kızlardan farklı bir duygu içerisinde değildim. Resmen sahte sevgilimin annesine trip atıp evden çıkmıştım. Allah'ım öyle ergenler gibi nasıl ''Biz birbirimizi seviyoruz.'' diyebilmiştim? Türkiye'nin baş belası Maskeli Hırsız bunu nasıl yapmıştı. Şu iki gündür hissetmediğim şeyleri yapıyordum. Bilmediğim şeyleri, Feri'nin izlediği dizilerde görüp güldüğüm şeyler başıma geliyordu. Kız bir erkekle zorla nişanlanır mıydı ki? Hem de bir anda haberi olmadan? Ve sonra birden benim başıma gelmişti. Aniden başım bu saçma belanın içine nasıl girmişti lanet olası! 

   Yolun ortasında kaşlarım çatık bir şekilde yürürken önümde simsiyah kocaman bir Bentley Mulsanne durdu ve arabaya çarpmamak için geriledim. Bu arabaya çarpılır mı Allahınzı severseniz. Arabanın kenarından çekilip topuklularımın bacağımın birine takılmasıyla tökezledim. Bileğimin acısıyla ''Şanssızlığı soyadım yapmaya mı çalışıyorsunuz?'' diye bağırdım. O sırada arabanın kapısı açıldı. ''Özürdilerim hanımefendi.'' diyen bir ses geldi arabanın içinden. ''Tabi zenginlerin ilgi alakasına alışınca...'' Arabadan birkaç tıkırtı geldi ve dışarıya siyah spor ayakkabılı bir adam çıktı. Başımı kaldırıp adamın yüzüne odaklandım. İlk dikkatimi çeken sarı uzun saçlarıydı. Ve ,neden şaşırmadım acaba, bu Pars'dı. Beni kolumdan yakalayıp çekiştirdi. ''Ne yapıyorsun bıraksana!'' diye cingar çıkarmama rağmen hiç acımadan kolumu sıkıp sokağın köşesine götürdü ve sırtımı taş duvara sertçe vurdu. ''Seni öldürürüm Pars bırak be...''dememe fırsat kalmadan Pars saçlarımdan tutup başımı yere eğdi. ''Zenginlerin ilgisine benzemiyor değil mi?'' dedi dişlerinin arasından. ''Küçük sırrını evdekiler öğrenince ne yapacaksın bakalım?''

MASKELİ HIRSIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin