0.4

193 37 13
                                    

Yeşilli genç, gözlerini melezin bacaklarında uzanmış bedenine çevirmiş, ifadesizce etrafa bakan gözlerinden akan yaşları silmişti parmağının ucuyla. Kendini tekrar tekrar onun narin gözlerinde kaybetmişti ancak bu bile gözlerindeki kederi görmesine engel olamıyordu. Konuşmak isteyip yıllarca susturulmuş bir insandı o. Dudakları mühürlüydü gerçekleri konuşmaya. Bunları çoktan fark etmişti yeşil saçlı genç ancak o mühürden kurtulmaktan başka bir çözümü yoktu. "Anlatmak ister misin?" Bunu duymasıyla kafasını biraz daha bacaklarına bastırmış, zorla dudaklarını arayarak güzel sesiyle mırıldanmaya başlamıştı.

"Bir ailem olmadı benim. Beni seven ilgi gösteren. Huzurlu bir aile ortamım da olmadı. Her gün kavgalar, yuvalarında dönen kilitler ve arkasında bıraktığı çaresiz çığlıklar. Sanki hala kulağımda yankılanıyor sesi. Gerginlik. Bu zamana kadar en fazla hissettiğim duygu. Sevgisizlik, korku." Boğazı düğümlenmiş gibi zar zor yutkundu ve titreyerek devam etti konuşmaya.

"Ben on iki yaşımdayken boşandılar. Baştan beri yapmaları gereken şeyi nihayet başarmışlardı. Annemle başka bir eve taşındık. Ama belki de bazı şeyler zamanında olmalıydı. Bazen çok geç olabiliyordu... Aynı anneme olduğu gibi. Tabiki de fark var iyi ki ayrılmışlar ama bu sadece ilerlemeyi kesiyor. Arkasında bıraktığı yıkım gene aynı. Ve ne yaparsan yap asla geçmiyor." Melezin gözlerinden akan ince tanesi yaşları izlemişti. Oysa bğazını temizleyip artık daha fazla kontrol edemediği sesinle konuşmaya devam etmişti.

"Yıllarca öyle yaşadık. İlk 2 yıl ağır şokla yaşadı. Hala kavrayamıyordu galiba o pislikten kurtulduğuna. Çoğu gece çığlıklarla uyanırdı. Gittikçe azaldı tabi. Ama bir geceyi asla unutamıyorum. O gece gene sakinleştirmek için odasına girdim. Gördüğüm manzara karşısında elim ayağım tutuşmuştu. Dizlerimin bağı çözülüp az kalsın yere düşüyordum. Gözleri kapalı çığlıkları arşa çıkıyordu. Bedeni... Sanki. Sanki şey gibi. Bir ileri bir geri... Lanet olsun. Gene o şeyleri yaşıyordu. Fiziksel olarak değil belki ama ruhen tekrar tekrar yaşıyordu onları." Artık sesli bir şekilde ağlıyordu melez. O ise duyduğu şeyler karşısında etkilenmişti. O kadar etkilenmişti ki güzel gözlüsünü sakinleştirememişti bile.

Ardından sürüyle düşünceler akın etti beynine. Onun yaşadıklarını yaşıyormuş. Acaba bende mi böyle olacağım. Bunlar bitse bile her zaman aynısını mı yaşayacağı. İçimdeki krizi bastırmaya çalıştım, diye düşündü. Ancak şu an olmazdı. Şu an bunu konuşmanın sırası değildi. Melez bir süre daha kendini toplamaya çalıştıktan sonra devam etmişti.

"Üçüncü yılın sonunda ağır bir hastalığa yakalandı. Bu kadar stres ve acı onu en sonunda bu hale getirmişti. Vücudundaki bazı yaralar asla kapanmadı. O kadar fazla şiddet görmüştü ki. İki türlü de. Keşke sadece fiziksel olsaydı. Çünkü psikolojik olanı çok ağır ve kolay kolay geçmiyordu. Bazen de hiç. Üç yıl daha benim için dayandı. Psikolojik tedavi almayı reddetti. Ve ben on sekiz yaşıma geldiğim zaman bu siktiğimin dünyasına veda etti. Veda değildi gerçi. Başlı başına bir kurtuluştu onun için. Tabi bazen o kadar çok çeker ki insan arkasında bıraktıklarını düşünemeyecek hale gelir. Belki de arkasında bıraktığı yıkımı fark edebilseydi hiç gitmezdi. Bırakmazdı beni. Ama o zamanlar ona bunu göstermedim. Bir de ben yük olamazdım onun omuzlarına." Bir süre boşluğa bakar gibi tavana baktı. İlk başta endişelenmişti ama sonra bunun boş bir endişe olduğunu anladı zamanla. Bu duygu fazla tanıdıktı zaten onun için. Susmuş ve hiçbir şey demeden izlemeyi sürdürmüştü melezi. Yavaşça gözlerindeki bakış anlam kazandı ve o güzel gözlerini onunkilere kenetledi. Ardından devam etti.

"Sonra o bunak beni yanına almaya çalıştı. İnanabiliyor musun? Gerçekten onunla beraber yaşayacağımı sandı. Buna izin vermedim tabi. Çünkü biliyordum. Anneme yaptığı her şeyi... İki yıl boyunca mücadele etti. O kovaladı ben kaçtım. Ve en sonunda bıraktı. Çünkü anlamıştı onun gibi bir pislikle asla yaşamayacağımı." Bir süre durdu. İçindeki tüm öfke suratında toplanmıştı sanki. Yeşillinin irkilnesine sebep olacak bir ses tonunda konuşmaya başladı.

"Ben mutlu olmayı hak etmedim mi? Ben ne yaptım da bu siktiğimin hayatı bana bu kadar çektiriyor. İmtihan denilen şey bu mu yoksa. Eğer öyleyse ben daha fazla dayanamıyorum." Şimdiyse suratı küçük bir çocuğun ki gibiydi. Anlamlandıramıyordu sanki. Acilen büyümesi gereken bir çocuk gibiydi. Yoksa hayat ona acımazdı.

Yavaşça yüzünü avuçlarının içine almış, gözyaşlarını nazik hareketler ile silmişti. Derin anlamlı gözlerinin içine baktı birkaç saniye. Sadece izledi. O da yeşilliye bakıyordu. Sessizce... Aralarındaki sessizlik uzun bir süre sürdü. Gözleri birbirine kenetli bir şekildeyken izlediker birbirlerini, sadece nefes alış verişlerinin yankılandığı odada...

je vous ai trouvé- tododekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin