Anne rahmine düştüğümden beri ilk defa kendimi bu kadar çaresiz ve tek başına hissediyorum.Gözlerimi dünya denen bozuk düzene açtığımdan beri ilk defa bu kadar çaresiz kalıyorum.Nefes alamıyorum,yutkunamıyorum hatta hayal dahi kuramıyorum.Yaşım 13 adım ise Poyraz.Dünya da tek görebildiğim yer olan Üsküdar da doğdum.Daha doğrusu kimliğimde öyle yazıyor.Aslında bakarsınız ben nerde doğduğumu bile bilmiyorum.Bana bunu anlatacak bir anne babam dahi olmadı.Üsküdar da yetim yurdunda kalıyorum.Doğduğumdan beri burda olmadığıma eminim ama ne kadar süredir burdayım onuda bilmiyorum.Geceleri ranzamın gökyüzüne bakan tarafında arkadaşım fıstık ve onunda yanında sonradan arkadaşım olan fındık oluyor.Onlar ile iyi geçiniyorum nedense.Dinliyorlar,sözümü kesmiyorlar.Bazı geceler gelmedikleri oluyor o zaman yine tek başına kalınca kendimi kötü hissediyorum.Onların gelmediği geceler genellikle soğuk ve yağışlı oluyor.İnsanı ürpertiyor.Sabah olduğunda sessizliği büyük bir gürültü ve heyecan sarıyor yetimhanede.Herkes tuvalet sırasında.Kimisi büyük olduğu için sıraya dahi girmiyor.Kimisi de benim gibi büyük olsa bile bu kargaşadan kaçmak için sıranın bitmesini bekliyor.Yetimhane de hiç arkadaşım olmadı yıllardan beri.Herkes bana farklı gözden bakıyormuş gibi hissediyorum.Hiçbiri gerçekçi ve dürüst değil.Tartışmayı bilmezler hatta konuşmayıda bildikleri söylenemez.Yaklaşık 400 kişiyiz burda.1 yaşında da var 18 yaşında olanda var.Sabah 6 da kahvaltı saati.Ucu bucağı olmayan bir yemekhane.Sanki savaş alanı gibi.Herkesin elinde kılıcı kalkanı birbirlerini ezer gibi davranıyorlar koşuşturuyorlar.Fazla yemek sevdiğim söylenemez.Sıcak süt ve ekmek benim için en güzel kahvaltı.Zaten hergün kahvaltıda çıkanlar bunlar olduğu için açlık çektiğim olmuyor sabahları.Burda da sıra telaşı var.Yine aynı sistem büyük olanlar en önde.Sözü geçenden geçmeyene doğru sıralanıyor sıra.Yaşım 13 bende öne geçip erken alsam boş yer bulup rahat yemek yesem.Güzel fikir ama bana göre değil. Kimseye diyemem çekil ben geçiyim önüne.Korkmak mı bu? Belki de etliye sütlüye karışmama taktiği.Siz ne derseniz diyin ben böyle mutlu olmayı öğrendim bu çatının altında.Güzel bir kahvaltı sonrası.Herkes yediğini kaldırıp güzelce boş bulaşık raflarına dizmek zorunda.Herkesin elinde 1 tepsi olması gerekirken kimisi 5 tepsi taşıyor.Gözlerim yanılmış olamaz ama bu kadar da yememiştir diyorum kendi kendime.Yine büyük çocukların işidir bu tepsi sırasına girmemek için ufak çocukları korkutarak işlerini yaptırıyorlar.Oturup sıranın bitmesini beklemek daha iyi.Sıraya girenler birer karınca gibiler.Birbirlerine bakarak sanki tellerini değdirip anlaşıyormuş gibi kaşlarını kaldırıp indiriyorlar.Bakışları o kadar keskinki öndeki ile arkasında ki çocuğun.Biri "hop!" diye bağırsa savaş çıkma olasılığı çok yüksek.Neyseki sıra azaldı yavaştan kalkıp sıraya geçme zamanı geldi.Emin adımlar ile yürüyorum taki ayağım sandalyenin köşesine takılana kadar.Büyük bir sessizlik sonrası yere düşmem ile tepsinin havaya uçuşup üstüme düşmesi saniyeler ile gerçekleşti.Herkesin gözü üstümde.Utandım.Rezil oldum.Hadi kalk birşey olmamış gibi davransana.Bence kalkmıyayım gayet rahat yer.O anda bir el uzandı bana doğru ve kalın bir ses ile:"Hadi kalk bakalım.Yeri çok beğendim heralde".Bu ses yabancı değil.Yetimhane rehberlik öğretmenlerinden Mehmet Hoca.Merhametli,anlayışlı ve bir okadar da sevecen biridir kendisi.Tepsiyi suratımdan çekmesi ile bana gülen yüzünü görmem bir oldu.Sert bir bakış attım ne gülüyorsun der gibi ama gülmemek elde değil.Koskoca yemekhane koridorunda sen sandalyeye takıl yere düş.Yavaşca doğruldum ilk işim üstüme başıma bakmak oldu.Her tarafım süt ve ekmek kırıntısı olmuştu.Üstümü başımı değiştirmem gerekecek.Sütte de şeker vardı duş almadan geçmez.Sabaha sıfırdan başlıyoruz desene.Mehmet hoca ismim ile hitap ederek:"Poyraz ne zaman hayal aleminden çıkıp gerçek dünyaya dönceksin dedi".Bu kötü cümleden sonra gülümsemesi daha da kötüydü.Üstümü masadan aldığı peçete ile silmeye başladım.Olcak gibi değil yere düşenleri toplıyım sonra değiştiririm.Odaya çıkmam ile duşa giemem biroldu.Heryerim yapış yapış.Duş aldıktan üstümü giyinmem ile aşşağı inmem beş dakikayı almadı.Bugün günlerden çarşamba ve resim etkinliği vardı.Bu dersi kaçıramazdım.İki yıldır resim dersine merak sardım.Öncesinde derse girmez dersten kaçarak bahçede ağacın üstüne çıkar ders bitene kadar saklanırdım.Şimdi ilk önce ben girmem gerektiğini hissediyorum.Resim atölyesinin önündeyim.Günlerdir duymak istediğim ses birşeyler anlatıyor içeride olanlara.Kapıyı çalmadan önce üstümü başımı düzeltmem gerektiğini hissettim ve dışarıya açılan bir penceren kendime baktım.1.70 boyunda,60 kilo civarı.Burnu uzun gözleri kahverengi saçları her mevsim kısa normal bir insandım aslında.Yakışıklı gibiyim ama bazende değilim.Heralde göreceli bir kavram olduğu için beynimde buna karar veremiyor daha.Camdan baktığım ben herşey harika.Sıra kapıyı çalmaya geldi.Terleme başladı.Avuçlarımın terlediğini hissediyorum.Saçlarımın arasından terin aktığınıda hissediyorum.Kapıyı çalıp ne desem acaba.Ee hocam ben yemekhanede salak gibi düştüm.Üstümü değiştirip gelmem gerekti ondan mı geç kaldım dicem.Asla! Hoca burda yoktu ve düştüğümü görmedi.Beni başka bir yalan bulmam lazımdı.Uyuya kaldım desem.Görevliler sürekli katları dolaşıyor bu yalan burda hiçbir zaman tutmaz.Karnım ağrıyordu desem tuvaletten mi çıkamadın yoksa diye arkadan biri espri yaparsa vay halime.Buda olmaz.En iyisi kapıyı çalıp direk içeri girmek.Avuçlarımın terini pantalonuma sürdükten sonra kapıya iki kere vurdum.Sınıfta bir sessizlik oluştu ama gir diyen olmadı.Bir daha vuracaktım ki içerinden bir ses:"Gircen mi içeri yoksa polis mi çapırıyım" dedi.Bu olaydan sonra sınıfa girsem ne değişir rezil olmuştum zaten.Arkama bakmadan oradan kaçmak istiyordum.Tam o anda içeriden kapı açıldı.Esmer tenim bembeyaz olmuştu adeta buz kesmiştim.İki senedir gözümden sakındığım derslerini bir kere bile kaçırmadığım hocam karşımdaydı.Ne yapacağımı şaşırdım.Birşeyler söylemek istiyorum ama söyleyemiyordum.Bana bakıyor dersi böldüğüm için hem biraz kızgın hemde mizacı gereği insana huzur veren bir ifadesi vardı.Bana bakarak: Poyraz Bey içeri gelmek ister misiniz?"dedi.Afallamıştım.İsmim ile ilk defa seslenmişti.Yüzüne bakmaya bile utanıyordum.Kafamı hafifce kaldırıp sadece içeriye bakabildim.İçeride onlarca yetimhane çocuğu ve benim içeri girmemi bekliyolardı.Saniyeler o kadar yavaş ilerliyorki illa burada rezil olmamı istiyordu yukardaki yaratandediğiniz. Benim ise varlığını hissetmediğim bir gerçekten uzak olan şey desem saha doğru olur.O anda aklıma en mantıklı yalan gelmişti.Müdürün odasından geldiğimi söylesem bu olay kapanacaktı.Kafamı kaldırdım kısık bir ses tonu ile:"Müdürün odasından geldiğim için geç kaldım.Kusura bakmayın". Ses o kadar ince ve kısık çıktı ki kendim bile duymadım desem yeridir.Hoca arkasını döndü ve on dakika ara verdiğini söyledi.Herkes sınıftan öyle bir hızlı çıkıyordu ki içerde sanki silah zoru ile tutuyolardı onları.Oan da tanıdık bir ses poyraz sen içeri gel dedi.Bizi yarattığına inanılan şu durumdan kurtar beni bende sana inanıcam der gibi havaya bakıp durdum.Herkes içeriden çıktıkdan sonra en arka masaya gider gibi yaptım ama ön masalardan birine oturmam gerektiğini söyleyen bir ses duyunca ani bir dönüşle önden bir sıranın sandalyesine oturdum.O anda birşeye takılmadığım için şanslıydım.Hoca konuşmaya başladı ve oan dünya ile bağlantım kesildi.Biri bana masal anlatıyordu ve her cümlenin sonunda anladın dimi diyordu.Masaldan hiç çıkmak istemedim.Eski çizdiğim resimleri gösteriyor.Birşeyler anlatıyor sadece kafa sallamak ile geçiriyordum o anları.Anladın mı tamam mı gibi sorulara sadece kafa sallıyor evet der gibi davranıyordum.Bu büyünün bozulmaması için işte bu anda sana dua edebilirdim bizi yarattığına inanılan "Şey". Taki o mendebur kapı çalana kadar o an dua etmeyi erteledim ve sinirli bir şekilde kapıya baktım.Bana gel demeye aciz olan ses bir anda kibar bir şekilde buyrun dedi kapının arkasındakine.Gelen Mehmet Hocaydı.Beni yerden kaldıran o mütevazi insan.Resim hocama bakıp gülümsedi ve beni çağırmışsınız hocam diyerek içeri girdi.Hangi ara çağırdın kimin ile haber yolladın.İyice kıllanmıştım bu işten.Resim hocam bu arada ismi Kader.İsmi ile hitap etmeyi çok severim.Kader Hocam Mehmet Hoca ile oturdu karşıma ve bana o yokken anlattıklarını bir daha anlatmaya başladı.Bu sefer hayal dünyası masal ortada olmadığı için ne anlatmak istediğini çok net anlıyordum.Çizdiğim resimlerin hiç normal olmadığı ve benim bir nevi bu konuda destek almam gerektiğini söylüyordu.Mehmet hoca da onu destekler gibi gülerek evet diyordu acaba gülmüyor muydu? Belki de evet demedi bana öyle geldi.Mehmet hocaya baktım aynı anda diğer hocama döndüm birbirlerine gülüyorlardı sanki.Kafayı yemek üzereyim yoksa bunlar birbirlerine aşıklar mı? İmkansız.Olamaz! Bana bunu yapamazlar.Karanlık bir perde indi gözüme hiçbirşey göremez oldum.Sesleri duyuyordum ama birşey göremiyordum.Tek duyduğum ses:Poyraz kalk kotkutma bizi bak birşey olmadı".Bunu diyen Kader Hocama göre birşey olmamıştı.Ben anladım ve olabilecek en kötü şey olmuştu hayatımda.İki sene boyunca izlediğim yaşam kaynağım elimden alınmıştı ve bunu yapan da bana değer veren kişiydi.Gözlerimi açmak istiyordum ama başaramıyordum.Sadece duymak ile yetiniyordum bu zamanı.Vücudum kalkmak istemiyordu adeta.Bu olaydan sonra yaşamanın anlamı var mıydı gerçekten? Neden evren bir yaşama sevincimi daha elimden aldı.Herşey toz pembe olmaya başladı.Fındık ile fıstığı görüyordum.Bu karanlıkta onların gelmesi enteresandı.Onlar güzel karanlıkların ardından çıkan dostlarımdı oysaki bu karanlık benim sonum olabilirdi.Belki de dinlemeye anlamaya geldiler beni.Saat ilerliyor mu? Rüyada mıyım ? Bu soruların cevabını hiç veremiyeceğim sanırım.İki dostum da biran da kayboldu gözümün önünden.Uyanma vakti geldi sanırım gözlerim o iki iğrenç hocayı artık görmek istemesede açmak zorundayım.Beyaz bir oda.Yumuşak duvarlar.Herşey beyaz.Tavanına balan gözlerim beyaz görmekten çok mutlu beynim sakin.Ruhum delidolu değil.Anlamdız bir huzur var üzerimde.Gözlerim açık vücudumu hareket ettiremiyorum.Ellerim onlara ne oldu ya bacaklarım.Aman Allahım! Kestiler ve ben öldüm mü? Yo yo bu kadar hızlı bir son olamaz daha ben hayallerimi anlatacaktım...O kişiye.Artık o harfinden başka harf yakışmazdı ona.Artık sadece O ydu benim için.Parmaklarım oynuyor. Ayak parmaklarımda sağlam.Kafamı çevirmem gerektiğini biraz geç anlamış olabilirim.Oda sabitlenmiş bir yere.Bunlar kötü niyetli tarikat üyeleri ve benim üzerimden ayin mi yapacaklar acaba? Kime kurban gideceğim acaba. Yaratan birşeye kurban gitmeyeceğim kesin.Keşke inanmadığım birşeye dua etmesini öğrenseydim en azından belki tutardı ve burdan kurtulabilirdim.Beyaz oda kabusum olmaya başladı.Tepemde florasan yanıp sönmeye de başladı.Kafayı yememi mi istiyorlar acaba? Benim gibi aklı bir karış havada ki insanı ne yapsınlar işe yarasaydım liseyi okumak için çabalardım onlarda yardımcı olurdu.Bu oda da başka birşey var.Sadece ben ve herşeyin beyaz olduğu bir oda.Susadım da biraz gelen giden de yokki en azın su istiyeyim.Gözlerimi kapatım uyumasiyı denesem zaten karanlıktaydım bumkadar karanlıktan sonra uyumak iyi gelmeyecek sanırım.Tavanda delikler var küçük ama gözle görülen.Onları saysam ne kadar zaman geçer.Bir,iki,üç,yirmi,seksen... Sıkılmaya başladım artık bu durumdan.Ayak sesleri.Uzaktan gelen bir ses.Hatta iki ayak sesi.Yoksa onlar mı geliyor yine.Yeter artık! Çocuk gibi benim ile oynamayı bıraksınlar.Demir kapı kilidi.Evet evet bunlar beni bir yere hapsetti.Gözleri kapatırsam hala uyuduğumu sanarak benim ellerimi ayaklarımı çözerlerse burdan kaçmaya fırsatım olabilir.Geldiler.Yavaş nefes al Poyraz yavaş geldiler.Bir yerimi keserlerse.Uyuma numarasını da mı doğru yerde yapamadım. İsmim ile seslenen bir erkek ve ben bu sesi tanımıyorum."Hadi kalk uyandığını biliyoruz Poyraz!". Nasıl bir pisliğin içine düştüm ben.Bacaklarıma ve kollarıma ellemeye başladılar.Bu hayatın sonuna geldim galiba.Ayak bileklerime ve koluma birşey sürüyorlar.Bu nedir böyle soğuk sıvı birşey.Kan mı sürüyorlar yada bir yerlerimi kestiler de benmi hissetmiyorum.Gözlerimi açıp bağırsam tepkileri ne olur.Derin bir nefes gözleri aç ve aaaaaaaaaaaaa!. Sizde kimsiniz.Mallar,gerizekalılar. Ne yapıyorsunuz bana.Bırakın hemen beni bırakın!. Karşımda iki tane erkek beyaz gömlekli adam.Sinek kaydı traş ve gözlüklü.Doktor mu ? Ne oldu bana.Öldüm de morg mu burası.Ayaklarım ellerim hala bağlı ben bağırdım az önce ama bağırmadım mı ? Hatırlamıyorum.Uzandığım masa yada hastayatağını dik pozisyona almışlar herşeyi net görebiliyorum.Karmaşık ekranlar.şırıngalar,Tansiyon aleti,ipler hatta neşter bile var gözümün önünde.Neden herşey beyaz.Karşımdakiler ilk şoku atlattığımı düşünerek benim ile konuşmaya çalışıyor.Uzun boylu yeşil gözlü yaşı daha genç ve yaka kartında Dr. Aykut M. Kara yazıyor.Şimdi bunların doktor olduğunu anladım.Konuştuklarını anlamıyorum.Duyuyorum ama kelimeleri birbirlerine bağlayamıyorum.Diğer doktor sandığım kişi ise kısa boylu tombul orta yaşlarda.Yaka kartı yok ama godoman bir tip olduğu kesin.Sürekli birşeyler söylüyor ve sert sert bakıyor etrafa.Ben godomana bakarken bir anda kolumda bir yanma hissettim.Kan alıyor bağırcam bağıramıyorum kolumu kıpırtacağım onuda yapmam mümkün değil.Sinirden gözümden yaş geldiğini hissediyorum.Kanı aldı bant yapıştırdı ve işi bitti sanırım. Odadan çıkmaya hazırlanıyorlar beni böyle bırakmayacaklar sanırım.Bir tanesi kulağıma doğru yaklaştı.Artık çok korkmaya başladım.Yaka kartını okuduğum Ahmet yanıma kadar sokuldu:"Merak etme Poyraz artık iyi olman için beraberiz".Buneydi şimdi.Kötü olan neyim var ki düzeltmek istiyorlar.Bu arada yatağımı düzelttiler ellerimi ve ayaklarımı açtıklarını da hissettim.Tam kaçma zamanı hadi gayret.Hareket edemiyorum.Bunlar kesin beni çivilediler yatağa.Çin işkencesi mi yapacaklar yoksa? Bunlar için daha çok gencim. Kapının kapanma sesini duydum.Hareket eden sadece göz bebeklerimdi. Gözlerimin de gördüğü tek şey lanet olası beyaz renkli herşeydi.Gözlerimi kapatıp uyumaya çalışmaktan başka çarem yoktu.Hadi Poyraz kapat gözlerini ve rüya olmasını hayal et bütün olanların.