HERKESE MERHABA YENİ BİR KURGU İLE UĞRAŞTIĞIMDAN BÖLÜMLERİ ART ARDA YAYINLAYAMIYORUM. OY ATMAYI UNUTMAYINN. ŞİMDİDEN İYİ OKUMALAR...
Multimedia=Batuhan Kordel-Sıcak Şarap
***
Ankara'ya girdiğimizde saat 04:00'dı hepimiz yorgun düşmüştük bu yüzden arabayı kenara çekip uyumaya karar verdik. Sabah ilk işimiz Beste'yi almaktı.
Birinin beni dürtmesiyle gözlerimi açtım. Oğuz karşımda sessiz olmamı işaret eder bir şekilde duruyordu. Ona ne oldu der gibi baktıktan sonra dışarıyı gösterdi. Pencereden baktığımda iki adamın içki içtiğini gördüm. O sırada Oğuz kulağıma fısıldadı.
"Lilya ya bunlar içkili kafayla bizi keserlerse..."
Ona ciddi misin der gibi baktıktan sonra sessizce konuştum.
"Oğuz insanlar alkol alabilir. Hatırlatırım sen de içiyorsun."
Yüzü haklı olduğum gerçeğiyle düşerken konuşmama devam ettim.
"Ayrıca kapılar kilitli ve allah aşkına şu kas yığınlarına bak. Bir şey olmaz."
dedim uyuyan arkadaşlarımı göstererek. Aslında Oğuz'da baya yapılı bir vücuda sahipti neden böyle bir tepki verdiğini anlamamıştım. Üzülmüş bir şekilde yatacağı yere döndü. Onun bu haline dayanamadım ve yanına gidip kolumu boynuna doladım. O da başını omzuma koyup uykuya daldı. Oğuz'u herkesten ayrı seviyordum. O kadar komik ve arkadaşcanlısıydı ki kimse onun içini görmüyordu. Özünde o kadar duygusal bir çocuktu ki. Ama Oğuz komikliğiyle duygusal haline duvar örüyordu ve kimsenin onu görmesini istemiyordu. Belki de onun bu yönünü gördüğüm için ona çok fazla değer veriyordum. Oğuz'un beni küçük kardeşiymiş gibi gördüğünü biliyordum. Ama ben de onu küçük kardeşimmiş gibi görüyordum. Sonuçta her insan kendine duvar örerdi. Kimisi bu duvarı şeffaf örer içeri herkesi alır, kimisi çok sağlam örer kimseyi içeri almazdı.
Sabahın ilk ışıkları suratıma vurarken gözlerimi açtım. Arkadaşlarımın da hala uyuduğunu gördüm. Oğuz'u uyandırmadan kalktım ve dışarı çıktım.
Sabah güneşi ve akşam güneşine bayılırdım. Bazen güneşin doğuşunu ve batışını izlerdim. İçimi ısıtır ve enerjimi yükseltirdi.
"Güneşi seviyorsun."
Arkamda Celal'i görmem gülüşümü soldurmuştu. Belki iyi bir insan olabilirdi ama pek ısınamamıştım ona.
"Sana da günaydın."
diyerek yanıma geldi. Hala tek kelime etmemiştim. Beni izlediğini hissediyordum. Ve bu beni rahatsız etmişti. Bu yüzden gözümü sinirle kapatıp cümlemi kurdum.
"Beni izlemeyi keser misin!"
Gözümü açtığımda Celal'in önüme geçmiş olduğunu farkettim. Gülümsedi ardından konuşmaya başladı.
"Neden benden nefret ediyorsun?"
Bu da soru mu der gibi güldüm. Ardından duruşumdan taviz vermeden konuşmaya başladım.
"Festivalde olayı siz çıkardınız, kavgayı saymıyorum."
Gözlerini kıstı ardında biraz daha yaklaşıp yüzüme vuran güneşi kapattı.
"Her kavga ettiğin insandan nefret mi edersin?"
Küstahça sorduğu sorusuna tek kaşımı kaldırıp ona biraz daha yaklaşarak yanıt verdim.
"Yavşak değilse hayır, etmem."
Yüzündeki ifadenin değiştiğini görmem dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu ardından arkamı dönüp karavana girdim. Aslında kötü biri değildim. Yani insanlara sürekli laf çarpan, onları kendimden uzaklaştıran. Ama elimde değildi. Soğuk bir yapım vardı kabul ediyordum. İnsanlar bana iyi özelliklerini gösterirse onlar hakkındaki görüşüm değişiyordu. Aksi takdirde onlardan nefret etmeye kadar giderdi duygularım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ TADINDA
Novela JuvenilDinlenmek ve eğlenmek için çıktıkları tatilde güzel arkadaşlıklar kurmuşlardı. Kendileri bile böyle bir şey beklemiyorlardı. Sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibi bağlanmışlardı birbirlerine. Tatilleri ilerlerken beklemedikleri olaylar, durumlar, eng...