444 44 41
                                    

Piyanist yürüyordu. Boş koridorda attığı her adımın sesi yankılanıyordu. "Tak, tak, tak... "

Sahneye çıkacaktı. Her zamanki gibi heyecandan dudaklarının kuruması, boş kursağını birazcık ıslatmak için yutkunuşlarının artması ve soluk alış verişinin hızlanması gerekiyordu. Bu sefer hiçbirisi olmamıştı... Ölüm sükuneti denilebilecek bir sakinlik her bir zerresini kaplıyordu. Dışarıyı bile duyamayacak kadar beyni yoğunlaşmış, gözlerinden belli de milyon kez provasını yaptığı nota kağıtlarının görüntüsü geçiyordu.

Tek şarkılık bir konserdi. Çıkacak, aylarca zihnini cayır cayır yakıp kavuran notaları, şarkı sözlerini serbest bırakacaktı. Bir salon dolusu insanın kulaklarını kutsayacak bunu yaparken de zihnini kullanılamaz hale getiren bu işkenceden kurtulacaktı. Öyle umuyordu.

Perdeyi araladı, salona baktı. Salon doluydu. En ön sıralardan başlayarak gözlerini salonda gezdirdi. Sürekli yakına bakmaktan uzağa karşı olan işlevini yitirmiş gözleri salonun gerilerini pek iyi seçemese de dolu olduğu belliydi. Üst localara, balkonlara varana kadar tek bir boş koltuk gözüne çarpmamıştı.

Bu onu hiç germedi. Dediğim gibi, içerisinde boş bir sakinlik hakimdi. Ve... Kurtulma isteği, yükünü bir an önce bırakıp zihnindeki prangaları atmak istiyordu. Aylarca, aylarca bu parça üzerinde uğraşmıştı ve şimdi onu kanatlandırma zamanıydı. Bu, tıpkı annesiz kalan bir güvercine kendi ellerinizle uçmayı öğretmek gibiydi. Uçup doğasına kavuşacaktı lakin bir parçası her daim sizde kalacaktı.

Kuru dudaklarını diliyle ıslattı,boğazını temizledi. Salondakilerin konuşmalarının oluşturduğu uğultuyu duymadan sahneden içeriye süzülüp piyanosunun başına geçti.

Parmaklarını açmak amacıyla rastgele tuşlarda elini gezdirirken aklında hiçbir şey yoktu. Beyini, uyuşuktu. Tek dolu organı kulaklarıydı. Parçasının ahengi henüz ona geçmemiş olmasına rağmen kulaklarında çınlıyor ve onu bu olaya daha da hazır hissettiriyordu.

Bastı.

Parçasına dair ilk notaya parmakları değdi. Salon sustu. Şimdi ise onun notalar üzerinde usulca gezinen parmakları hariç hiçbir ses yoktu. Birazdan buna kendi sesi de eklenecekti.

Ana dili olmamasına ve hatta bilgisinin sadece lisede gördüğü fransızca bilgisine dayanmasına rağmen orijinalini fransızca yazdığı şarkıyı rafa kaldırdı. Ani bir kararla sözleri kafasından türkçeye uydurdu. Dudaklarından kendi dilinde dökülmesine izin verirken gözlerini kapattı. Aylardır verdiği emeği bu ufacık değişimle hiçe sayabilecek olmasını umursamadı bile.

O, Lucifer'ı seslendirecekti. Şarkının sözleri ve temeli buna dayalıydı.

"Ben gölgeyi getiren ışığım. Ben karanlık gecelerin ardından gelen şafağın oğluyum. Gizemlerin gözcüsüyüm. Seher yıldızıyım. Nurların Kralıyım, Lucifer'im"

Seyirci duyduğu yoğun sözler karşında hiçbir tepki veremezken öylece dinlemeye devam etti. Piyanist bey gözlerini sıkıca yummuş, hafifçe aralık olan dudaklarından sözlerin çıkışına izin veriyordu. Elleri ise ezbere bildiği piyanonun tuşlarında büyük bir ustalıkla geziniyordu.

"Kimin aklına gelir? Kimin aklına gelir... İblis'in kederi? Hayır değilim, sana inandırılan o kişi. "

Piyanistin bildiği tek bir şey vardı. Bunca sancıyı, yoğunluğu boşuna çekmemişti. Beynindeki bu doluluk boşu boşuna değildi. Hepsi ona verilen birer armağandı.

"Ben sanat ve bilimim. Ben gün ve geceyim. Ben koruyucu ve baştan çıkarmayım. Kalbinin atmasını sağlayan kişiyim... "

Tüm kalbiyle inanarak bu sözleri dudaklarından döktü. Salonda piyanistin ününü duyup gelmiş olan seçkin din adamları da bulunmaktaydı ve her biri yerinden kalkıp salonu bile terk edemeyecek kadar şarkının büyüsüne takılı kalmıştı. Salondaki diğer insanların da onlardan farkı yoktu. Her birinin tüyleri piyanistin notaları okşayışı ve ipeksi sesi karşısında ürpermişti.

"Size aşktan bahsettim ama siz onu baştan çıkarma gördünüz. Size güzelliği gösterdim ve artık o tek saplantınız oldu. Sadece hayatınıza bir anlam vermek istedim. "

Piyanistin gözünden bir inci damlası tüm zarifliğiyle süzülüverdi ve çenesinden kayarak gözden kayboldu. Kendisi ise bunun yaşandığının farkında bile değildi. Aslında salondaki bir çift göz harici kimse bunun yaşandığının farkında değildi.

"Onların uyarılarına karşı koyarak sizin için itaat etmedim. "

Bu cümle de dudaklarından döküldüğünde  kesik bir nefes aldı. Ağırlığı büyük bir cümleydi. Salonun bu cümlenin ağırlığını hissedip hissetmediğini bilmiyordu. Algılayabiliyorlar mıydı anlatmak istediğini? Ne için bu kadar kıvrandığını?

O, insanlar için gerçekten bir şeyler yapmıştı. Karşılığı ise, yoktu. Sadece kötü sözler. Bunlar vardı ve bunlar gerçekten karşılık sayılmazdı. Sanatın, bilimin, güzelliğin ve aşkın öğretisine karşı sadece kötü şeyler ortadaydı.

"Şeytan" Vardı. Şarkı sözlerinde de itinayla vurguladığı gibiydi. Bunca şeye karşı aldığı tek şey 'Şeytan' idi. Asıl kötülük kendi içlerinde olan insanların bencilliklerinden uydurulmuş ve onlara işlediği düşünülen bir kalıp, suçlu, kendi suçlarını yükleyip vicdanlarını rahatlatmak için kullandıkları bir kelime... Şeytan sadece bunlardan ibaretti.

"Hayır, değilim... Sana inandırılan o kişi. "

"Kimin aklına gelir, iblisin kederi.. " Kısmında salonun gerilerinden, baksa bile piyanistin bu gözlerle göremeyeceği kadar uzaktan minik bir eşlik geldi. Evet, o bir çift gözün eşliğiydi.

Şarkı bitti. Alkışlar olmadı, gürültü kopmadı. Salondaki herkes mıhlanmış gibi yerlerinde oturmaya devam ederken kulise doğru ilerleyen piyanistin ayak sesleri duyuldu sadece.

Tam sahne arkasına vardığında ise koluna sarılan parmaklarla duraksamak zorunda kaldı.

Boğazı iyice kurumuş, şarkıyı söylerken dudakları hafifçe çatlamış piyanist bir an önce bir yudum suya kavuşmak istese de yapmadı. Yavaşça kolunu saran parmaklara doğru döndü.

"Efendim." Dedi sükunet akan bir sesle, daha önce hiç görmediği ama bir o kadar da gördüğüne emin olduğu yüze.

Kolundaki elini yavaşça çekerek içtenlikle piyaniste baktı adam. "Beni, olduğum gibi yansıttığın için teşekkür ederim. "

Ve sonra hızlı adımlarla gerisi karanlıkta kalan koridorda kayboldu.

•••••••••

İlk başta medyaya koymuştum, görmeyenler olduysa şarkıyı buraya bırakıyorum.

Bu tek bölümlük hikayeyi tamamiyle bu şarkının zihnimi kıvrandırışına göre yazdım. Umarım sevmişsinizdir.

Ayçıl, Kaçar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 12, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Piyanist • tek bölümlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin