Bunca kalabalık başıma toplanmış acıyan gözlerle bana bakarken ben ise bedenen onların arasındaydım. Ama ruhen nerelerdeydim o an için bilmiyordum.
Neden sanki bugün balığa çıkmışlardı ki? Annemi uzun zamandır böyle balığa gitmeye istekli görmemiştim. Meğer onu bekleyen balıklar değil ölümmüş. Her şeyden habersiz sabah onlara son kez sarılıp, bahçe kapısından evden ayrılışlarını izlemiştim.
O gün gördüğüm rüyanın ne anlama geldiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Evimizin üzerinde, gökyüzünde, kara bulutlar dolaşıyordu. Bir sel gelip, babamı benden alıp çok uzaklara, kayıplara götürmüştü.
Onu bu sefer alan kara bulutlar değildi ama Karadeniz'in suları alıp, götürmüştü. Ya annem, annem benim yerime gitmemiş olsaydı belki de yerde öylece cansız yatan o değil ben olacaktım.
Peki ya şimdi. Şimdi ne olacaktı? Ben onlar olmadan nasıl yaşardım? Ne yapardım? Şu an sanki her şey bir kabustan ibaretti. Gözümü tekrar kapatıp, açtığımda yine o gün olduğu gibi annem başımı okşayıp, bana sarıldıktan sonra gidip mutfaktan bir bardak su getirecek ve hayatım yine aynı seyrinde devam edecekti.
Hadi Asya bu bir rüya gözlerini kapatıp, açacaksın ve her şey normale dönecek hadi. Gözlerim acıyana kadar sımsıkı kapattıktan sonra içimden yavaş yavaş on' a kadar sayıp , tekrar yavaşça açtığımda gördüğüm manzaranın bir rüya olmadığını, bütün gerçekliğiyle gözlerimin önünde durduğunu fark etmek içimde derin bir sızıya neden oldu.
Olayın şokuyla ayağa kalkacak takâtim olmadığı için dizlerimin üzerinde doğurulup, olanca gücümle sürünerek yanlarına yaklaştım.
Babamın ve annemin ölümün verdiği soğukluk la kaskatı olmuş ellerini avuçlarımın arasına alıp, bir an da göz yaşlarına boğuldum.
"Anneciğim, babacığım. Ben ne yapacağım şimdi? Baba hani seninle adını bile bilmediğim kıyılara gidip, saatlerce seninle canımız ne isterse yapacaktık? Hani beni yine karşı kıyıya götürecektin? Şimdi uzaklara, çok uzaklara giden sen oldun. Ama bak ben burada bir başına kimsesiz kaldım. Ya anneciğim sen? Yıllarca denize açılmaktan korktun ama bak bugün o kadar cesurdun ki. Ama şimdi dalgalar seni aldı benden."
Kalabalıkta ki kadınlardan biri arkamdan kolumu tutup, "Hadi kızım kalk artık. Yapma böyle." Dedi. Kolumu hızla onun elleri arasından çektim.
"Hayır, bırakmayacağım. Asıl siz beni bırakın ben anne ve babamla yalnız kalmak istiyorum. Gidin buradan, gidin. Yalnız bırakın beni."
Şu an içimde hissettiğim acı o kadar büyüktü ki insanların konuşmaları ne beni teselli edecek ne de anne ve babamın bu görüntüsünü hafızamdan silecekti. Tek istediğim son kez anne ve babamla birkaç dakika daha öylece kalmaktı.
Artık onları sonsuza dek göremeyecektim. En azından arkalarından da olsa onlara son kez bakıp, veda etmek istiyordum.
Bugün neden böyleydi ki sanki? Daha düne kadar ne kadar da neşeli ve mutlu bir hayatımız vardı. Babamla karşı kıyıya gidip, güzel vakit geçirmiştik. Nihat amca ve babamın çocukluk anılarıyla geçmişe dönüp, kahkahalar atmıştık.
Şimdi ise anne ve babamın cansız bedenleri karşımda duruyorlardı. Evet, bir gün hepimiz ölecektik ama bunun bu kadar âni olacağını, bu şekilde biteceğini aklımın ucundan bile geçirmezdim.
****
Anne ve babamın başında ne kadar öylece oturup beklemiştim bilmiyordum. Bir ara Osman amcanın omzuma dokunmasıyla sanki derin bir uykudan zorla uyandırılmış gibi irkildim."Kızım haydi bırak artık onları. Bırak ta rahatça mekanlarına göçsünler. Bak asker amcalarında seni bekliyorlar."
"Olmaz Osman amca onları bırakamam biraz daha zaman ver bana lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Operasyon: Mühendis (Tamamlandı.)
General FictionNihat Öztürk adında ülkenin önemli bir mühendisi, yıllar önce bir uçak kazasında kaybolur ve herkes onun öldüğüne inanirken bir gün geçmişte tanıdığı ve ona yardım ettiği genç bir mühendis olan Asya şans eseri bir iş gezisinde onun yaşadığını öğreni...