0.6

157 33 26
                                    

Alnını cama yapıştırmış dışarıyı seyrediyordu. Kitap okumaktan sıkılmıştı. Normalde çok severdi okumayı ancak onun gelmesini dört gözle beklediği için yaptığı her şey sıradanlaşıyordu bir anda. Aklında bir tek onun gelmesi oluyordu. Gelmesini ve saçlarını okşamak istiyordu tekrardan. Çift renk gözlerinin içinde kaybolup bir daha ortaya çıkmak istemiyorudu.

Kapı kolunun çevrilmesiyle irkildi. Hızlı bir bakış fırlattı kapıya. Ama beklediği bakışlar değildi bunlar. Yine o iğrenç insanlardan biri gelmişti. Sadece kendi zevklerini düşünen iğrenç insanlardan biriydi o da. Oyuncağı ona zevk verdiği sürece sorun yoktu onlar için. Ve oda her zaman o uslu oyuncaklardan biri olmuştu. Hiç sesimi çıkaramamıştı korkudan. Ta ki sevdiği ile görüşene kadar.

O pis sırıtışıyla yeşilliye döndü. Üstündekileri teker teker çıkarmaya başladı karşısındaki beden. O ise hiçbir şey olmamış gibi camdan bakmaya devam etti. O sırada omzuna değen ellerle düşünceleri yarıda kesilmişti. Ve ardından duyduğu o iğrenç ses midesini alt üst etmeye yetmişti bile.

"Yatağa gelmiyor musun?" Diye fısıldadı bir ses kulağına. Sessiz kaldı sadece, bir şey dahi diyemedi. İçinden milyonlarca şey söylemek geliyordu ancak hiç bir şey diyemedi. Boğazı kurudu ve tek bir ses dahi çıkmadı. Ardından ayağı kalkıp yatağa doğru yürüdü yavaş adımlarla. Evet elinden hiçbir şey gelmiyordu. Korkudan en ufak bir şey dahi diyemiyordu. Yavaşça bedenini yatağa bırakıp elleriyle beyaz çarşafı sıktı. Yüzündeki iğrenç gülümseme ile ise karşısındaki adam yanına gelmiş, omuzlarından ittirip yatağa düşmesini sağlamıştı. O ise en ufak bir şey demeden sessizce izliyordu...

...

Ve gün sonunda yatakta o bilindik acıyla beraber iki büklüm olmuş bir şekilde bekliyordu. Ama bu sefer sevdiğinin ona her şeyden daha güzel bakan bakışlarını değil, kendi ölümünü bekliyordu. O kadar yorulmuştu ki artık her şeyden onu bile düşünemiyordu artık. Gözyaşları eşliğinde kurtuluşunu bekliyordu.

Ama tam o sırada, o girdi içeri. İlk başta birkaç ürkek adımdan sonra endişeli adımlar takip etti. Yeşillinin gözleri kapalıydı ama ona baktığını biliyordu. Ama açmaya korktu gözlerini. O kadar çaresiz ve acınası bir haldeydi ki gözlerine bakmasını istemedi...

"Git buradan." Bunu duyunca melezin ne kadar kadar afalladığını hissedebiliyordu ama umursamadı.

"Ne bekliyorsun defol git buradan. Hem ne yapacaksın ki beni. Kullanılmış çöpün tekiyim ben. Bırak beni sen daha iyilerine layıksın. O gözleri hak etmiyorum. O kokunu o dokunuşunu o huzuru... Bunlar çok fazla benim gibi biri için. Ne olur git. Git ve gelme bir daha. Yapma bunu bana." Bunu duyunca melez birkaç saniye durmuş, ardından gitmek yerine yavaşça yatağın üstüne çıkarak onun yanında dizlerinin üstünde gitmeye başlamıştı. Ardından tam önünde durmuş, nazik bakışlarla izlediği bedenini yavaşça kucağına almış, başının dizlerinin üstüne gelmesini sağlamıştı. İşte tam o anda gözlerini açabilmişti yeşilli genç. Ama istememişti. Onu görmek, tekrardan o güzel bedenini yanında durmayı. Buna dair bir şeyler daha fısıldamıştı. Ancak melez daha fazla konuşmasına izin dahi vermeden işaret parmağını hafifçe dudağına bastırmıştı. Ardından kendi dudağına götürüp parmağına küçük bir buse bırakmıştı. Bunu görmesiyle yeşilli genç ne yapacağını şaşırmış, ağrıyan bedeni umursamadan sevdiğinin bacağına daha da sıkı sarılmıştı. Bunu gören melez ise hafifçe gülümsemiş, nazik ses tonuyla konuşmaya başlamıştı.

"Seni asla bırakmayacağım. Ve bir daha asla böyle şeyler söylemeyeceksin. Tamam mı?" Gülümsemesine rağmen sesi ilk kez bu kadar sinirli geliyordu ona. Cevap dahi veremedi. Sessizce kafasını bastırdı bacaklarına.

"Özür dilerim bir daha asla..."

Ve gene hıçkırıklara boğuldu. Ama bu sefer onun yanında, dizlerinin üstündeydi. Ve o yine sevdiğinin gözlerinde ki yaşları elindeki renkli mendille sildi. Daha ne isteyebilirdi ki. Bu hayatta sadece onun yanında olmayı dileyebilirdi...

je vous ai trouvé- tododekuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin