Londra mı?
Sonunda üniversiteyi bitirmiş,mesleğimi elime almıştım.Ne mi?Tabiki de küçüklükten beri hayalim olan öğretmenlik.Düşünüyorumda iyiki o kadar stres ve sıkıntıyı çekmişim.Yoksa bugünlere nasıl gelebilirdim?
Ancak tek sorun öğretmenliği nerede yapacak olmamdı.Yine ve yine ben nereyi tutturdum diye düşünürken,annem elinde tepsiyle içeri girdi.Bana doğru dönüp elindeki çayı uzattıktan sonra "Ağabeyin aramadı mı hala seni yavrum?" diye sordu.
"Hayır Melek Sultan,arasada nerede çalışacağımı öğrensem.İnşallah çok zor şartları olan bir yerde değildir okul."
"İnşallah kızım.Aman diyeyim hiç bilmediğimiz yer çıkmasın,ne yaparız sonra.Ağabeyinde bu sefer gelmeyebilir seninle."
"Bakalım artık,arasa bir öğreneceğizde beyefendimiz zahmet edemedi henüz." ben söylene durayım şu Erdem'in yaptığına bak.Bir çılgınlık yapıp hem dizüstü bilgisayarı hem de Vınn'ı yanında götürmüş.Bende bu yüzden internete giremiyordum.Telefonumun paketi ise yarın yenilenecekti, çoktan onu bitirmiştim.
Tam ben bunları düşünürken kapı zili çaldı.Annem yine kimleri çağırdı acaba?" Yine kimleri çağırdın Melek Hanım?"
"Ay valla birini çağırmadım bugün.Bana laf yetiştireceğine koş kapıya bak."
Dediklerinin peşi sıra kapıya gittim.Delikten baktığımda Erdem'in o sıkılgan ve bir o kadar yakışıklı suratını gördüm.Sırıttım,kesin beni yalnız bırakmak istememişti.Eğer kötü bir yer çıkarsa üzüleceğimi biliyordu.Yerim ya ben bu çocuğu.Aslında sinir olsun diye kapıyı geç açardım ama sonuçları merak ediyordum ve Erdem bana lazımdı.Kapıyı açtığımda sevgili ağabeyim hemen konuşmaya başladı.
"Sormadan söyleyeyim birlikte bakıp heyecanına ortak olmak için gelmedim.Boşuna heveslenme.Çok işim yoktu ve bende Melek Hanımın çaylarından içmeye geldim." derken pişmiş kelle gibi sırıtıyordu.
"Aman be.Bence sende heyecanlan istersen,ben nereye sen oraya delikanlı.Annem ve babam beni tek yollamazlar baştan belirteyim."
"Güzel ve ayriyetten ultra ateşli kızların olduğu bir şehirse buna hayır demem sevgili bana 'ağabey' demeyen diline tükürdüğümün sıfatsızı."
Ağabey derken ellerini iki yana açıp tırnak işareti yapmıştı ve bu hali gülmeme sebep olmuştu.Tam tiki bir genç kız gibiydi Erdem.Bu yüzden onunla hep kavga ederek eğlenirdik.
Daha fazla sabredemeden elindeki çantayı aldım.Bilgisayarı açıp internete bağlandıktan sonra gerekli siteye girip bilgilerimi doldurdum.Erdem'e dönerek "Sen bak önce.Eğer kötüyse söyleme ya da alıştıra alıştıra söyle."
"Hayda kızım varya adamı deli edersin nasıl olsa öğreneceksin ama illa Erdem uğraşacak değil mi?" söylenerek geldi ve tek bir 'enter' tuşuna bastıktan sonra "ESLEEEMMM!!!" diye bağırdı.Salak yüreğimi hoplattı.
"Erdem? Kötü mü? Kesin kötü.Of hadi söylesene."
"Lan kızım Londra Londra.Allah,yaşasın kalk kızım kalk oyna zıpla hobaa." NE?
"NEEE? Nasıl? Allah,yaşasın ya biliyordum biliyordum.Anne gördün mü bak.Çok mutluyum inanamıyorum." ben bu şekilde bağırıp zıplarken Erdem durdu ve bana bakmaya başladı.Bende dayanamadım durdum ve ona baktım.
"Hayatımda gerizekalı gördüm ama kardeşim,senin gibisi yok."Ne saçmalıyordu?
"Ne diyorsun be.Anne oğluna bir şey söyle beni kıskanıyor." Annem araya girerek "Valla yavrum bu sefer bende ağabeyine katılıyorum."
"Beyin ölümü gerçekleşmiş kardeşim.Sen Londra'yı tercih ettin mi de şimdi salak gibi zıplıyorsun.Hayır anlamıyorum, Ankara desem neyse orayı istiyorsun ama Londra'ya sevinmek de ne demek?"
"Ya seni aptal,ne kandırıyorsun beni?Heyecandan seni mi duydum ben? Birden sen sevinince bende sevinmeye başladım.Anne al şu oğlunu tamam ben bakarım nereye gideceksem.Aman be bu ne?"
Bilgisayarın ekranını kendime çevirdim ve baktım.Evet baktım.Ve tabiki Ankara yazısı yazmıyordu.Aman Allah'ım Trabzon diyor ya bu.Trabzon mu?
"Trabzon mu?"
Benim sormam gereken soruyu Erdem sorunca ona baktım ve dudaklarımı büzüp ona kedi imajı verdim.Annem yanıma gelerek o pamuk gibi ellerini saçlarıma değdirdi ve okşamaya başladı.
"Kızım yine Trabzon diye şükretmelisin.Baban askerliğini orada yapmıştı çok güzel yer diye anlatmıştı.Bak ne güzel babanın arkadaşları var orda.Tanıdık çok, sende hemen alışırsın ya.Üzülme sakın bak.Ben bir babanı arayayımda sevinsin adam."
Annem elinde ev telefonuyla mutfağa doğru gitti.Erdem'de, annemin bana getirdiği çayı yudumlarken bana baktı.
"Trabzon kızları güzeldir.Ultra ateşli kısmını duymadım ama olsun."
Salak yine beni güldürmüştü.
"İnşallah o köy yerinde tek kız yoktur da boşu boşuna benimle gelirsin."
"Senin sıfatına tükürürüm.Tövbe de lan.Allah korusun.Gelmem yanına görürsün bak,özlersin sonra telefonlarda ağlaşır durursun."
"Ben mi ağlayacağım?" Evet kesinlikle ağlardım,ondan ayrı kalamam ki. "Git işine be ne ağlayacağım?Senden kurtuldum diye horon teperim ben Trabzon'da.Hey yavrum hey."
Bok teperdin.İnşallah gelir ya.Laflarımı bitirdikten sonra şapırdata şapırtada çay içen Erdem'e baktım.Salak alışmıştı böyle içmeye hep insanları rahatsız ederek içiyordu.Telefonumu alıp Melike'yi aradım.En yakın arkadaşım çünkü.Bakalım konuşuruz,onun anneside Trabzonluydu.Trabzona gitti mi bilmiyorum ama olsun yine bir konuşuruz.Belki beni sevindirecek bir sürü şey anlatır Trabzon hakkında.
Ve ben Eslem Öztürk.Trabzon maceralarım için sabırsızlanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tam Oldu
Humorİşte şimdi horon sesleri kulağıma geliyordu.Birden ona doğru dönmem gerektiğini hissettim ve döndüm.Sırıtarak bana bakıyordu.Benim tarafıma gelmeye başladığında durdum ve onu bekledim. "Hadi bakalım İstanbul güzeli, gir horona da eğlenelim biraz."...