Koş ! Koş ! Koş !
Her harfe vurgu yaparcasına bağırıyordu.
Suya tüpsüz dalmış birinin iki metre ötesinde köpek balığı görmesinin vereceği, korku, heyecan ve telaşın her tonu hissediliyordu ses tonunda. Karanlık yaklaşıyordu, hissediyordum. Olağan gücümle koşmaya çalıştım ancak ayın yüzeyinde koşmaya çalışmanın etkisini görüyor gibiydim. Gittikçe yaklaşan o şeyden kaçmalıydım ancak yapamıyordum. Bu şey her ne ise engelliyordu. Lastik bir iple belinden bağlanmış ve uzaktaki et parçasına ulaşmaya çalışan zavallı bir kedi gibiydim. Kaçmamı söyleyen kişiyi göremiyordum ki görülecek bir şey olduğunu da düşünmemiştim. Hislerimin bir sese bürünmüş haliydi belki de. Bu beni korkutmamıştı. Bana yardım etmeye çalışıyordu. Koşmaya çalışırken ara ara arkama bakıyordum ancak hiç bir şey yoktu. Benim için geldiğini biliyordum yaklaştığını da hissediliyordum ama hiç bir görüntü yoktu.
Yoğunluğu hissediyordum tüm bedenimde. Karanlık iyice derinlerine çekiyordu ve o an fark ettim ki kovalanmıyordum. Kendim onun içerisine dalıyordum. Korku başlamıştı. Heyecan üst seviyelere ulaşmıştı. Nefes almak mı? Çoktan unutmuştum. İyice boğuluyordum artık. Olduğum yere yığılmıştım. Üzerime atlayacak o korkunç, kırmızı gözlü, tüylü yaratığı bekliyordum. Önce omuzlarından iter sonra kafasına darbelerde bulunur nasıl etkisiz hale getirebilirim diye düşünüyordum. Lanet yaratık gelmiyordu. Sadece boğulmaya devam ediyordum. Nefes nasıl alınırdı? Oksijen neydi? Başka neresi bu kadar kasvetli olabilirdi? Bunu öğrenmeyi istemiyordum.
Keskin bir koku yayılmaya başlamıştı. Eğer burnumdan bir direk varsa çoktan yüzlerce balyozla binlerce darbe yiyip un ufak olmuştu. Karanlık zifiri olmadığı için oldukça sinir bozucuydu. Bir seylerin nereden gelebileceğini görebilme umuduyla kafam fır dönüyordu. Hiç bir şey görmemeyi yeğliyordum. Nedendi bu işkence? Bunu hak edecek ne yapmıştım gerçekten? Hep kısa ve acısız bir ölüm istemiştim ve hayat tekrar karşıma dikilmiş 'istediklerinin olabileceğini mı sandın zavallı' diyordu. Ve ben yine kaderime küfretmemek için kendimi zor tutuyordum. Dizlerimi karnıma kadar çekip cenin pozisyonu aldım. Ve evet artık pes etmiş, ölümümü bekliyordum. Tam o an başımın üzerinde bir şey hissettim ve bir ses. Bir hırlama. Ardından kaygan ve sıvı bir şey suratıma damladı. Kafamı çevirmeye korkuyordum fakat zaten ölmüştüm. Tek gözümle onu zar zor seçerken yüzündeki damarları görmemek mümkün değildi. Ve dişleri, onlar aynı anda bir zebra, fil, bir ceylan sürüsü ve tatlı olarak da bir dinozor yiyebilecek kadar güçlü görünüyorlardı.
Bu kadar büyük bir şey neden beni yiyecek diye düşündüm. Tanrım nelerin içine atıyorsun beni?
Hırlaması gözlerimiz buluştuğunda daha da arttı. Artık kükrüyordu. Sıcak nefesi ve iğrenç çiğ (ve çürük) et kokusu karşısında iyice küçülmüştüm. Tüm gücümle çığlık atıp ses dalgalarımın onu üzerimden atabileceğini düşünmek az da olsa rahatlatıyordu ama bunu yapamayacak kadar da güçsüz olduğumu biliyordum.
Kulakları uzun ve çirkindi. Rengini seçemiyordum ama koyuydu. Karanlığın tüm iğrençliğine karşı bir mıknatıs gibiydi. Her türlü kötü ayrıntıyı kendine çeken..
İki saniye kadar sessiz kaldıktan sonra açılan ağzı ve dişleri karşısında son kez nefes alabilir miyim diye çabaladım. Yapamadığımı görünce gözlerimi kapamaya karar vermiştim ki koca ağzının içinde olduğumu fark ettim. Dişleri boynuma geçerken kanın nasıl boşaldığını tahmin edebiliyordum. Büyük bir sıcaklık hissediyordum omuzlarımdan aşağı akan. Büyük bir acı duyuyordum. Tüm bunlar karşısında hiç bir şey yapamamıştım ne büyük saçmalıktı. Bir çatırtı duyuyordum. Kırılıyordu, başım bedenimden ayrılıyordu. Dünyadaki tüm felsefeciler bir araya gelse anlatamazdı bu acıyı. Bir fısıltı duyuyor gibi oldum.
'Koş !'
Ve ardından bir patırtının sesi dokundu tüm bedenime..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahların İçindeki Gri Kadın
Mystery / Thriller-'Koş' diyordu ses ona. Oysa bilmiyordu astım hastası olduğunu. Ne kadar arzulasa da koşamıyordu kız.. - Çocuk bulmak istedi 'Koş' diye haykırdığı kızı. Onu kurtarmayı istedi. Belki bir tek kişiyi iyi hissettirirdi. - Belki kurtulabilirlerdi..