05 | Confrontation

1K 81 49
                                    


    "... Yani Potter cevabım aynı. Hayır! Senin gibi bir zorbayla ilgilenmiyorum!" Herkes gülerken yaslandığım merdiven tırabzanında kollarımı göğsümde birbirine dolamış, ciddi ifademle olanları izliyordum. Evans, nefret dolu gözlerini James'in yüzünden çekip hızlı adımlarla dışarıya yürürken, James o arkasını döner dönmez yüzündeki gülümsemeyi silmişti. Yüzünde şimdi onunla her konuşmasından sonra oluşan acı vardı. Gözleri sanki parçalara ayrılmış gibi donuk bakarken kaşlarımı çattım. Onu bir zorba olmakla suçluyordu ama Evans kızı da her seferinde onu topluluk içinde ezerken bir nevi zorbalık yapıyordu. Gerçekten duyguları yok mu sanıyordu?

    "Gelişme var sayılır dostum. Tokat atmadı." Peter'ın sesi ile James gülümsemek için kendini zorlasada şu an yutkunmayı bile başaramadığını görebiliyordum. Sirius, sargılı olan elini James'in omzuna koyarken "Ya da sana bir hayalet gibi davranmadı." dedi. Onu neşelendirmeye çalıştıkları belliydi ama bence pek işe yaramıyordu. Remus'un sakin bakışları beni bulutken yaslandığım yerden doğruldum. Neden dikilip onları izliyordum ki? "Cassy, nasılsın?" Cevap vermemeyi düşünsem de içimden bir ses bunun Remus taktiği olduğunu söylüyordu. Sanırım James'in dikkatini Evans kızından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Gözlerim tekrar saçları her zamanki gibi karışık olan çocuğu bulduğunda derin bir nefes aldım. Normalde onlarla 5 gündür konuşmuyordum ama bakışları... Sanırım Black ailesi üyelerininde bir kalbi vardı? Ona acımıştım.

    Merdivenlerden inerken "Geçtiğimiz 5 günüm fazlasıyla huzurlu geçti Lupin. Teşekkürler." dedim. Madem aklını dağıtmaya çalışıyordu yardım edecektim. Omuzları düşen James'in şimdiki üzüntü odağı bendim en azından. "Hala mı kızgınsın?" Başımı sallayarak onu onaylasam da gülümsedim ve bu anında onlarında gülümsemesine sebep oldu.

   "Sahi siz neden konuşmuyorsunuz? Ne kızgınlığı?" Sirius kafası karışmış halde bize bakarken omuz silktim. Ben söylemeden crucio meselesini ona anlatmayacaklarını biliyordum ama uzun süre saklamama müsaade edeceklerini de zannetmiyordum. "Kendi işine bak Siri. Herneyse. Sizinle yeterince aynı havayı soluduğuma göre gidebilirim. Bu kadar kedi kokusu aldığım yeter." Hepsinin kaşları çatılmaya başlarken gülmeye devam eden tek kişi Peter'dan başkası değildi. Oh küçük aslancıklar onlara kedi dememe kızıyordu demek? Yüzümde sinsi bir gülümseme oluşurken göz kırptım ve arkamı dönüp büyük salondan içeri girdim.

    Gözlerim anında ayakta durmuş bir şeyler tartışan üçlüyü bulduğunda kaşlarımı çatarak yanlarına yürüdüm. Oberon fazlasıyla sinirli duruyordu ve bu kesinlikle çok nadir gördüğüm bir şeydi. "Neler oluyor?" Üçünün gözleri de bana döndü ve sonra tekrar birbirlerine bakmaya başladılar. Pekala kesinlikle bir koku alıyorum... "Neler oluyor dedim?" Oberon saçlarını karıştırırken gözlerini kapattı ve burnundan derin bir nefes verdi. "Yok bir şey." Sinirli gülüşüm yüzümdeki yerini alırken yumruğumu sıktım. "Papağan olmak isteseydim McGonagall'dan yardım alırdım Lovegood. Bir daha sormayacağım." Georgia bana doğru bir adım attığında yüzünde gerçekten sıkıntılı bir ifade vardı. "Halam olayı üst makamlara kadar taşımış ve onlarda bir ipucu bulmuşlar." Kalp atışım hızlanırken uğuldayan kulaklarımı yok saydım. "Robert sonunda bir şeyler hatırladığını söylüyor ama aklı hala bulanık. Sadece saçmalıyor Cassy. Önemsenecek bir şey değil."

    "O adi herif o gece zindanlarda seninle fazlasıyla yakınlaştığını söylemiş. En son onu gören kişinin sen olabileceğini, öpüşmek üzere olduğunuzu ama sonrasını hatırlamadığını... Pislik! Bunu bile seninle yakınlaşmak için kullanmaya çalışıyor! Yalan söylediği bariz olmasına rağmen!" Oberon öfkeyle gülerek konuşurken bir tepki vermedim. Onlardan yeterince gizlemiştim ve bu zaten beni rahatsız ediyordu. Ben tepkisiz kaldıkça üçünün yüzündeki ifade de değişmiş yerini şaşkınlık almıştı. Bunun sessiz bir onaylama olduğunu bilecek kadar beni tanıyorlardı çünkü yalan olsaydı ortalığı ayağa kaldırırdım.

Black's SisterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin