1. Bölüm

1.4K 73 3
                                    

Doğu Karadeniz' in kenarında bir sahil kasabasında anne ve babasıyla yaşayan, büyük bahçeli küçük bir evleri olan ve bir de küçük balıkçı teknesiyle her yıl balığa çıkan Asya adında koyu kestane rengi dalgalı saçlara, açık kahve gözlere sahip on dört yaşında bir kızım.

Her yıl tatillerde babam ile birlikte balık avına çıkmak için sabah erkenden sahil kenarına gidip, küçük bakıkçı teknesi'ni hazırlar ve Karadeniz'in güzelliğine karşı denize açılırdık.

Bu küçük çekirdek ailem ile birlikte mutlu bir hayatım vardı. Bu on dört yıllık hayatıma olabildiğince çok anı doldurmuştum.

Sahil kenarından her ayrıldığımız da kendimce hayaller kurardım. Teknemizi bir korsan gemisinin gelip, kaçırdığını ve onlara karşı savaştığımı hayal ederdim. Daha sonra biz onların gemilerini ele geçirip, bütün hazinelerine el koyardık.

Tabi bu hayaller uzun sürmezdi. Babam yanıma gelip, beni hayal aleminden gerçekliğin dünyasına getirirdi.

Bir elime kovayı bir elime de fırçayı verip, tekneyi temizlememi söylerdi. Bu teknede babamın küçük miçosuydum. Ben silip süpürme işini hallederken kendisi de gidip, ağları hazırlardı.

Ağlar hazır olunca da onları birlikte Karadeniz'in dalgalı sularına bırakırdık. Eğer o gün deniz cömertse şayet ağımız balıklarla dolardı. Değilse de "Nasip" deyip kaderimize razı gelir ve eve dönerdik.

Eğer ağımız dolu olursa dönüş yolunda babam balıktan kazandıklarıyla bana ne istersem alırdı. Bazen birlikte ilçeye de giderdik. İlçeye gittiğimizde işler daha da değişirdi. Babamı ikna edip, birlikte ilçe de ki yüksek tepeye çıkıp, birer bardak Karadeniz çayı aldıktan sonra manzaranın keyfini çıkarırdık.

Birlikte geçen gemileri izler ve uçsuz bucaksız denizin bu canım güzelliğiyle hayallere dalardık.

Dönüş yolunda da annemin sevdiği meyvelerden alıp, yeniden tekne ile kasabaya dönerdik. Günlerimiz hep böyle güzel geçerdi.

Bazen babam, annem ve beni alıp, yaylalarda ki eğlencelere götürür akşama kadar eğlenirdik.

Taa ki o güne kadar...

****

Babamla yine her zamanki gibi balığa çıkacaktık. Sabah daha gün doğmadan erkenden kalkıp, hazırlandıktan sonra balığa çıktığımızda yemek yemek için bir sepet hazırladım ve elime aldıktan sonra evin kapısından dışarı çıktım.

Adımımı dışarı atar atmaz beni koyu kasvetli bir hava karşılamıştı. Bu, Karadeniz de bugüne değin belki de gördüğüm en kasvetli havaydı. Gökyüzü neredeyse tamamıyla siyaha dönmüştü.

Bir an için gözlerimi kapatıp açmak geldi içimden sanki hayal görüyordum. Kısacık bir sürede gözümü açıp kapattığımda gökyüzünün hâlâ aynı, hatta daha da kasvetli bir hal aldığını gördüm.

Sanki gözümü açıp kapattıkça bu kasvetli bulutlar daha çok üzerime geliyordu. O Karadeniz'in üzerini kaplayan pamuk gibi sislerin yerini adeta bu kara bulutlar almıştı.

Bir an için olduğum yerde donup kalmıştım. Sonra ileriden gelen bir sesle irkildim ve sesin geldiği yöne baktım. Babam tam karşımda durmuş bana bakıyordu.

"Asya ben gidiyorum kızım. Çabuk ol." Dedi.

"Tamam geliyorum baba. Bekle beni."

Tam kapının eşiğinden adımımı dışarıya atmıştım ki bir an da gökten boşanırcasına yağmur yağmaya başladı. Bu o kadar şiddetli bir yağmurdu ki, yağmur damla damla değil adeta bir akar su gibi yere boşalıyordu.

Operasyon: Mühendis (Tamamlandı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin