Bazen toprağı her şeyden çok seversin, içinde sevdiklerin var diye...
Aracın camından akıp giden yollara öylece bakarken, hala üzerimde "o" safir gözlerin ürkütücü etkisi duruyordu. Safirin o etkisi yetmezmiş gibi bir de "kaplan gözü taşı" ele geçirmişti onu.
Sonunda taksi durduğunda, düşüncelerim bir anda uçup gitti. Ücretini ödedikten sonra inip, holdinge doğru yürümeye başladım.
İçeri girdiğimde, çalışanlarla selamlaşıp asansöre yöneldim. Burada disiplin şart da olsa, ben her zaman çalışanlara yakın davranma taraftarıydım.
Asansörün kapıları açıldığında, Alparslan'ın sekreteri Banu tam karşımda duruyordu. Ani bir şaşkınlık yaşasa da hemen toparlandı. Içeri yöneldiğimde, eliyle sarı saçının yüzüne vuran kısmını. kulak arkasına itti ve bana döndü.
"Hoşgeldiniz Minel hanım. Uzun zamandır görmüyordum sizi, nasılsınız?" Diyerek elindeki dosyaları gergince sıktı.
Şaşkınlığımı belli etmemeye çalışarak gülümsedim.
"Iyiyim. İşlerim vardı, o yüzden bir türlü vakit bulamıyordum. Alparslan'ı görmeye geldim aslında. Sen nasılsın?" Dediğimde zoraki bir tebessümle başını salladı ve bir şey demeden öylece bekledi.Asansör kapısının açılma sesiyle gözlerimi Banu'dan ayırıp "Görüşürüz, kolay gelsin." Diyerek yürümeye başladım. O ise geride kalmıştı. İlerleyip tam Arslan'ın ofisin kapısına yaklaştığımda, gelen seslerle orada durdum.
Babamın ve Alparslan'ın sesleri birbirlerine karışıyordu.
"...nasıl öyle bir hata yaparsın ha! Ulu orta bırakılacak dosyalar mıydı onlar?" Arslan'ın oldukça öfkeli sesi odayı inletiyordu."O adam bildiğin gibi değil! Başımıza büyük bela olacak. Olana çare yok. Şimdi o dosyaları geri almamız gerek."
Babamın sesi daha endişeli çıkıyordu.Sessizce durduğum yerde kulak kabartmaya devam ettim. Ama birden bir sessizlik odayı ele geçirdi. Neler olduğunu anlamak için kapıya doğru biraz daha yaklaştım. Konuşmaları aniden durmuştu nedense.
Kapının aniden açılmasıyla ürkerek geri çekildim. Alparslan tam karşımda duruyordu. Biraz şaşkınlık ve kızgınlık harmanlanmıştı yüzünde. Ben ise sadece buz tutmuş, utanıyordum. O bana bakıyor, ben de ona bakıyordum.
"Minel, kızım? Ne yapıyorsun kapıda?" Diyerek Arslan'ın heybetli sırtının kapatmadığı kenardan, babam bana bakmaya çalışıyordu.
Daha fazla rezil olmamak adına Alparslan'a baktım.
"Bütün gün burada mı duracağım?" Diyerek yağ gibi üste çıkmaya çalıştım.Biraz kenara kayıp içeri geçmeme izin verdi. Belimden tutup alnımı öptü. Ardından babama sarıldım ve odadaki siyah deri koltuğa kuruldum.
Arslan karşımdaki koltuğa kuruldu ve oldukça keyifsiz bir şekilde bana yöneldi.
"Sevgilim, neden sessizce kapıda durduğunu söyler misin? Amacın neydi?" Kalın ve oldukça sinirli çıkan sesinden rahatsız oldum. Sonuçta ofisi inleten sesi her yere duyuluyordu ve bu benim suçum değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEMBE MEZARLIK
NouvellesSevgilim, pembe bir mezarlık gördüm yine rüyamda. Elimde çiçekler, şekerler, balonlar... Kanatlarımda kan gördüm bir anda. Acılar, hüzünler, kabuslar... Sen ve ben elbet bir gün kavuşacağız aslında. Bir şubat ayının otuzunda, çıkmaz sokağın salıncağ...