Bölüm 1: Sığınak

323 79 299
                                    


7 Mart 2017

Gökyüzünü aydınlatan şimşek, ormanın tüm güzelliğini bahşederken şu anda nerede olduğumuza dair hiçbir fikrim yoktu. Yorgunluktan halsiz düşmüş bedenim, yağmur sesinde dinlenirken kapanmak üzere olan gözlerimi Çınar'a çevirdim.

''Neredeyiz diye sormayacağım. Sadece ne kadar kaldığını söyle.'' Bakışlarını kısa bir an yüzümde gezdirdikten sonra tekrardan yola döndü. Yüzüne vuran cılız ışık, gülümsemesini saniyelik sergilerken, bakışlarım dağınık saçlarında takılı kaldı. Alnına düşen saç tutamını elimle düzelttim.

''Geldik sayılır.'' dediğinde son virajı da dönüp arabayı durdurdu. Emniyet kemerini çıkarıp arabadan indim. Yoğun sis, görüş açımı kısıtlasa da patika yolun sonundaki bahçe kapısını görebiliyordum. Çınar, bagajdan çıkardığı valizlerle yanıma gelirken ona döndüm. Son valizi de alıp arabayı kilitledi.

''Hadi gel.'' deyip dar yolda ilerlerken Çınar'ın arkasından gittim. Hava, titretecek derecede soğuk olsa da, ormanın temiz havası her şeyi unutturacak güzellikteydi. Bahçe kapısının şifresini girdikten sonra içeri girdik.

İki katlı, taştan yapılma ev bizi karşılarken, dikkatimi ilk çeken ayrıntı evin bazı duvarlarının camdan yapılmasıydı.

''Bu evin tasarımını Alperen amca mı yaptı?'' Elinde tuttuğu valizi kapının eşiğine bırakırken, verandadaki sandalyeye oturdu.

''Aktuğ ve babama ait.''

''Vay be.'' dedim tam karşısına otururken. ''Aktuğ'un başarılı bir mimar olduğunu biliyordum ama hiç bu kadarını da tahmin etmemiştim.''

''Daha iyi projeleri de var.'' Cebinden çıkardığı telefonuyla kısa bir süre oyalandıktan sonra masaya koydu. Bakışlarımı Çınar'dan çekip bahçede gezdirdim. Her tür çiçeğin olduğu bahçe, bir ressamın özenle hazırladığı tablosundan fırlarcasına güzeldi. Bu güzelliğe eklenen toprak ve çam kokusu burnuma gelirken, yaşamak istediğim hayatın bu olduğunu fark etmiştim. Bol yeşil, çokça çiçek ve güzel doğa kokusu... Gözlerim her çiçeğin üzerinde tek tek gezdikten sonra, son çiçeğim olan Çınar'da durdu. Çenesine yasladığı eliyle, bahçeyi seyrederken aynı hisleri paylaştığımızdan emindim.

''Teşekkür ederim.'' dedim zor duyulacak sesimle. Çenesinden çektiği ellini göğsünde birleştirip arkasına yaslandı.

''Ne için?''

''Bal gibi de biliyorsun.'' deyip gülümsedim. Üşüyen bedenime kollarımı sarsam da kalkmamakta kararlıydım.

''Çok mu üşüdün?'' Elini yanağıma koydu. Sıcak eli yanağıma temas ettiğinde buzlarım çözülürken, elini omzum ve yanağım arasında sıkıştırdım. Konuyu değiştirme çabasını fark etsem de üzerinde durmamıştım.

''Bak şimdi terledim bile.'' Serbest bıraktığım eli bu sefer de alnımda durdu.

''Ateşin mi var senin?'' dediğinde sesindeki endişeyi fark etmemek elde değildi.

''Evet doktor.'' Kafamı alaycı bir şekilde salladım. ''İyileştir beni.''

''Doktor değilim Eylül. Yazılım mühendisiyim.''

''O zaman formatla beni.'' dediğimde ifadesizce yüzüme baktı. Üzerindeki ceketi çıkarıp bana vermek için ayağa kalktı.

''Silmek istediğin şeyler nedir?'' Omzuma bıraktığı cekete sıkıca sarılırken başımda dikilen Çınar'a baktım. Cevap bekleyen bakışlarını gözlerime dikerken kaşları çatıktı.

ARAYIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin