Arkadaşlar öncelikle belirtmek isterim ki hikayemde hiç bir art niyet güdülmemiş olmakla beraber bir çok eserden de esinlenilmiştir. Her görüşe, partiye ve tarih kişisine saygım ve hayranlığım sonsuzdur. Umarım beğenirsiniz :)Ben Nehir , bu benim ilk kitabım ve kendi hikayem. Yirmi yıl öncesinden, bu güne gelirken günahları ,sevapları ,acılarıyla hepinizden birşeyler taşıyan hayatımı sunacağım belleklerinize. Ama bir farkla;
"Ali"...
Ben yıllar önce öldüm. Yazabilmek ya da nefes alabilmek yaşadığınız anlamına gelmez. Evet ben öldüm. Sevdiğim adamı her gördüğümde, onu kaybettiğimde, yıllar sonra karşıma dikildiğinde, bana son kez güldüğünde, tekrar tekrar öldüm...14.04.1978NEHİR BULUT
Hiç durmadı aşk; dursa bile dünya,
İnsanlar,sevdiler hep bazı insanları.
Cemal Süreya15.09.1959
PazartesiAşk, ismi konulamayan ve çaresi olmayan bir hastalıkmış meğer. Bedenime nüksettiğinde henüz yirmi bir yaşındaydım.Betimlemesi zor bir histir bu. Satır aralarındakı tanımlardan uzak, esaret kadar uzun,gözleri kadar da güzeldi üstelik...
"İstanbul Eylül'de de ayrı güzeldir. Bizde Eylülde tanışmıştık Ali'yle . İstanbul Üniversitesi, Tıp Fakültesi 3. sınıf öğrencisiydim. Ali de benimle aynı üniversitede Hukuk okuyordu o son sınıftaydı. Türkiyenin en sancılı dönemlerinden biriydi şüphesiz öğrencilik yıllarımız.
Ali'm kumral, kahverengi gözlü, uzun boylu yakışıklı ve dikkat çeken bir öğrenciydi. Bizimkisi öyle ilk görüşte aşk felan değil zinhar ilk görüşte muharebeydi.
Anne ve babamın Paris'ten son dönüşlerinde getirdiği mavi mini elbisemi giymiş saçlarımı örmüş sevimli bir hal almıştım. O sabah çok mutluydum cünkü Müjganla plakçıya gidip koleksiyonumuza bir yığın plak daha ekleyecektik. Çocuktuk,şen şakrak, derstsiz tasasız ve aşksızdık o zamanlar.
Babam o sabah hiç olmadığı kadar gergindi. Yüz hatları en sert biçimde kıvrılmış, adeta okumakta olduğu gazeteyle münakaşa eder bir hal almıştı. Anneme "hayırdır?" dercesine göz kırptım. O da "her zamanki Ünal Bey" anlamında omuz silkti. Aramızdaki bağ sözlü ifadeden daha etkiliydi şüphesiz. :) Neşeliydim bu sabah ve caınmı babamın siyasi havadisleri dahi sıkamazdı.
Müjgan yedi-buçuk gibi kapıda olurdu. Geç kalmamam şarttı, yoksa Müjgan'ın atacağı fırça önümüzdeki on sene makyaj yapmama lüzum bırakmazdı.
Babamın yanağına kocaman bir buse kondurarak, dadıma yakalanmadan evden çıkmanın yolunu aramaya koyuldum. Neden derseniz, kendisi tam bir ot mühendisidir de ondan. Şimdi de ot mühendisi mi olur diyeceksiniz tabi. Malesef olur cicim. Her sabah zorla yeni karışımlarını içmek zorundayım, başımda bekler inat ederde içmessem canıma okurdu. Bunca eziyetine rağmen onu çok seviyordum o benim ikinci annem oldu her zaman. Babama düşkünlüğümü bilir, o iş için her Ankaraya gittiğinde bana onun masallarını anlatır üstelik ben uyumadan da başımdan ayrılmazdı, canımın içi...
Ailemiz sol görüşlü olduğundan babam da CHP'li bir bürokrattı o zamanlar. Ankara-İstanbul arası mekik dokurdu daima. Başvekil Adnan Menderesle görüşmesi vardı o gün. Görüşleri zıt, fikirlerine de son derece bağlı iki adam karşılaşacaktı. Babam heyecanlıydı, partisini ve iktidarını desteklememesine rağmen çok severdi Menderes'i...
Müjganla plakçıdan çıkmış üniversiteye doğru yola koyulmuştuk. Şükür ki mesafe kısaydı ve derse geç kalmayacaktık.
"Off bayılıyorum bu çocuğa.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mayıs Sancısı
RomanceMAYIS SANCISI Aşk kalbe vuran ilk sancıdır... Tarih: 27 ""Mayıs"" 1960 Cuma Saat: 05:25 Radyo Yayını; "Sevgili Vatandaşlar, bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Tü...