Bölüm 1

39 5 1
                                    

Medyada Ebruu vaaaar!! :)



''Yemişim okulunu, hem ben popçu olucam.

Olamazsam da alır beni zengin bir göbekli.''(Anonim)


''Al işte! Böyle olacağı başından belliydi, oof of! Bu sefer sıçtım.'' Yine kendime kızıyordum, çünkü yine ergen bir erkeğe tüm yetkiyi verip hayatıma sıçarken kenardan izleme şansı kazandım. Hani böyle kendi elinle gözünü oyarsın ya, acıta acıta... İşte bir numaralı hobim, boş bıraktılar mı gözümü oymakla meşgul oluyordum. Artık sıra bir suçlu aramaya gelmişti. Ama suçlu arayacak vaktim olmayacaktı, yine bir bok yemiştim ama ne bok..


Sercan, hayallerimin kaslı bebesi. 12. sınıf öğrencisi, öğretmen çocuğu, doğuştan torpilli yani. Rabbim ne güzel yaratmış, bi de babası bizim okulda çalışıyor. Yani okulumuzun gözde öğrencisi, babası fizikçi, çocuğa bir şey mi yaptı bir fomül filan çarptı büktü elektrik akımıyla böyle bir sonuç mu çıkardı bilmiyorum ama çocuk hiç aceleye gelmemiş. Müdürün de gözdesi ama diğer yandan bakalım bir de: nerde pislik orda Sercan, nerde gerekmez iş orda Sercan, nerde heykel; hah işte o bizim Sercan. Her şey onun yüzünden olmuştu, ama fena kaşınmıştım. Şimdi onun yatak odasında, don kilot oturuyorum. En başa gidelim, bir hafta öncesine...


Her gece rüyalarıma giren o meleğimsi yaratık, Zeus'um benim. Hem kıvrık hem uzun sapsarı kirpikleri güneşte parıl parıl parlıyordu. Kasları da gerim gerim gerildikçe değmeğin keyfime. Basket maçı, 12. sınıflar arasında ve aslında izleyiciye kapalıydı. Dersimiz boş olunca hemen sahanın kenarındaki amfide aldım soluğu. Bana baktı göz kırptı. Ah Sercan'ım, yiğidim, götür beni bu diyarlardan.(İç sesim biraz kıro da). Bir basket oynayışı var, o topu potaya bir sokuşu... Bir anda basketçi kesildim, saçma sapan tezahüratlar yapıp çocuğu da rezil ediyorum, oyun duruyo ben ''ofsaaayt'' diye bağırıyorum filan. Ağzım bir karış açık salyalar akıta akıta izliyorum. O anda biri beni dürttü, en son Elif yanımdaydı, o an hatırladım:''Elif bi git yaa, burda işim gücüm var, daha kazanırlarsa tebrik edicem...'' kafamı bi kaldırdım ki Elif'in sakalları çıkmış, ödüm koptu. ''Ne zamandan beri adım Elif?'' dedi Mert.

''Maç izlerken kendimden geçiyorum, çok heyecan verici de.'' Elleri cebinde dikiliyordu yanımda, gözümün içine içine bakıyordu:

''Hangisi? Maç mı yoksa diğeri mi?''


''Mert saçmalıyosun..''


''Sen çocuk mu kandırıyorsun Ebru? Neyse, ağzına sinek kaçmadan kantine gidelim. Çocuklar orda, sen niye burdasın..tabi ya, maç...'' Arkasını döndü ve ilerlemeye başladı, Mert'in arkasından tin tin kantine kadar gittim. İki sene peşinden koşmuştum bu çocuğun, ama ayrılmanın vakti de gelmişti. Diğer kızlara da şans vermek lazım, belki teselli ederlerken sevgilisi olur birkaçı.

Erkekler bir süre sonra kendilerini sevgililerinin babası sanmaya başlıyorlar: 'o etek ne öyle, o saç neden öyle yapıldı, gömleğin üstüne yapışmış çıplak gibisin, eteğim nerde demiştin ben etek göremiyorum...' Bir de öğüt verirler ki evlere şenlik: 'terledin mi sen, çorabın çok inceymiş bacakların üşüyecek, gömleğin de ince, üşütürsen çocuğumuz olmaz bi tanem...' Iykk.


Bir an önce özgürlüğümü kazanıp Sercan Ayartma projesine start vermek istiyordum. Kantine girdik. Sıcak çikolata, köfte, kahve, adaçayı... Hepsinin kokusu birbirine karışmıştı, midem kalktı. Saçlarımı geriye attım, salına salına ilerledim. Beyaz gömleğim, gri eteğim, konverslerim, ten rengi çorabım, 'şans, aşk, para' bilekliklerim, gömleğin içinde siyah askılı bluzum. Tam bir ergendim, bizimkiler -Selçuk, Banu, Beril, Emir- bir masada oturuyorlardı. Mert bi sandalye çekti oturdu. Tam bir öküze yaraşır hareketlerle bir sandalyeye de ayağını koydu. Sandalye kalmamıştı bana. Selçuk ayağa kalktı, yan masadan bi sandalye alıp oturmam için yanıma koydu. Ben oturmadan da oturmadı. Sanki sevgilim Mert değil de Selçuk'tu. Mert bozuldu tabi, Selçuk'a atar yaptı. ''Oğlum boş versene sen, ne karışıyosun. Ayakta beklemek istedi belki.'' Selçuk da bir şey idyemiyo garibim, ''Abi abartma işte, oturalım kahvemizi içelim yani ne içiyosanız onu için işte güzel güzel.''

Lan keşke zamanında Mert öküzü yerine bu çocuğa yazsaydım. Okul bitene kadar sandalyemi çeker, kahve ısmarlar, hoş sohbet ederdi, kötü mü olurdu.


Arkadaşlar, Merhaba :) Ben Sevde. Bu benim ilk hikayem. Aslında fark ettiğiniz gibi bu bir günlük. Ger çek bir hikayeden alıntı. Tabi ki isimler gerçeğinden faklı, ama kendinizden birçok şey bulacağınız bir hikayesi var. Yazmaya çok ara verdiğimin farkındayım, umarım sonuna kadar götürebilirim bu işi. Şimdiden teşekkürler. Yakında aktif olacağım YouTube ve Instagram'dan beni takip edebilirsiniz. İyi okumalar :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 22, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

What The Fuck?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin