-24-

3.8K 278 128
                                    

Multimedia Aylin.
İyi okumalar <3

***

"Romantizmi kabul etmiyorum haberiniz olsun." Dedi Rüzgar.

"Bence," diye konuşmaya başlayan Ege'in sözünü kestim. "Bence korku izleyelim." Onun da bunu söyleyeceğinden emindim. Korkarsan sarılabilirsin deme hesabı. Çaktırmadan kolunu omuzuma atacaktı birde.

"Tamam ben bir film biliyorum!" Diye atıldı Yudum. Baygınlık geçiriyormuş gibi yaparak bıkkınlığımı belirttim. "Yeter artık, anla şunu: O film güzel değil! Ayrıca daha geçen gün demedin mi, filmi on birinci kere yine izledim diye?" Diyerek yakındım. Yudum bunun üzerine dudaklarını büzdü. "Ne olacak sanki bir kez daha izlesen? Ayrıca belki onlar izlemedi!" Dedi.

"Hangi film o?" Dedi Rüzgar. Yudum ise bana nispet yapar şekilde saçlarını savurarak Rüzgar'a döndü. Ben ise göz devirdim. "Look Away." Diye filmin ismini söyledi.

"Biliyorum o filmi ya, ama ben pek bir şey anlamadım ve fazla da hoşuma gitmedi." Diyerek açıklama yaptı Rüzgar. "Bence 365 gün filmini de izleyebiliriz." Diye araya girdi Leo. Bir anda kaşlarımı çatarak ona döndüm. Gözlerini fal taşı gibi açarak biraz geriledi. "Anladım, hepiniz izlemişsiniz." Dedi çekinerek. Bununla beraber herkes aynı anda birbirine baktı. Evet, sanırım herkes izlemişti. "Hayırdır, ne filmi o?" Dedi Aylin birden. Ah kıyamam, masum portakalım benim. "Boşver, öğrenip de psikolojini bozma." Dedi Çınar. "Cringe Wattpad tadında bir film." Dedi Yudum. Haklıydı. Bir kötü ve uçkuruna düşkün çocuğumuz vardı, bir de her şeye karşı gelen ama teslim olan salak bir kızımız. Cringe wattpad tadında, oh mis.

"Her neyse, başka film önerisi olan?"

***

"Titanik izlediğimize inanamıyorum. Bıkmadınız mı ya?" Dedi Rüzgar. "Titanik'den bıkmak mı? Leonardo DiCaprio'dan bıkmak mı? Sen kafayı yemişsin." Dedim ve bir cips daha tıktım ağzıma.

"Takılmışsınız ona. Hayır yani benim ondan ne farkım var? Adım da Leonardo." Dedi Leo, burun kıvırarak. "Esmersin, siyah saçlısın, kahverengi gözlüsün ve bunlarla bile ona benzeyemiyorken o olman zaten imkansız." Dedim, sonra da hafif bir şekilde saçımı savurdum.

"Johnny Depp'e benziyorum en azından." Dediği an çoğumuz küçük kahkahalar attık.

"Yok canım ne Johnny Depp'i, ne Leonardo'su ya, onlar köpeğin olsun senin(!)" Diyerek dalga geçti ve kahkaha attı Yudum. Biz de ona eşlik ettik. Leo, hepimize yönelik bir dil çıkartıp filmi izlemeye devam etti. Bir süre gülüp, ardından gerildikten sonra geminin battığı sahneye geldik. Hepimiz filmi izlesek de, her izlediğimizde ilk defa izliyormuş gibi hissediyor ve tepki veriyorduk.

"Koca götlü Rose! O koca götünü az kaydırsaydın da alsaydın ya Jack'i yanına!" Diye tepki verdim. Duygusallaşmış ve gözyaşları dökmeye başlamıştım. "Bu kadar ağlanacak ne var ki ya?" Diyen, yanımdaki Ege'ye baktım kötü kötü. Sonra da koluna vurdum sertçe. O da ufak bir inleme ile vurduğum yeri sıvazladı. Sonra devam ettim konuşmaya. "Bak bak bak, daha nabzını ölçmeden biniyor tekneye. İki dürtmeyle olur mu o? Orospu Rose!" Dedim bu sefer. "Hayda," dedi Çınar, sondaki a'yı uzatarak.

Bir süre sonra da benim göz yaşlarım eşliğinde filmi de bitirerek oturduk. "Şimdi ne yapacağız?" Dedi Aylin. "Bence daha önce hiç oynayalım. Şişe çevirmece klasik oldu, hem biraz sarhoş olduktan sonra oynarız daha eğlenceli olur." Dedi Ege. "Alkol mü alacağız?" Diye sordu Yudum, tereddüt ederek.  "Ne olacak ya, hadi. Getiriyorum ben içkileri." Diyerek mutfağa gitti Ege. Gelirken elinde yedi küçük shot bardağı ve bir şişe tekila ile geldi. Sonra da orta sehpayı boşalttık ve oyun başladı. Oyun küçük küçük iddialarla giderken, hepimiz en az birer shot atmıştık. Sıra Aylin'e gelince, birkaç saniye düşündü, ardindan da konuştu. "Küçükken hiç tacize uğramadım." Dediği an kimse uzanmadı bardaklarına. Aylin tam bardağına uzanıyordu ki, hızla bardağıma uzanıp içkiyi kafama diktim. O an herkesin gözü bana döndü. Aklıma küçüklüğüm geldi sonra.

O zamanlar hiçbir şey anlamamıştım. Şimdi ise çocukluğumu mahvolmuş olarak görüyordum. Bir de onu neredeyse her gün görünce daha kötü oluyordu insan. Bir de konuşmaz mıydı benimle? Kimseye de söyleyemiyordum, kimse bana inanmazdı babam dışında. Onun da hapse girip beni korumasız bırakmasını istemiyordum işte. Bardağı sertçe sehpaya koyarak konuştum. "Kimse bunun hakkında soru sormayacak." Dedim hiçbiriyle göz göze gelmeden. Sonra da eğik başımı kaldırıp gülümsedim zarzor. "Hadi devam. "Dedikten sonra, hepsinin hevesi kaçmış olsa da, muhtemelen beni üzmemek için eski havayı geri kazanmışlardı. Hepimiz biraz çakır keyifin biraz ötesine gitmiş olsak da bu sefer şişe çevirmeceye başladık.

Yine birkaç küçük sorunun ardından, benim ile Aylin'in arasında durdu. Ben soruyordum o cevaplıyordu. Ve doğruluk hakkı da bitmişti. Avuç içlerimi birbirine sürterek konuştum. "Aylincik, Aylincik. Biliyorsun ki, doğruluk hakkın bitti. Yani cesaret demek zorundasın.  Hangisini seçeceğini sormadan, direkt görevini söylüyorum. Telefonundan rehbere gir ve u harfindeki baştan dördüncü kişiyi, yani sevdiceğini ara." Dedim. Ben cümlemi bitirmeden önce telefonunu almış ve muhtemelen rehbere girmişti, ben cümlemi bitirince de aşırı garip bir tepki verdi.

"Yuh manyak, saydın mı bir de? Ama bu yaptığın köpeklik ya! Şerefsiz orospu." Dedi ve en az saçları kadar kızıl olan yüzünü telefona eğerek dediğim kişiyi aramaya koyuldu. "Sevdiği çocuk mu?" Diye sordu Çınar. Başımla onu onaylayınca da bana kötü kötü baktı. Şey der gibi, madem sevdiği var beni niye umutlandırıyorsun pis karı der gibi. Ben ise omuzlarım dik bir şekilde gururlu gururlu bekliyordum. "Arıyorum." Diyerek, sınıftaki sırada uyku pozisyonu almış gibi başını masaya gömmüş ve telefonu da, başını gömdüğü yere gömmüştü utançtan. Çünkü ben Çınar'ın Aylin'i sevdiğini Aylin'e söylemeyi unutmuştum şu bir hafta içinde.

Birden televizyon ünitesinin üzerindeki telefonlardan birinin zil sesi yükselince, erkekler birbirine gergin gergin baktı. Çünkü sadece çocukların telefonu oradaydı. Çınar ise kendisi olmadığını düşünerek, okula geldiği an ilk derste sınav olacaklarını öğrenen öğrenci gibi bakmaya başladı etrafa. Rüzgar üşenmeden yerinden kalkıp televizyon ünitesinin yanına gitti ve telefonlara baktı. Ekranı yanan telefonu eline aldı ve ardından telefonun kılıfına baktı. Sonra da şaşkınca tepkisini verdi.

"Hassiktir, Çınar bu senin telefonun!" O sırada erkekler ortaokulda yaptığımız gibi ooo demeye başladı. Çınar ise şaşkınca, Çınar'ın tepkisini görmek için başını biraz kaldırmış ona bakan Aylin'e bakıyordu. "Gerçekten mi?" Diyebildi anca. Aylin gözlerini kaçırarak cevap vermiş oldu. Çınar hızla Aylin'i kendine çekerek kollarıyla sardı. Ardından da onun sesi duyuldu. "Ben de seni seviyorum." Aylin küçük bir sevinç çığlığı attıktan sonra Çınar'ın sarılışına karşılık verdi ve biz de alkışlamaya başladık.

O sırada Leo yanımda oturan Yudum'un yanına geldi. Elinde de bir kağıt bir kalem vardı. "Yudum, şimdi sana bir soru soracağım. Eğer telefon numaran kadar paran olsaydı, kaç liran olurdu? Şu kağıda yazsana." Diyerek kağıdı ve kalemi Yudum'a uzattı.

Şu an Rüzgar'ın onlara, bölüm sonunda Behlül ile Bihter'i beraber yakalayan Adnan gibi bakması dışında hiçbir sorun yoktu.

***
Hoaydaaa, ortalık karışıyoreeeee. Hafi yorum yapın da ben de biraz hevesleneyim bölüm yazmak için.

Nasıl Kalalım Ayrı? -texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin