Geçmişimi anlatma gereği duymuyordum. Kafamda dolmuş taşmış olan soruların hedeflerime sorun çıkarmasına engel olucağım. Fazla bir hedefim yoktu, tek isteğim âşık olmaktı. Bu en öncelikli isteklerim arasına girmişti, sabahın erken saatlerinde gözümü tavan ile buluşturmuştum. Her zamankinden erken uyanmıştım bu sefer. Yatağımda doğrulup bir süre kendime gelmeye çalıştım. Neden bu kadar erken uyandığım hakkında ise bir fikrim yoktu. Ayaklarımı yataktan aşağıya salıp yere bastım, yataktan kalkıp pencerenin kenarına doğru yürüdüm. Bugün işlerden dolayı geç yatmak mecburiyetinde kalmıştım. Ama şu an uykumu almış bir şekilde dışarıyı izliyordum. İlginç, çünkü dışarıda hâlâ ay gözüküyordu. Kış ayındaydık, havanın geç açılması gayet normaldi. Dışarı da yavaş yavaş yağan karı izliyordum, en dikkat ettiğim buydu. Kış'ı severdim. Pencerenin kenarından ayrılıp dolabıma ilerledim, ahşap kapakları açıp içinde bulunan takımı çıkardım. Ne zaman ne giyeceğimi düşünme durumunda kalmıyordum. Kraliyet hayatında fikrini sunabileceğin kısıtlı yerler vardı. Merafık¹, hafl² ve festivallerde, son zamanlarda kraliyet üyelerine tehtid'te bulunuyorlar. En çok bunu yemeklerin içine kattıkları ilaçlar veya zehirler etkiliyor. Bununla beraber diğer krallıklardan bile haber alıyoruz. Neyse ki seçici biriyim, yaşanan durumlardan sonra...
Bir yandan üzerimi giyiniyordum, festival vardı. Her şeyin bir festivali vardı ama halkında rahatlaması gerekiyordu. Onlarda az şey yaşamadılar, olduğumuz krallık büyük bir çöküşten kalktı. Nedeni ise kraliçenin yani annemin ansız ölümü idi. Yakın bir zamandı, annemin ortadan kaybolması ile her şey ilginçleşmişti. Boydan aynanın karşısına geçip giyindiğim takıma uzunca baktım. Ellerimi saçlarıma götürüp saçlarımı düzelttim, elimi indirdim. Aynı babama benziyordum, gençken o da böyleydi. Kim diyebilirdi ki ona "kral olucaksın, tüm halk sana ait ve sana bağlı" o bile bilmiyordu. Kardeş kavgalarından sağ çıkabilen babam... Her şey hazır olunca kapıya ilerledim, kapı koluna uzanıp kapıyı kendime doğru açtım ve odadan ayrıldım. Derin bir iç çekip merdivenlere ilerledim, dik bir şekilde aşağıya indim. Son basamaktan da adımımı attıktan sonra masaya doğru ilerledim. Babam ve abilerim masadaydı, benimde gelip boş sandalyelerden birine oturmam ile gözlerimi onlara çevirdim. "Günaydınlar" en büyük abim Jin kafasını bana çevirdi "Günaydın Jungkook" en sevdiğim abim oydu. Çok cana yakın biriydi. Babamdan sonra kral olucak bir kişi varsa o da Jin abim olmalıydı. Prenseslerin ona hayran kalması çok mantıklıydı, çekici abim benkm. Yoongi abimde her zaman ki gibi benimle muhatap olmamıştı, annem hayatını kaybettiği günden bu yana pek konuşmamıştı. Ya bana karşı ya da herkese karşı. Sabah kalkvaltarını pek düzgün yapamazdım, yani az yer kalkardım. Bu kez kendimi zorlamış, yedikçe yiyordum lâkin çabucak doyduğum için yemeyi bıraktım. Sandalyeyi geriye çekip ayağa kalkarım. "Sizlere afiyet olsun, izniniz ile ben bahçedeyim" sandalye ve masa arasından çıkıp büyük kapıya doğru ilerledim. Neden bu kadar büyük yapıldığı ile ilgili bir tartışma çıksa sonuçsuz biterdi. Yani çözülmeden kapatılırdı konu. Kapıdan çıkıp, yönümü bahçeye çevirdim. Bahçe kapısını açıp içeri girdim ve ardından kapıyı kapattım. Çiçeklerin arasında yürüyordum, masadan ibriği³ alıp yaş ve kuru arasında kalmış toprakları sulamaya başladım. Bir yandan ise çiçeklerin narin yapraklarına dokunuyor, dallarını inceliyordum. Sulama işi bitince ayağa kalkarım ve ibriği yerine koyarım. Derin bir nefes alırım, bahçede ki tüm çiçeklerin kokusu birbirine karışmış ortaya daha güzel bir koku çıkmıştı. Çiçek bahçesi demek yerine "düş" bahçesi demek daha mantıklı bence.
Bahçeden çıkıp, saraya doğru tekrar ilerledim. Üzerim kirlenmemişti bu da iyi haberdi. Saraya geri gireceğim sıra babam ve abilerim dışarıya çıkmıştı. Başıma balyoz çarpmış gibi dank etti. Festival... O yüzden at arabaları hazırlanmıştı. Abilerim ve babam arabaya binmişti bende arkalarından bindim ve yerime geçtim. Babam ve Yoongi abim önde ki arabaya oturmuştu, ben ve Jin abim ise aynı arabaya oturmuştuk. Atlar hareketlenmiş festivale doğru yol almışlardı. Abim her zaman ki gülümsemesi ile kitabını okuyordu. Ben ise hazırlıksız yakalandığım için, daha doğrusu sorumsuz olduğum için pencereden dışarı izliyordum. Bu zamanda festivale gitmek hiç güvenli değildi. Yani en kalabalık yerlerden biri. Krallıklardan krallar, kraliçeler, prensler ve prensesler gelicekti. Sorun bu değil, sorun suikast için en uygun yerlerden birinin festival olmasıydı. Her şey olabilir...bu yüzden aile üyelerinden ayrılmamak en doğru karardı. Abime gözlerimi çevirmiştim, sonra tekrar önüme döndüm. O sırada abim konuşmaya başladı "endişe etme jungkook" kitabını kapatmış ve ortaya koymuştu, kafasını bana çevirmişti. Ben ise sanki neyden bahsettiğini bilmiyormuş gibi cevap verdim "efendim?" Abim kurumuş dudaklarını dili ile ıslatıp, boğazını temizledi "son zamanlarda yaşanan olaylar seni çok etkilemiş gördüğüm kadarı ile" abimin dediği ile kafamı olumlu anlamda yukarı aşağı salladım "evet, tedirginim biraz" abim elini kaldırıp omzuma koydu ve tekrar tebessüm etti "haklısın ama şunu bil ki önlemler alındı ki o festivale gidiliyor. Fazlası ile muhafız o bölgeyi koruyor" aklıma başka bir şeyin gelmesi ile abime baktım "bu sadece kraliyet aileleri için değil mi abi?" Abim kaşlarını kaldırmış ve kafasını hafifçe yana etmişti "tabii ki başka ne için olabilir ki?" Derin bir nefes veririm "abi halkta pek iyi şeyler yaşamıyor, onlarda çöküşten kalktı. Ailelerini kaybedenler oldu, onlarında güvence altında olması gerek, her gün." Abim hafifçe kafasını sallamış tekrar söze girmişti "zaten öyle yapılıyor, öyle emredildi" dediği ile kısa bir "oh" çektim. Tekrar konuşmaya girecekken atların yavaşladığını ve bir süre sonra durduğunu fark ettim. Arabanın kapısı bir muhafız tarafından açılmıştı. Abime bakıp arabadan indim, o sırada diğer abim ile göz göze geldim. Bana kısa bir süre bakıp bakışlarını önüne çevirdi ve festivale girdi. Babam zaten önden gitmişti, kral olduğu için. Bende abimin inmesi ile o önde ben arkada festivale girdik. Güzel bir hareketli şarkı çalıyor, halkın çoğu dans ediyor boşta kalan el çırpıyordu. Etrafta ki süslemelere bakıyordum, sonra ise gözlerimi farklı krallıklarda ki üyelere çevirdim. Dik dik bakmıyordum, dikkat çekmek istemezdim. Herkes sandalyelerie geçmiş son olarak bende kendi sandalyeme geçmiştim. Hâlâ gözlerim etrafta geziyordu, prensesler bir o kadar ve dikkat çekiyorlardı. Bazıları ile göz göze gelip başım ile selam veriyordum.